Yeni Arap nesli, artık “Arap milliyetçiliği” aldatmacasının arkasından gitmiyor. Ülkelerindeki kralların, kendi şahsi güçlerini korumak için her türlü rüşvet operasyonunun içine düştüklerini biliyor. Kralların, başkanların ve bunların ailelerinin, büyük devletlerle işbirliği yaparak, birlikte ülkelerini fakir bıraktıklarını öğrenmişler.
Yeni nesil Araplar, Osmanlılara karşı İngilizlerin oyununa gelip nasıl ayaklandırıldıklarının ve sonra verilen sözlerin hiç birinin tutulmadığının farkında. Yabancıların ülkelerine onları sömürmek için geldiklerini de biliyorlar. Zaten, bu konularda yüzlerce kitap yazıldı.
Yeni Arap nesli, batının “böl-yönet” politikasının ve Filistinlilere karşı İsrail’in desteklendiğinin farkında. Komünizm ve ateizm (Tanrı tanımama) yanlısı da değiller. Müslümanların süper güçler karşısında, dik durmalarının ve birliklerini bozmamalarının kendi yararlarına olduğunun, iyice bilincine vardılar. İletişim olanakları sayesinde, artık hiç bir şey gizli kalamıyor; hükümetler ne kadar önlem almak isteseler de, gerçeği saklayamıyorlar.
Yeni oluşumlar
1980’li yıllardan başlayarak, yeni İslami organizasyonlar oluşturuldu. İslami değerler yükseldi. Erkeklerde sakal bırakma,
Yılın bu mevsimi nezle, grip, soğuk algınlığı, öksürük, anjin ve hatta zatürre olasılıkları artıyor. Soğuk hava, nezle ve grip riskini artırıyor. Nezle ve soğuk algınlığına bağlı rahatsızlıklar, genellikle şubat ayında en yaygın seviyesine ulaşıyor.
Nezle ve gribin başkalarına bulaşması aşaması, bu hastalığa yakalanan kişilerdeki belirtiler ortaya çıkmadan önce başladığı için, salgınlar önlenemiyor.
200’den fazla, bilinen grip virüsü var. Bu sayıya her yıl yenileri ekleniyor. Grip hastası kişi, her hapşırmasında milyonlarca virüsü havaya karıştırıyor. Her hapşırmada, virüsler 2 metre ötesine kadar saatte 80 km hızla etrafa saçılıyor.
Yapılan araştırmalar her kişinin yılda 2 veya 3 kez gribe yakalandığını gösteriyor. Bu hastalıklar her yıl binlerce kişinin ölümüne neden oluyor.
Grip aşısı gerekli mi?
Grip aşısının faydalı olduğunu savunanlar kadar, gereksiz olduğunu savunanlar da var. Ben gerekli olduğunu düşünüyorum. Gereksiz olduğunu savunanlar şu savları ortaya koyuyorlar:
- Aşılar yüzde 40 ile yüzde 60 arasında bir koruma sağlıyor. (Ama aşı yaptıranlar daha kolay iyileşiyor. Aşı yaptıranlarda hastalık, daha düşük seviyede seyrediyor.)
- Aşının kendisi, nezleye sebep olabiliyor. (Bu ned
Son yıllarda yalnız Türkiye’de değil, tüm dünyada gerçek habere ulaşmak zorlaştı. Özellikle ABD Başkanı Trump’ın her fırsatta medyaya saldırması ve medyayı yalan haber yaptıkları gerekçesi ile suçlaması; diğer dünya liderlerinin de Trump’ı örnek göstererek, kendi medyalarını yalan haber yaptıkları nedeni ile suçlamasına neden oluyor.
Geleneksel olarak insan haklarını desteklediği bilinen ABD’de özgür basının bizzat kendi Başkanları tarafından dize getirilmeye çalışılması, tüm dünya liderlerine, özellikle de totaliter liderlere, özgür basını susturmak adına örnek oluşturuyor. Medya hemen her ülkede, iktidar taraftarı ve iktidar karşıtı olarak ikiye ayrıldığı için, ülke halkları gerçeği bilmekten çok, kendi tarafındaki medyanın dediğine inanmak durumunda oluyor. Örneğin, Kuzey Kore’de sadece hükümet yanlısı medya olmasına rağmen, halkın denilene tam anlamıyla inandığını görüyoruz.
