Motosiklet kazala-rında tanıdığı ölmeyen ya da sakat kalmayan kaç kişi var? Benim yeğenlerimden biri ve üç ayrı arkadaşım motosiklet kazasında öldü. Tanıdığım birçok kişi de motosiklet kazalarında sakat kaldı. Motosiklet kullanıp da hiç kaza yapmamış veya bir yerini kırmamış kişi tanıyor musunuz? Otomobil kullanıp, motosikletlerden şikayet etmeyen veya motosikletli kaza yapmamış olan var mı?
Bu yılın ilk beş ayında yaşanan ölümlü ve yaralamalı motosiklet kazası sayısı 10.882 oldu. Ayda ortalama 3.500 kayda geçmiş motosiklet kazası olayı yaşanıyor. Hafif atlatılan kazaların ise bu sayının neredeyse 10 katı olduğu hesaplanıyor. Son 10 yılda, kayda geçmiş 351 bin motor kazası meydana geldi. Medyada hemen her gün bir ya da birkaç kişinin motosiklet kazasında hayatını kaybettiğini okuyoruz.
Motosikletçilere göre...
Motosikletçilere sorarsanız, otomobillerin sağından da, solundan da geçme hakları var. Emniyet şeritlerinin kendilerine ayrıldığını söylüyorlar. Otomobiller yol vermezlerse korna çalarak onları taciz ediyorlar. Geçen gün, trafik sıkışması nedeniyle mecburen durmakta olan aracımın yanından geçmeye çalışan motosikletli, “Kenara kır, yoksa aynanı kırarım” dedi.
Nispeten düzgün ve
Demok-rasiye inanan kişinin, partinin ve devleti yönetenlerin anayasal ve sosyal konulardaki görüşü de demokrat olmalı; kişi özgürlüğüne, insan haklarına inanmalı ve toplumun tepkilerini her zaman göz önünde tutmalıdırlar. Toplumun ve toplumdaki tepki merkezlerinin tepkisi çoğu zaman eşitlikten ve siyasi sonuçlardan çok daha önemlidir.
Modern demokrasi
Bernard Crick “Democracy (Demokrasi)” isimli kitabında yukarıdaki görüşleri dile getirip, “Demokrasi”nin şartlarını şöyle tanımlıyor:
a) Kişilerin istediklerinde ve istedikleri ölçüde siyasi hayata katılabilmeleri,
b) Yasa ve kuralların, özel girişimler ve ticari hayat bakımından mümkün olduğunca serbesti sağlaması,
c) Laik devletin sürekliliği ve bu sürekliliğe toplumun inanması,
d) Toplumda çok geniş bir orta sınıf bulunması,
e) Entelektüel, elit bir toplum kesiminin yetişmiş ve yenilerinin yetişiyor olması,
Amerika’da yapılan bir araştırma, bakımlı ve güzel görünen kişilere aynı özellikleri taşıyan diğerlerine göre daha yüksek ücret ödendiğini gösteriyor. Hatta, uzun boylular kısa boylulara göre daha kolay iş buluyor ve daha çok kazanıyorlar. Aynı araştırma, bakımlı ve güzel görünüşlü kişilerin diğerlerine göre, daha iyi davranış sergilediklerini söylüyor.
Başarı için, kabiliyet ve çok çalışma çoğu zaman yeterli olmuyor. “Davranış biçimi” uzun dönemde başarının üst sınırlarını belirliyor. Sonuçta, başkaları hakkımızda karar verirken, nasıl göründüğümüze, ne söylediğimize ve nasıl söylediğimize bakarak karar veriyor.
Davranış biçiminin etkisi, başkalarıyla ilişkiye girdiğimizde kendisini hemen gösterir. Olumsuz veya karşıdakini aşağılayıcı bir davranış biçiminin etkisi, çoğu zaman katlanarak olur. Kemikleşmiş olumsuz davranış biçimleri ise, başarısızlığa ve giderek insanların yalnız kalmasına yol açar.
Maxwell yorumu...
