Yalvaç Ural

Yalvaç Ural

Tüm Yazıları

Dünyanın en ilginç müzelerinin bulunduğu bir kent Brüksel. Müze binaları, en az içinde sergilenen eşyalar kadar ilginç. Victor Horta’nın imzasını taşıyan bu yapılar tarihsel bir değere de sahip. Dergilerden, gazetemizdeki sayfamızdan tanıdığımız pek çok ünlü çizgi kahraman ya heykeliyle ya da duvarlardaki çizgi roman sayfalarıyla sizi kucaklıyor...

Dünyanın ilginç müzelerinden biri Belçika’da. Daha doğrusu, ilginç müzeleri burada. Özellikle de Brüksel’de. Gidip gördüklerimiz arasındaki Çizgi Roman Müzesi, Müzik Enstrümanları Müzesi, Rene Magritte Müzesi ve Tenten Butiği’ni de bunlara katabiliriz. Ayrıca Louvain-la-Neuve’deki Herge Museum, yani diğer bir adıyla Tenten Müzesi de Belçika’nın gözbebeklerinden biri. Belçika’da eski ya da yeni bütün müzeler ilginç bir mimari yapıya sahip: Müzik Enstrümanları ve Çizgi Roman Müzesi ünlü Belçikalı mimar Victor Horta’nın imzasını taşıyor. Art Nouveau tarzında; tümüyle demir ve cam kullanılarak yapılmış bu iki yapı başlı başına birer sanat eseri. Tenten ve yaratıcısı Herge’nin müzesi de modern müzecilik anlayışının farklı bir görüntüsüne sahip...
Belçika’da bir çizgi roman müzesinin olması insanı şaşırtmıyor. Yıllarca bu ülke çizerlerinin yarattığı karakterlerin çizgi romanlarını, dergilerini okuduk. Sevdiğimiz ünlü çizgi roman kahramanlarının pek çoğu Belçikalı. Aklımıza gelenleri şöyle bir sıralarsak; müzeye gidilen merdivenlerin başında büyük bir heykeli bulunan Gaston-La Gasse’tan tutun da Tintin (yani bizdeki ismiyle Tenten), Cedric, Spiru, Boule ve Bill, Cubitus, Jeremia, Smurfs (Şirinler) ve tabii dört kuşağın sevgilisi olmuş, ülkemizde çocuklara adını vermiş Martin, yani Marcel Marlier’nin yarattığı Ayşegül de buralı.

Haberin Devamı

Brüksel sokaklarındaki binaların penceresiz duvarları, ünlü çizgi romanların sayfalarıyla donatılmış ve kent, sanki bir açık hava müzesine dönüştürülmüş...


Belçika’da çizgi roman okurluğu öylesine yaygın ki, her kitapçıda çizgi roman bölümü diğer kitapların toplamından daha geniş bir yer tutuyor. Gazete bayilerinde, pasajlar içindeki büfelerde de çizgi roman ve çocuk dergileri bulmanız mümkün. Dünyaca ünlü dört büyük yayınevinin merkezleri de burada: Özellikle Lombart yayınevinin önünden geçerken sekiz katlı binanın tepesinden bir Tenten büstü size gülümsüyor. Cortos Maltes, Martin gibi pek çok kahramanın da yayınevi olan ünlü Casterman, Depuis, Şirinler’in yayıncısı IMFS de yine burada.
Resim, defter, tabak, kalem ve tişörtlerin üzerine basılan 61 santimetre boyundaki dünyaca ünlü Manneken Pis-İşeyen Çocuk heykelciği de Brüksel’de. Jerome Duguesnoy tarafından 1619’da bronzdan yapılan bu heykelciğin çevresi demir parmaklıklarla çevrili. Bir Belçikalı söyle söyledi: “Bu demirler çalınmasın diye değil, çalınmasından bıktıkları için yapıldı.” Sayısı bilinmiyor ama, beş- altı kez çalınmış. Eserin orijinali, sonunda Maison du Roi Broodhuis adlı bir yerde koruma altına alınmış. Çeşme, L’Etuve ve Chene sokaklarının kesiştiği yerde bulunuyor.

