MHP ile ittifak konusunun liderler düzeyinde konuşulması gerektiğini söyleyen Erdoğan, “Önüne gelen konuşursa yanlış olur. Partimin içerisinde de zaman zaman bazıları bu meseleye dair konuşuyor. Size ne kardeşim? Bu konuda kimin konuşacağı belli” uyarısında bulundu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP ile ittifak konusunda “Şu anda gerek MHP’nin gerek ise bizim, özellikle ülkemizin milli ve yerli duruşunda bir ittifakımız var. Bu bizi çok daha farklı, çok daha olumlu yerlere taşıyabilir. Çok aceleci olmamakta fayda var. Bu işi liderler bazında götürmekte fayda var. Bu konuda önüne gelen herkes konuşursa yanlış olur” ifadelerini kullandı.
Afrika gezisini tamamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gezinin son durağı Tunus dönüşünde uçaktaki gazetecilere gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı. İşte açıklamalarından satır başları:
HAKAN ATİLLA’NIN SUÇU OLMADIĞI GÖRÜLDÜ: (ABD’de devam etmekte olan ve sona geldiği söylenen Hakan Atilla davasının başından beri seyrine baktığınızda, olası sonuçlarını değerlendirdiğinizde nasıl bir görüntü ortaya çıkıyor? Bir ceza çıkabileceği ve bankacılık sistemi üzerinde baskı kurulacağı gibi iddialar gündeme getirildi) Sözünü ettiğiniz
Darbeyle mücadele eden sivillere yargı muafiyeti getiren KHK’nın 15 Temmuz’la sınırlı olduğunu söyleyen Erdoğan, Gül’ün “muğlak ifadeler kaygı verici” açıklaması için “Hangi madde sizi bu muğlaklığa itebiliyor? Bu üzücü olmuştur” diye konuştu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kamuoyunda tartışmalara neden KHK’nın 121. maddesinin sadece 15 Temmuz’u kapsadığını belirterek, “Bunun dışında hiçbir şey söz konusu değil” dedi. Erdoğan, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “muğlak” bulduğu ifadelerinin sorulması üzerine“Neye dayanarak siz böyle bir muğlaklıktan bahsediyorsunuz? Hangi madde sizi bu muğlaklığa itebiliyor? Bu üzücü olmuştur” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Çad’dan Tunus’a geçerken uçaktaki gazetecilere yaptığı değerlendirmeler ve sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
›› İlk planda Filistin devletini tanıyan devletleri artırmak
›› Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanıyan ülke sayısını artırmak
›› Harem-i Şerif’in statüsünün korunması çabalarını yoğunlaştırmak
›› Kudüs ve Kudüslülerin ekonomik açıdan güçlenmesi ve desteklenmesi
›› Yeni barış planı konusunda istişareleri sürdürmek
Türkiye’nin Rusya ve İran’la Suriye’de yaptığı işbirliği, “Yoksa eksen mi kayıyor?” tartışmasını yine alevlendirdi. Elbette bunda ABD ile aramızdaki gerilimin de büyük payı var. Oysa “Batı yerine Rusya’ya yakınlaşıyoruz” algısı belli ki doğru değil. Ankara, ABD ve Rusya arasında hassas bir denge kurma stratejisi güdüyor.
Neden Rusya-İran?
Ankara Rusya ve İran’la işbirliğinin en öncelikli sebebi olarak, ABD ile böyle bir ortaklığı yakalayamamış olmasını gösteriyor. Suriye’de desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve diğer muhalif grupları, Washington’a
bir türlü kara gücü olarak
kabul ettiremedi.
ABD her ne kadar bu muhalefeti önceleri birlikte desteklemeyi kabul etse de sonradan yardımını hızla azalttı. Bunun üzerine Ankara’nın önce Özel Kuvvetler’le bu grupları arkadan destekleme, daha sonra ise doğrudan Türk askerinin birlikte savaşması önerisi bile ABD’yi ikna edemedi. Washington PYG/YPG’yi tercih etti. CIA’nın ÖSO’ya yaptığı yardımı bu ay tamamen kesmesiyle de Türkiye tek destekçileri olarak kaldı.
Türkiye’yi Rusya-İran ortaklığına iten 2. sebep ise, Tahran’ı çözüm için angaje etme mecburiyetinin belirmesi. Zira savaşın başından beri Esad’ın arkasındaki en büyük
Cumhur- başkanı Erdoğan’ın girişimiyle çarşamba günü İstanbul’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinden çıkan en kritik karar, kuşkusuz Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olarak tanınması.
Arap dünyasına rağmen
Liderlerin sonuç bildirgesini oylaması biter bitmez konuştuğum Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da bu kararın tarihi önemini vurguladı. Ve ekledi: “Filistin meselesi Arap Baharı başladığından beri sistematik bir şekilde unutturuldu. Bunu ABD ve İsrail özellikle istedi. Şimdi bu vesileyle konu tekrar dünya gündeminin merkezine oturdu.”
