Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hacı Abdullah’ta hayal kırıklığı


Lokantanın adı Hacı Abdullah’sa, fiyatlar da bu seviyeye çıktıysa, insan daha iyisini bekliyor


Suçluluk duyuyordum bir süredir bu lokantayı bir türlü ziyaret etmediğim için. Herhalde son ziyaretim 15 sene falan önceydi.
İzmir’deki bir okuyucudan aldığım “Oranın hünkarbeğendisi gözümde tütüyor” mesajı bardağı taşıran son damla oldu.
Vitrine baktığımda pek bir şeyin değişmemiş olduğunu gördüm. Aynı iştah açıcı ve adeta seramikten yapılmış gibi duran patlıcanlar! Güzelim turşular ve kompostolar!
İçeri girdiğimde fiyatların değişmiş olduğunu gördüm. Örneğin tek bir imambayıldı 10,5 lira. Kuzu tandır 19, beğendili kebap 17 lira.
Bir de lokanta turistlerle dolmuş. Sigara içilmeyen orta salonda sanırım yabancı olmayan tek masa bizimki idi.
Karışık dolma ile başladık yemeğe. Lahana, yaprak, kuru patlıcan ve kırmızıbiber.
Dolmalar “eh işte” denecek gibiydi. Mis gibi zeytinyağı kokmuyordu hiçbiri. Garsonun tonlarca fıstık ve kuşüzümü kullandıklarını söylemesine rağmen nedense biz nasibimizi alamadık. 

Börek poğaçaya benziyor, tatlı ve komposto iyi
İmambayıldıyı da ister istemez Bodrum-Gümüşlük’te Sevinç hanımın yaptığı (Soğan Sarmısak’ta) imambayıldı ile kıyasladım. İnsan Abdullah gibi bir yerde eskiden ninelerimizin yaptığına benzer bir imambayıldı bekliyor. Bu daha standarttı. Öte yandan yanındaki şakşuka diye adlandırdıkları patlıcan, kabak, mantar ve patates parçaları taze idi.
6 liralık küçük börek hayal kırıklığı yarattı. Ben talaşböreği olduğunu sanmıştım. Ama içi kuşbaşı yerine kıymalı çıktı. Daha çok kıymalı ve biraz kuru bir poğaça gibiydi.
Kuzu tandır gecenin en başarılı yemeği idi. Hem kuzu kalitesi iyiydi hem de yanındaki iç pilav diri idi.
Beğendili kebap kuzu ayarında değildi. Dana eti standarttı. Beğendi de, belki meyanesi çok kaçtığından ya da kullandıkları peynirden dolayı damakta patlıcana özgü nefis lezzeti yeterince bırakmıyordu. Biraz ağırdı ve kanımca robotta hazırlanmıştı.
Tatlı ve komposto iyi idi. Haşhaş tatlısı revaniyi andırıyor ama daha hafif. Komposto da eskiden aklımda kaldığı gibi az şekerli ve ağzınıza layık.
Yukarıda saydığım üç giriş, iki ana yemek ve iki kahve ile iki kişi 100 liraya çıktık.
Şahsen biraz hayal kırıklığına uğradım. Öte yandan servis iyi ve temizlik su götürmez.

DEĞERLENDİRME: *  *


İki lokantada servis fiyaskosu
Benim için manevi tatminlerin en büyüğü okuyucularımın tavsiye ettiğim lokantalara gidip bana teşekkür yazması. Allah’a şükür bu zevkten pek mahrum olmuyorum.
Daha önce de belirttiğim gibi, tavsiye ettiğim bir lokantada kötü deneyim geçirenler oluyor. Ama bir olumsuz yazıya karşı genellikle beş çok olumlu yazı geliyor. O zaman durumu normal karşılıyor ve
Hacı Abdullah’ta hayal kırıklığı
lokantayı uyarmak için bir neden görmüyorum.
Öte yandan, hele bir-iki gün içinde birden çok okuyucu aynı lokanta için olumsuz tepki verirse canım sıkılıyor.
Geçen hafta iki lokanta hakkında okuyucularımın haklı olduğunu düşündüğüm şikayet mektupları aldım. Bu mektupları herkesle paylaşmak istiyorum.
Biri benim birkaç hafta önce methettiğim Fratelli La Bufala. Ben lokantanın hata yaptığı zaman hatayı kabul ettiklerini ve müşteriye saygılı olduklarını söylemiştim.
Bazı okuyucularımın deneyimi ise çok farklı. Örneğin Füsun Kurdakul hanım. Garsonlar, hata kabul etmek bir yana, doğum gününü kutlayan ve iyi pişirilmemiş pizzalardan şikayet eden müşterilerinin bile tabaklarını hiç açıklama yapmadan ve özür dilemeden toplayıp gitmiş. Yerine de yenisini getirmemiş. Yazık!

“1 saat 20 dakika bekledik”
Farklı kimselerin şikayet ettiği ikinci lokanta ise benim cağ kebaplarını senenin en iyi 10 yemeğinden biri seçtiğim ve NTV’deki “Tadı Damağımda” programımda da tanıttığım Büyük Erzurum Sofrası.
Öyle gözüküyor ki lokanta aşırı müşteri yoğunluğu ile karşılaşınca iyice bocalamış.
Örneğin Sertaç Akşit bey şunları yazmış: “Ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Mazeret olarak da iki garsonlarının o gün olmadığı söylendi. Sabırla bekleyip yemek yemeyi başardık. Hesap istedik. Bir kağıda yazıp getirdiler. Döküm isteyince eşim bana kızdı ama bu talebimde haklı olduğumu o da gördü. Bir çorba yerine üç tane yazıldığını gördüm, itiraz ederek düzelttirdim.”
Sertaç bey aynı benim gibi. Ben de hesabı çok dikkatle incelerim ve bu şekilde yanlışları saptayarak tasarruf ettiğim paralar ile şarap kavıma kavuştum!
Bülent A. beyin başına gelenler daha da kötü. “Bir arkadaşım çorba ve börek istedi, sipariş alındı, fakat bizler son cağ kebaplarımızı bitirirken onun böreği hâlâ gelmemişti. Servis yapan çocuklara ne olduğunu
Hacı Abdullah’ta hayal kırıklığı
sorduğumda hemen getireceklerini söylediler. 10 dakika sonra sorduğumda “Börek bitti getiremiyoruz” dediler. Bu arada ne içeceğimizi merak edip soran hiçbir garson olmadı. Sizin de methettiğiniz kadayıf dolmasını söyledikten sonra yarım saat geçti, üç kez garsonlara sormama ve her defasında hemen getiriyoruz yanıtını almama karşın tatlımız gelmedi.”
Nilay Şeniz hanımın başına gelenler de yenir yutulur gibi değil: “Tam bir saat 20 dakika yemek bekledik. Sürekli, şimdi gelecek diyerek oyalandık... Salata diyoruz, tamam diyorlar, getiren yok. 10 dakika da hesap bekledik, hesabı da yanlış çıkarttılar, fazla parayı getirelim dediler ama artık dayanma tahammülümüz kalmadığı için çıktık.”
Gönül ister ki bu lokantalar müşterilerinin adını ve telefonunu alarak bir şekilde onlara özür mektubu yollayıp maddi ve manevi zararlarını tazmin etmenin yollarını arasın.
Müşteriye yolunacak kaz muamelesi yaparsak mutfağımız lezzetli olsa bile medeniyet seviyemizin geri olduğunu kabul etmemiz gerekir.
Ayrıca müşteri kazanmak zor ama kaybetmek kolaydır!