Haberin Devamı

Çizgi roman gibi kent


Çizgi kahramanlar dünyasına yolculuk
Çizgi Roman Müzesi çok görkemli bir yapı. Demir kolonlar, demir kirişler ve bunları birbirine bağlayan motifli demir başlıklar göz kamaştırıcı. Art Nouveau denilen tarzın görsel güzelliği binanın her köşesinden kolaylıkla görülebiliyor. Müzeye giderken, sokağın başındaki merdivenlerde sizi kocaman bir Gaston heykeli karşılıyor. Daha sonra müzenin kapısından içeri girince, sanki bir çizgi romanın sayfalarında geziniyormuşsunuz gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Kapının girişinde Gaston’un arabası ve Tenten’in ünlü füzesi ziyaretçileri karşılıyor. Kapının hemen yanında iki dükkân var: Birincisi müzedeki ünlü kahramanların oyuncak ve figürlerinden yapılmış; her şeyin hediyelik eşya ve karakterlerin koleksiyon malzemeleri olarak satıldığı bölüm. Öteki yanda ise bir kafe ve restoran bulunuyor. Kahramanlarla buluşmanız birinci katta başlıyor. Öylesine dolu ve zengin ki, eğer bir de çizgi roman tutkunuysanız, orijinal çizimlere bu kadar yakın olmak insanı oldukça etkiliyor. Müzede bir de ünlü bir çizerin çalışma masası ve eşyaları var. Kahramanları, çizgi romanlarda yaşadıkları mekânlarında gezip görüyorsunuz. Ben de sizler için Kaptan Haddock’un hatıra çerçevesinde bir fotoğraf çektirdim.

Haberin Devamı


Müzeden çıktıktan sonra, bu kentte çizgi romanın yalnızca müzede kalmadığını, kentin duvarlarındaki çizgi roman sayfalarından kolayca anlıyorsunuz. Sanki kent, bir açık hava çizgi roman müzesi gibi...


Müzik Aletleri Müzesi’nde yöresel müzik dinletisi
Müzik Aletleri Müzesi, Rene Magritte Müzesi’nin yüz metre kadar aşağısında. Yokuşta oldukça görkemli, köşelerinde yuvarlak balkonları bulunan bu harika yapı yine mimar Victor Horta’nın imzasını taşıyor. Müzede cam vitrinler içinde ve boyutları büyük olduğu için farklı alanlarda sergilenen müzik aletleri var. Bu kadar çeşitli enstrüman ve türevlerini başka hiçbir müzede göremezsiniz. Üstelik elinizdeki kulaklıkları enstrümanların önündeki duylara taktığınızda her enstrümanın sesini; ülkesine ait bir yöresel müziği dinleyebiliyorsunuz.


Müzeyi gezerken enstrüman sesleri size çeşitli melodileri çağrıştırıyor. Sanki bir yerlerde daha önce bununla çalınan bir temayı anımsıyor gibi oluyorsunuz. Doyamıyorsunuz gezmeye... Eğer bütün enstrümanların sesini tek tek dinlemeye kalksanız, sanırım tam bir gün yetmez. Burada da müzikle ilgili bir hediyelik eşya dükkânı var. Her şey o kadar ilginç ki, özellikle çocuklar ellerinden gelse her şeyi satın alacaklar...


Rene Magritte Müzesi
Rene Magritte çağına damgasını vurmuş ünlü bir Belçikalı ressam. Gerçeküstücülük akımının en önemli temsilcilerinden sayılan Magritte’in düş ürünü temaları işlediği resimlerinde komedi, korku, gariplik ve ilginçlik kavramları iç içe geçmiş.