Evet, oturdu, hem de ve ama Arap dünyasının kendisine rağmen! Suudi Arabistan başta olmak üzere çoğu Körfez ülkesinin ve Mısır’ın bu zirveye katılımının bu kadar aheste ve düşük seviyede olması, Filistin davasından vazgeçtiklerini ortaya koydu. Zaten daha birkaç gün önce basına yansıyan bir haber, bunun işaretini vermişti. Buna göre Trump, Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez’le ve İsrail’le birlikte yeni bir “Filistin-İsrail çözüm planı” geliştirmişti. Tüm Kudüs İsrail’in, dışındaki Abu Dis şehri de Filistin’in başkenti sayılacaktı. Kulislerden öğrendiğime göre, bu haber doğru. Bu da Erdoğan’ın bu zirveyi “Araplara
Cumhurbaş-kanı Erdoğan’ın tam 65 yıl aradan sonra Yunanistan’ı ziyaret eden ilk Türk lider olarak Atina’ya gitmesi, zaten yeterince merak uyandırmıştı. Üzerine bir de “Lozan polemiği” çıkınca, iki ülkede de kızılca kıyamet koptu. Herkes merakta: Şimdi kalkıp da 1923’te imzalanmış, hem de Cumhuriyet’in temellerini atmış Lozan Antlaşması’nı mı değiştireceğiz? Erdoğan
bunu mu istiyor?
Erdoğan’ın kastı
Hayır. Her şeyden önce, Antlaşma’nın değişebilmesi için Lozan’ı imzalayan 8 ülkenin de bir araya gelip, uzlaşıp, imzalaması gerekiyor. Bu zaten imkân dahilinde değil. Dahası, Lozan’ın bir ucundan değiştirmeye kalksanız, sonrasında kimin neresinden tutup çorap söküğü gibi yırtacağını kestirmek imkânsız. Ama tüm bunların ötesinde, Erdoğan’ın “Lozan güncellenebilir” sözünden kastı, zaten Lozan’ı değiştirmek değil.
Ankara’dan kaynaklarıma göre, Erdoğan’ın maksadı, Batı Trakya’daki Türk azınlığın uğradığı haksızlıkları ortadan kaldırmak için iki ülkenin oturup konuşması. Ankara ve Atina arasında imzalanacak yeni bir ikili anlaşma, çözüm yolu olarak görülüyor gibi.
Erdoğan’ın Lozan’ı zikretmesinin sebebi ise, ziyaret öncesinde verdiği mülakatta Yunanlı gazetecinin kendisine Lozan’ın
“Aslında hiçbir şey değişmedi” diyor İsrail’in en ünlü gazetecilerinden Arad Nir. Bahsettiği, Trump’ın evvelsi gün Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığı ve ABD Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyacağı açıklaması.
Nir’in böyle söylemesinin sebebi, ABD Kongresi’nin 1995’te kabul ettiği “Kudüs Büyükelçilik Yasası”. O yasa da elçiliğin “İsrail’in başkenti Kudüs”e taşınmasını öngörüyor. Amerikan başkanlarına da bunu her 6 ayda bir erteleme imkânı tanıyor. 21 yıldır da tüm başkanlar “ulusal güvenlik” gerekçesiyle bu yasayı imzalayarak taşınma olayını hep erteleyegeldi.
Trump neyin peşinde?
Trump da bu yasayı geçtiğimiz mayıs sonunda ilk kez imzalamıştı. Ve üzerinden 6 ay geçtiği için bu hafta tekrar imzayı atması gerekiyordu. Aksi takdirde, yasaya göre ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bütçesinin yarısı kesilecekti. İşte Trump da defalarca elçiliği Kudüs’e taşıyacağı sözünü verdiği için- bir çıkış bulmak istedi. Ve bingo! Önce Kudüs’ü başkent ilan edip, elçiliği taşıma talimatı verdiğini açıkladı. Sonra da masaya oturup taşınmayı erteleme yasasını tıpış tıpış imzaladı!
KısacasTrump asıl kuyruğu dik tutmak için böyle bir yol seçmiş görünüyor. İşte Arad Nir de bu yüzden
Haklı olarak başımızı bu coğrafyaya gömdük. Ancak biz kendi sorunlarımızla boğuşurken,
bir yandan uluslararası düzende öyle büyük kırılmalar oluyor ki arada sırada başımızı kaldırıp dünya dengelerinde ne olup bittiğine bakmamız gerekiyor. Bugün yapacağımız gibi...
*
Başbakan Binali Yıldırım’ın geçtiğimiz haftaki Londra ziyareti, işte bu yeni küresel denklemin tam da göbeğine denk geldi. Malum, ABD ve AB ile ilişkilerimiz uzunca süredir yokuş aşağı gidiyor. Buna mukabil İngiltere ile aramız daha da ısındı. Bunda şüphesiz 15 Temmuz sonrası İngiltere’nin çoğu Avrupa ülkesinin aksine- gösterdiği dayanışma büyük rol oynadı.
Ancak İngiltere’nin Muhafazakâr Partili Başbakanı Theresa May, Türkiye’ye kara kaşı kara gözü için bu desteği göstermiyor elbette. Arkasındaki asıl sebep, May’in kendi başının dertte olması. Hem kendi memleketinde hem de Batı nezdinde.
Yalan Brexit
Bundan tam 1.5 yıl önce yapılan Brexit referandumunda, İngilizlerin yüzde 52’si “AB’den çıkalım” demişti. Bu yüzden istifa eden Başbakan David Cameron’ın yerine geçen May de koyu bir şekilde AB’den çıkmayı savunmaya başladı. Hatta AB ile pazarlıklarda elini güçlendirmek için erken seçim kararı bile aldı. Ancak