Sosyal medya
Son yıllarda çok büyüyen sosyal medya, asparagas ve yalan haberlerin kaynağı haline geldi. ABD’de bile, 2016 Başkanlık seçimleri sırasında, Rusya’nın Hillary Clinton alehinde yalan haberler yaydığı, istihbarat servisleri tarafından doğrulandı.
Sosyal medyadaki yalan haberleri durdurma adına, bazı
Albert Einstein’a göre “Her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlan-dığınızda, artık yapacak bir şey yoktur; o gerçeklik size ait olur; bundan başka bir yol yoktur.” Ancak, bu gerçeklik, felsefe değildir; fiziktir!
Evren gerçekte büyük bir frekans, titreşim yani enerjinin ifadesidir ve yaşamın sırları enerjinin titreşiminde saklıdır. Frekans’a ışın parçacıkları veya dalga olarak bakarsak frekansın tanımı bir zaman birimi içinde duran bir noktadan geçen dalga sayılarıyla ifade edilir.
Frekans ve titreşim arasındaki fark, titreşim-ritim-salınım döngüsü oluşumu ile frekansın meydana gelişinden kaynaklanır. Bu nedenle, enerji oluşumu “titreşim”le başlar ve gerçek ifadesini “frekans” ile bulur.
Tanrısal Sistem
Özer Uçuran Çiller, yeni kitabı “Herşeyin Gerçeği”nde Tanrısal Sistem’i şu şekilde tanımlıyor:
“Tanrısal Sistem, Yaradan’ın tüm âlemi, yaşamı ve evrimi evrensel yasaların enformasyonunu taşıyan holografik boyutlu evrensel bir yapı içinde, bir enerji zerresinden var ettiği ve tüm canlıların morfik iletişiminin rezonans katkılarıyla da yaşamı evrimleştirdiği, Tanrısal “rehberlik” mekanizmasıdır.”
İnsanoğlunu Yaradan’ın
Aşağıda ele alınan reel sektör mali göstergeleri, 2017 yılı başını esas almış olsa bile, son verilerle çok büyük farklılık göstermiyorlar. Bu nedenle, reel sektörün durumunu daha iyi anlayabilmek ve değerlendirebilmek için, İstanbul Sanayi Odası, IMF ve Akbank verilerinden derlenen aşağıdaki grafikleri okurların dikkatine sunmak istedim.
Yukarıdaki grafikte kesikli kırmızı hat ile ifade edilen ilk 20 büyük şirketin borçluluk oranının özkaynaklarına oranı, yüzde 20 civarında ve borçların kolaylıkla döndürülebilir olduğu görülüyor. Öte yandan, sepete giren firma sayısı arttıkça, yani sepete daha küçük firmalar eklendikçe, borçluluğun da arttığını ve geri ödenilebilirliğin zorlaştığını gözlemliyoruz.
Kârlılık düşüyor
Aşağıdaki grafikteki kesik kırmızı hat hisse başı kârlılığı; mavi hat ise, varlıklara oran olarak kârlılığı gösteriyor. Yıllar içinde, firmalarımızın her iki gösterge ile de kârlılığının düştüğünü görüyoruz.
KOBİ’lerde de, borcun arttığı ve satışların düştüğü anlaşılıyor. Bu grafiği 2017 yılına bile uzatsak, Kredi Garanti Fonu’nun etkileri henüz rakamlara yansımadığı için, aynı eğilimle karşılaşıyoruz.
Dünkü yazımda, Zarrab olayının ekonomik analizini yapmaya çalışmıştım. Bugün, yazıma devam ediyorum.