Sanat yaşamının yanı sıra bir dönem reklam çizimleri, reklam afişleri, kitap kapakları gibi çalışmalara da imza atmış. Farklı, kendine özgü üslubuyla onu tanıdıktan sonra, başka resimlerini gördüğünüzde, “Bu Magritte’in resmi” diyebilirsiniz.


Rene Magritte Müzesi ilginç bir yer. Daha müzenin girişinde, size çok önemli bir yere geldiğiniz duygusu veriliyor. Bilet almadan önce üstünüzdeki çanta, fotoğraf makinesi, kaban gibi ne var ne yok hepsini bir dolaba koyup anahtarınızı alıyorsunuz. Sonra sizi bir asansörle müzenin en üst katına çıkarıyorlar. Her katta sanatçının dönem tarihlerine göre eserleri sergileniyor.


Tenten Butik
Tenten Butik büyük meydana giden yolun üzerinde. Burası da minik bir müzeye benziyor. Sanki vitriniyle, içindeki ürünlerle sizi içeri çekiyor. Birazdan köpekbalığı biçimindeki denizaltına binip Tenten’le okyanuslara açılacakmışsınız gibi heyecanlanıyorsunuz. Birden yanınıza gelen uzun boylu, tişörtünde İkiz Dedektifler’in resmi bulunan satıcı sizi kendinize getiriyor: “Size yardım edebilir miyim?” Öylesine çok şey var ki, ne kadar çok kalırsanız, bir şeyleri seçmekte o kadar zorlanıyorsunuz.

Herge Müzesi
Herge Müzesi, ünlü çizerin daha sonra da kendi şöhretini aşan kahramanının müzesi. Oraya gitmek için başka bir kente gitmeniz gerekiyor. Müze Louvain-la-Neuve’de.

Şima Çakar’ın basılmamış kitabının öyküsü

Şima Çakar, dördüncü sınıf öğrencisi. Duyarlı bir çocuk. Anne-babası da birer müzisyen. Şima, her yaz ailesiyle birlikte Isparta yakınlarında bir kampa gidiyor. Çevreye bakışı, ilgisi, sevinç ve üzünçleri onu öyle bir yere taşıyor ki, sonunda “Dağlar” adlı bir kitapla duygularını sözcük ve resimlerle karşısındakilere aktarmayı düşünüyor.


Şima mizahi bir duyguya da sahip. Kitabının kapak içine, “Çoğaltılıp dağıtılamaz, ticari amaçla satılamaz!” diye not düşmüş. Kitabı elyazısıyla yazmış ve resimlemiş. Kitap dört bölümden oluşuyor: Vadim, Vadide Yaşam, Maden-Mermer Ocakları ve doğadaki tahribatı gösteren Önce-Sonra bölümleri. Şima dikkatli ve akıllı bir çocuk. Doğadaki değişim, özellikle mermer ve maden ocaklarının doğaya verdiği tahribat yüreğini çok burkmuş. Alabalığın tadını, göçmen kuşların baharı muştulayan gelişlerini yüreğinin ta derinliklerinde duyumsamış. Oldukça naif olan bu kitap, içeriğiyle çok iddialı. Aynı zamanda sesli bir kitap. Kitabın öyküsünü kendi sesiyle okuduğu bir CD’si de var. CD’de söz ve bestesi Sevgi Ersoy’a ait bir Dağ şarkısı var. Bu şarkıyı Bekir Erdem Onur ve Sanem Özkaya yorumlamış.


Basılmamış bir kitabın öyküsü bu... Belki bir gün, bakarsınız Şima’nın yazarlığa giden yolda ilk kitabı olur, kim bilir...

Çizgi roman gibi kent

Çizgi Roman Müzesi’nin girişi ve eskiden sokaklarda çizgi roman satılan bir kiosk.

Çizgi roman gibi kent

Kaptan Haddock’un anı çerçevesinde ben de bir fotoğraf çektirdim...

Çizgi roman gibi kent


Brüksel’deki MİÇO’cu gezi rehberimiz Güven Doğan’dı.