Yalvaç Ural

Yalvaç Ural

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde... Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken; eski hamam içinde, hamamcının tası yoktu. Baltacının baltası. Yalanın da ötesi çoktu... Ben de bir şövalye idim kuşlar ülkesinde. Anam ağlar, anamı sallardım. Babam ağlar, babamı sallardım. Derken, babam düştü beşikten, kardeşim hopladı eşikten. Anam kaptı maşayı, babam kaptı meşeyi, dolandırdılar bana dört köşeyi. Anam kaptı yarmayı, komşu kaptı dolmayı. Dolapta koptu patırtı, yoğurt üstüme atıldı, aklım kaçtı kurtuldu. Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim; altı ay bir güz gittim... Bir de dönüp arkama baktım ki, bir arpa boyu yol gitmişim!.. Açtım gözümü baktım. Ne ordayım ne burdayım, başka bir çocuk parkındayım. Dedim kendi kendime, “Şu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak, sarımsaklamasak da mı saklasak?” Düşündüm düşündüm, daldan elma düşürdüm. Dala kondu kırk kartal; kartal kalkar dal tartar, dal kalkar kartal tartar. Dilim dönmedi şaşırdım. Bir berbere gittim, danıştım. Berber dedi bana, “Lafı fazla uzatma, masal dediğin zaten maliki, kuyruğu var on iki; kuyruğunda beni var, kulağında çanı var. Masal masal mat atar, dil okur damak atar.” Ambarın kapısı açılır, alaca boncuk saçılır. Limonu böyle keserler, sofraya şöyle sererler. Yoldan geçen mavili çocuk, al yanak bal yanak. Kırmızı balık, suda kal. Mavi çocuk ben gidiyorum, bu masalı kuşa sal. Sakın kimse kalmasın, kara kedi duymasın. Alçık balçık Yalvaç Ural, sen bu sayfadan çık. Unutmayın cıııısss yok, kimselere tıııssss yok!..