Halen Belarus, Küba, Eritre, İran, Kuzey Kore, Suriye ve Venezuela’ya Amerikan ambargosu var. Ayrıca, bazı ülkelere silah satmama, bazı ülkelere de “kontrollü ilişki” ilkeleri uygulanıyor. Ambargo konulan ülkelere yardım ettiği kesinleşen ülkelerin sorumlu kişileri, ABD’ye giriş yaptıkları takdirde, gözaltına alınabiliyorlar. Yine, bu kişiler hakkında “kırmızı bülten” çıkarılması halinde, sorumlu kişiler bu bülteni uygulayan ülkelerde de gözaltına alınabiliyor. Bu nedenle, Belarus Cumhurbaşkanı yıllardır yurt dışına çıkamıyor. Doğal olarak, gözaltına alınan kişiler için, ABD’de bir yargı süreci başlatılıyor. Örneğin, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı bu gerekçeyle yargılanıyor. Ancak, uygulamaları yürürlüğe koyma yetkisinin olmaması ve rüşvet almadığının belirlenmesi nedeniyle, bu kişinin beraat etmesi veya çok düşük bir ceza alması beklenebilir.
Türk Hükümeti davaya karşı çıkma yerine, işbirliği yapma durumunu benimsemeliydi. Bu durumda, sadece aralarında eski bakan ve bürokratlar bulunan üç dört kişi ile bir banka parasal cezalar alır ve bunlar da çok hafifletilebilirdi.
Son günlerde gündemimizi meşgul eden Reza Zarrab olayının ekonomik yönünü şöyle özetleyebiliriz:
1.İran’a ambargo konulmuş olması bizim İran’dan doğalgaz alıp alınan doğalgazın parasını ödememizi engellemez ve bizi yükümlülük altına sokmaz. Çünkü İran’la ülkemiz arasında bir doğalgaz boru hattı vardır ve Türkiye’nin enerji ihtiyacının önemli bir bölümü buradan sağlanmaktadır. Alınan doğalgazın parasının bir bankada toplanması ve buradan İran’a yapılan ihracatın karşılığının ödenmesi doğaldır ve arada banka olması durumu da kara para aklama niyetimizin olmadığını gösterir. İran ile aramızdaki kaçınılmaz sınır ticareti de düşünülürse İran’a yapılan ihracatın acil ihtiyaç kapsamı altında gösterilmesi doğaldır.
2.Doğalgaz dışında İran’dan petrol de aldığımız anlaşılıyor. Petrolün Tüpraş’a geldiği ve Tüpraş’ın da aldığı petrolün parasını bankacılık sistemini kullanarak ilgili bankaya ödediği görülüyor. Bankacılık sisteminin kullanılmış olması kara para aklama niyeti bulunmadığını açıklar. Ancak alınan petrolün İran menşeli olduğunun bilinmesi durumu hem Tüpraş’ı hem de, petrolün parasını tahsil eden bankayı zor duruma sokabilir. Zor denilen durum, uluslararası parasal bir ceza ödeme
Değerleme kuruluşla-rından bazılarının ülkemizin 2018 yılındaki büyüme potansiyelini yüzde 3 civarında göstermelerine rağmen, ülkemizin yüzde 5 civarında büyümesinin gelecek yıl da süreceği anlaşılıyor.
Akbank, TÜİK ve Hazine Müsteşarlığı kaynaklarından derlenen aşağıdaki grafikler, ekonomimizin makroekonomik göstergelerindeki büyüme trendini açıkça ortaya koyuyor.
Talep ve üretim göstergeleri, gelecek yıl da yüksek büyümeyi teyit ediyor. Elektrik üretimi, artış eğilimini koruyor. Beyaz eşya yurt içi satışı olumlu gelişiyor; hatta uzun yıllardır en yüksek seviyelere taşınmış durumda. Devalüasyonlar ihracatçıya yarıyor. Yalnız ihracat gelirleri değil, ihracatın miktarı da artıyor. Ancak istihdam hâlâ istenen seviyelerde değil ama düşme eğiliminde.
Bazı makro göstergeler