Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dün, I. Dünya Savaşı sonrası, neden diğer ülkelerin değil, Almanya’nın hiper enflasyonla karşılaştığının yanıtını vermiştim. Savaşan bütün ülkeler, savaş boyu, daha önce devlet tahvili almamış binlerce küçük yatırımcıyı bir vatanseverin görevinin bu olduğunu söyleyerek, kendi tahvillerini almaya ikna etmişti. İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya’nın aksine, Almanya’nın uluslararası piyasalara erişimi yoktu. Alman ve Avusturyalı yöneticiler, Britanya’da olduğundan çok daha büyük oranda, kısa vadeli Merkez Bankası fonlarına yöneldiler.

Haberin Devamı

Bu deneyim, bizim gibi ülkelerin neden borçlanmaya devam etmeleri ve piyasalara ulaşım kaynaklarını açık tutmaları gerektiğini anlatıyor. Bizim gibi ülkeler her piyasadan, her sektörü ve her enstrümanı kullanarak borç almaya devam etmek durumunda. Değerlendirme kuruluşlarının önemi bu noktada devreye giriyor; borcun maliyeti, onların verdiği not baz alınarak hesaplanıyor. Borçlanma sınırlarını aşmamak, mümkün olduğunca uzun vadeli ve iyi şartlarla borçlanmak durumundayız.

Alman borç yükü...

Yetersiz vergilendirme ve aşırı harcamanın bir araya gelmesi, 1919 ve 1920’de, henüz galip devletler tazminatı belirlememişken, Alman net milli hasılasının yüzde 10’unu aşan inanılmaz açıkların doğmasına yol açmıştı. Almanya’nın tazminatları ödemeyi durdurduğu 1923’teki açık daha da yüksekti. Almanya’daki finansal elit, marktaki hızlı değer aşınmasının İtilaf güçlerini tazminat konusundaki anlaşmayı gözden geçirmeye zorlayacağını, aksi halde,Alman ihraç mallarının Amerikan, İngiliz ve Fransız ürünlerine göre daha ucuz hale geleceğini hesaplıyordu. Fransızlar ise, Almanya’nın tazminat konusundaki samimiyetsizliğinin farkına varıp, sanayileşmiş Ruhr bölgesini işgal ettiler. Almanlar, bu gelişmeye daha fazla para basarak finanse edecekleri bir “pasif direnişle”, genel grev ilan ederek tepki verdiler.

Hiper enflasyonda son perdeye gelinmişti. Değersizlik, hiper enflasyonun en belirgin sonucuydu. Sadece para değil, parayla ifade edilen her türlü gelir ve varlık da değersizleşti. Buna, tahviller de dahildi. Hiper enflasyon, Almanya’nın savaş öncesi değerlerle sabitlenmiş olan dış borcunu silemedi. Ama savaş boyunca ve savaş sonrasında dağ gibi yükselmiş iç borcu sildi. Fatura halka çıkarılmıştı. Kendilerini koruyabilenler, ellerindeki mallara zam yapabilenler bir köşeye dolar istifleyip ev, fabrika gibi gayrimenkullere yatırım yapıp, borçlarını ise, değeri yiten yerel parayla ödeyen müteşebbislerdi.

Haberin Devamı

1913’te Arjantin dünyadaki en zengin on ülkeden biriydi. 1870-1913 arasında Arjantin ekonomisi Birleşik Devletler ve Almanya’dan hızlı büyüdü. Yine de 1870-1914 döneminde, Arjantin en az 8 yıl 2 haneli enflasyon yaşamış ve 2 kere borç yükümlülüklerini yerine getirmemişti. 23 Aralık 2001’de, Arjantin 81 milyara ulaşan tahvilleri de kapsayan dış borçların tümüne yönelik moratoryum ilan etti. Bu, nominal değer olarak tarihteki en büyük, ödenmeyen borçtu. Buna rağmen, Arjantin yeniden borçlanabildi; ekonomik büyümesi arttı. Geçen yıl, Arjantin, faizlerin yüksekliğini bahane edip, yine borçlarının bir bölümünü ödememe yoluna gitti. Huy değişmemişti.

Haberin Devamı

Arjantin’in ekonomik çöküşünü anlamak için, enflasyonun parasal olduğu kadar, siyasi bir olay olduğunu da görmek gerekir.