Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Güney Amerika da coğrafyasının esiri kıtalardan biri. Balta girmemiş ormanların yer aldığı iç bölgelerde sivrisineklerden bulaşan hastalıklar yaygın. Bu nedenle, birçok ülkenin büyük şehirleri deniz kıyısında. Elverişsiz coğrafya koşulları nedeniyle, şehirler ülke başkentlerine bağlansa da birçok ülkede birbirlerine bağlanamıyor. Atlantik ve Pasifik okyanusları boyunca uzanan Arjantin ve Şili’de doğal kaynaklar bol ancak bu ülkelerin kentleri ABD’ye, Paris ve Londra’dan daha uzak.
Karayipler dahil, ABD’nin güneyinde yaklaşık 600 milyon kişi yaşıyor ama tüm kıta ülkelerinin toplam milli geliri, İngiltere ile Fransa’nın toplamı kadar. Güney Amerika kıtası, sömürge yönetiminden ve köle ticaretinden çok çekmiş bir bölge. İlginç biçimde, gerek Atlantik ve gerekse Pasifik Okyanusu’na bakan sahillerde, ticareti kolaylaştıracak körfezler yok denilecek kadar az.
Kıtanın en zengin 3 ülkesi olan Brezilya, Arjantin ve Şili, en güçlü donanmaya sahip olma uğruna, milli gelirlerinin büyük bölümünü silahlanmaya harcadı. Kıtadaki sınır anlaşmazlıkları da her ülkenin gelirinin büyük bölümünü savunmaya harcamasına neden oluyor. Harp olasılığı, çoğu zaman demokrasilerin askıya alınması veya askeri diktaların ülkeyi yönetmesiyle sonuçlandı. Öte yandan, başta ABD olmak üzere, Çin, Japonya ve Avrupa ülkeleri de ülke yönetimlerine karışma eğiliminde.

Meksika’nın durumu
Meksika, ABD’nin güneyindeki ülkeler arasında en hızlı gelişeni. Meksika’nın ABD ile geneli çöl olan 3.500 kilometreye yakın sınırı var. Meksika hükümeti, kendi ülkesini tam anlamıyla kontrol edemediği için, daha uzun yıllar, ABD’nin gölgesine sığınmak durumunda. Meksika donanması, Meksika Körfezi’nin güvenliğini sağlayacak güçte bile değil.
Meksika’nın başkenti Mexico City’de yaklaşık 20 milyon kişi yaşıyor. Mexico City, dağınık yerleşimi, gecekonduları ve bir türlü bitmeyen binalarıyla İstanbul’a benziyor.
ABD’ye yapılan narkotik, mal ve insan kaçakçılığı, Meksika sınırından gerçekleştiriliyor. 1970’lerde Kolombiya’nın balta girmemiş ormanları narkotik imalatının merkeziydi. Buradan hem kara hem deniz hem de hava yoluyla kaçakçılık yapılırdı. Başkan Nixon, şimdilerde yapılan “terörle savaş” benzeri bir uygulamayla “narkotikle savaş”a başlamıştı. 1990’larda, daha da ileri gidilerek, Kolombiya’daki narkotik kartellerine karşı doğrudan savaş başlatıldı. Bunun üzerine, karteller, Meksikalı çeteleri kaçakçılıkta kullanmaya başladılar. Sonunda, Kolombiya’nın yerini Meksika aldı; narkotik kaçakçılığı devam etti. ABD aynı hatayı Afganistan’da da yaptı; Taliban’ı eroin üretimini durdurmak amacına yönelik olarak silahlandırdı. Sonunda, orada da narkotik baronları yaratıldı.
Halen, narkotik ticareti ortadan kaldırılsa, yalnız Meksika değil, diğer Güney Amerika devletlerinin çoğu da varlığını sürdüremeyecek halde. Kolombiya hükümeti, ülkedeki yaşam standartları düştüğü için, narkotikle savaştığına bin pişman. Meksika hükümeti, narkotik kartelleri yüzünden ülkede otoriteyi kaybetmiş durumda.

Çin müdahalesi
ABD’nin kontrol altında tuttuğu Panama Kanalı’na karşı, Çin 50 milyar dolar harcayarak, Nikaragua’da 2020’de bitecek ikinci bir kanal açıyor. Çin’deki krizin ve ABD ile olan anlaşmazlığın bir nedeni de bu kanal. Yeni kanal, Panama’dan çok daha geniş ve derin olacak; büyük Çin gemilerinin geçişine olanak sağlayacak. Böylece, Çin, Afrika’ya da kolayca ulaşabilecek. Öte yandan, Güney Amerika ülkeleri, en büyük ticareti ABD ile yaparlarken, son birkaç yıldan beri bu ticaret Çin ile yapılıyor. Yeni kanal sayesinde ticaret hacmi daha da artacak.
1890’dan günümüze kadar ABD’nin Latin Amerika’ya 50’nin üzerinde askeri harekât düzenlemesi de bu ülkelerde bir ABD aleyhtarlığı yaratmış durumda. Bu durum da Çin’in işini kolaylaştırıyor.