İnsanların davranış biçimlerini inceleyen John C. Maxvell “Attitude 101” isimli eserinde, davranışlarla ilgili şu sonuçlara ulaşmış:
Bir insanın diğer insanlara karşı olan davranış biçimi, o insanın hayata bakış biçimini de yansıtır.
Bir kişinin davranış biçimi, insanlarla
Saul Bernard Cohen’in ‘Geopolitics of the World System’ (Dünya Sisteminin Jeopolitiği) isimli kitabında, “geopolitics” özellikle ülkeler ve bölgeler arası ilişkileri göz önünde tutarak yapılan ve dünya çaplı uygulanan siyaset olarak tanımlanıyor.
Kitap, dünyada kurulmak istenilen yeni düzeni ve çıkar savaşlarını bütün detayları ile açıklıyor. Ülkemizin coğrafi önemi, sorunlu bölgelere yakınlığı nedeniyle karşılaştığı zorluklar ve son yıllardaki stratejik anlamda karşılaştığımız gerileme ve yapılan yanlışlar kitapta açıkça dile getirilmiş.
Kitapta, dünyada düzenin bir türlü oturtulamadığı en önemli yer “Orta Doğu ve komşuları” olarak gösterilmiş. “Middle East Shatterbelt” olarak adlandırılan bu bölgede soğuk savaş döneminde süper güçlerin ciddi çatışmaları söz konusu olmuş. En büyük süper güç olarak kalan ABD’nin bu bölgede yeni bir düzen kurması gerekirken, ABD bu işi eline yüzüne bulaştırdı.
Rusya da bu boşluktan faydalanarak; sıcak denizlere ulaşma hayalini gerçekleştirme yolunu tuttu; Suriye’de üs sahibi oldu.
Bu bölgenin dünyanın en büyük petrol ve gaz yataklarını barındırıyor olması ve dünyadaki ekonomik zenginliğin en büyük kaynağı sayılması, sorunların çözümünü zorlaştırıyor.
Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Bahreyn Katar’a uyguladıkları ablukadan vaz geçmek için, akıl dışı isteklerde bulundular. Sağ duyu galip gelmez ise, saçmalıklar sürüp gidecek gibi. Savaşlarla ilgili dünya verilerini inceleme ihtiyacı hissettim. Elde ettiğim sonuçlar çok çarpıcı oldu.
a) Ortalama bir yaklaşımla, her hangi bir anda dünyanın üçte biri savaşla veya her an savaşa neden olabilecek İran, Katar, Kuzey Kore veya Filistin gibi anlaşmazlıklarla boğuşuyor.
b) Bağımsızlık isteği savaşların önemli bir nedeni. Ancak, bir tarafın bağımsızlık savaşçıları diğer tarafça terörist ilan ediliyor. Terör ve terör mücadelesi ise, tarihin her döneminde iki tarafı keskin bir kılıç olmuş.
c) İnsanlık tarihi hep savaşlardan bahsetse de, dünya tarihinin en çok kan dökülen yüzyılı, yirminci yüzyıl olmuş. Sadece Birinci Dünya Savaşı’nda 30 milyon ve İkinci Dünya Savaşı’nda 60 milyon kişi ölmüş.
d) Woodrow Wilson Birinci Dünya Savaşı’nı savunurken “bu savaş bütün savaşları sona erdirecek bir savaştır” diyordu. Olmadı. Irak savaşı, Başkan Bush tarafından “şeytanı yeryüzünden silmek” amaçlı olarak sunuluyordu. Yanlış bilgilendirmeye inanılarak, çıkarıldığı anlaşıldı.
e) Körfez Savaşı petrol kaynaklarının
Bütçe performan-sımız, bütçe harcamalarındaki hızlı yükseliş ve vergi gelirlerindeki ılımlı artış sonucunda, geçen yıla göre biraz bozuldu. 2017’nin birinci çeyreğinde, bütçe açığının milli gelire oranının yaklaşık % 1.7 olması bekleniyor. Bozulmanın yıllık bazda % 1 civarında kalacağı ve alınabilirse, ek tedbirlerle yeniden düzelme sağlanabileceği anlaşılıyor.
Merkez Bankası, Hazine ve Akbank kaynaklarından alınan aşağıdaki tablo ve grafik, büyüklüklerdeki bozulma ile “Kamu Sektörü Borçlanma Gereği”ndeki (PSBR) artışı gösteriyor.
Yüksek artışın nedeni
Bütçe faiz dışı harcamalarındaki yüksek artış sosyal güvenlik kurumu harcamaları, kamu yatırım harcamaları ve kamu tüketim harcamalarındaki artıştan kaynaklanıyor. Bilindiği gibi, 2017 yılında kamunun yatırımlar yoluyla büyümeye katkı vereceği açıklanmıştı. Bu yatırım programı giderek artan bütçe açıklarına neden olabilecek.
Azalma trendinde olan “İç Borç Çevirme Oranı” da 2016 yıl sonundan itibaren yükselme eğilimine girdi.
İstikrar sağlandı
Kredi Garanti Fonu (KGF), ekonomiye olumlu yönde ivme kazandırıyor; büyümeye destek oluyor. Türk Lirası üzerinden verilen ticari kredilerde, KGF garantili krediler sayesinde çok hızlı bir artış göze çarpıyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ve Akbank kaynaklı aşağıdaki grafikler, Türk Lirası (TL) bazlı kredilerdeki hızlı yükselişi gösteriyor. İlk grafik toplam kredileri, ikinci grafik ise KOBİ’lere kullandırılan ticari kredileri baz alıyor.
Nisan sonu itibariyle yaklaşık 90 milyar TL olan KGF garantili kredi miktarı, mayıs ayında 160 milyar TL’ye ulaştı. Halen, bu miktar 180 milyar TL’yi aşmış bulunuyor.
Çoğu yeni kredi
KGF garantili krediler, sonraki yıllarda yenilenerek, gerekirse süreleri uzatılacak. KGF garantili kredilerin yüzde 84’ü yeni ve ilave kullanım; geri kalanı ise yeniden yapılandırılan kredilerden oluşuyor.
KGF yönetimi, kullandırdığı krediler sonucunda ortaya çıkacak sanayi üretimini ve buna bağlı olarak büyümede sağlanacak gelişmeyi, projelendirmiş bulunuyor. Bu projeksiyona dayalı olarak, kredilerin geri ödenmesindeki dar boğazlar (NPL oranı) ve kredilerin işsizlik oranlarına olası etkileri de modellendirilmiş bulunuyor.
KGF etki analizi
Dünkü yazımda, verilen kredilerin geri ödenememesi durumunda, Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) karşılaşabileceği risklerden bahsetmiştim. KGF yönetiminden gelen açıklamada, bahsi geçen %7 batık kredi oranının, tamamen yok olmuş kredi değil, “geri ödenmeyen kredi(NPL)” olduğu söyleniyordu. “NPL”in İngilizcesi, “nonperforming loan” olmaktadır. Finans kuruluşlarından kredi kullananlar, anapara ve faiz ödemelerini zamanında yapmadıkları ve bu gecikmelerin bir süre tekrarlandığı durumlarda; bu çeşit krediler, finans kuruluşlarınca “NPL” havuzuna atılır. “NPL”, gelir üretmeyen varlık (nonperforming asset) anlamındadır.
Finans kuruluşları, bu kredilere “batık kredi” demek yerine, geri ödenemeyeceği düşünülen bu çeşit kredileri, ileride bir şekilde tahsil edilebilir göstererek, varlıkları arasında tutmaya devam ederler. Bu krediler bazen mahkeme yoluyla tahsil edilmeye, bazen de düşük fiyatla tahsilci kuruluşlara satılarak elden çıkarılmaya çalışılır. Birçok banka, NPL’lerin tahsil güçlüğünü görerek, bunlar için karşılık ayırır. Yahut NPL’ler düzgün kredilerle paçal yapılarak, tahsilci kuruluşlara pazarlanır.
NPL oranları azalıyor
KGF devreye girdiğinden beri, bankaların “NPL havuzu”ndaki