Araba kullanma korkusu genellikle araç sayısı çok olan şehirlere özgü bir durumdur. Fakat trafik durumunun çok rahat olduğu şehirlerde yaşayan bireylerde de görülür.
Korkular, başımızdan geçen olumsuz, korkutucu olaylar sonrasında ortaya çıkıyor. Bunlar, bizim yaşadığımız travmalar olduğu gibi, dolaylı olarak etkilendiğimiz olaylar da olabiliyor. Trafik kazası geçirmek ya da trafik kazası haberleri okumak, duymak gibi. Bireyin çocukluğunda yaşadığı ya da duyduğu bir olay da bu korkuya sebep olabilir. Dolayısıyla araba kullanma korkusu trafiğin yoğun veya tenha olduğu bir şehirde yaşamaktan daha çok, acı veya korku verici bir kaza yaşanması ya da görülmesi sonucunda da oluşabilir.
Araba kullanma korkusunun belirtileri şöyledir; kişinin kalp atışları hızlanır, vücut ısısı düşer, nefes almakta zorluk çeker ya da hızlı nefes almaya başlar, dikkatini yoğunlaştıramaz, direksiyonu kopartacakmış gibi tutar, trafikteyken bir anda kilitlenir ve ne yapacağını şaşırır, elleri terler, titrer başı döner. Trafik ışıklarında endişeli olur, çünkü yeşil ışık yandığında arkasındaki araçların kornaya basma ihtimali korkmasına sebep olur.
Yoğun endişe, bireyin dikkatini dağıtır ve performansını kötü
Bağlanma korkusu, kadın ya da erkek her yaştan bireyin karşılaşabileceği, yaşamındaki girişimlerini engelleyen veya devam eden ilişkilerini olumsuz şekilde etkileyen ve devam ettirmelerini zorlaştıran bir sorundur.
Bağlanma korkusu, uzun ilişki korkusu ya da evlenme korkusu olarak da isimlendirilir.
Bağlanma korkusunun nedenleri; özgürlüğün kısıtlanması, kişisel alanlardan taviz vermek ve finansal yükün altına girmekten kaçınmak olabilmektedir.
Birey, yalnızca karşısındaki bireyin, onun özgürlüğünü engelleyeceği için değil, karşısındaki bireye yoğun bir hisle bağlanacağından ve ilerleyen günlerde bu durumdan dolayı kırılmaktan korktuğu için de uzun süreli ilişkiden ve bağlanmaktan uzaklaşıyor olabilir. Bunun nedeni ise anne ve baba ile küçük yaşlarda yaşadığı bağlanmaların sağlıklı bir duygusal yakınlık oluşturacak bir zemine dayanmamış olması, yeterince ilgi görmemiş ya da ihmal edilmiş olması olabilir. Bunun yanında ailede anne babanın ayrılmış olması veya önceden yaşadığı ilişkinin kendisine hayal kırıklığı yaşatmış olması da bu korkuyu oluşturabilmektedir. Diğer bir sebebi de bireyin geçmişte yaşadığı yıpratıcı ve travma içerikli bir olay sebebiyle
Erteleme alışkanlığı, yapılacak olan işlere başlamayı ya da başlanan işi bitirmeyi ertelemektir. Ertelemek belli bir noktaya kadar normaldir, sürekli oluyorsa sıkıntı var demektir.
Yapılacak işin başına oturamamaktan şikayet edilir. Kişi işi yapmak için son ana kadar bekler, işi bugün yapması gerekirken yapmamakta ısrarcıdır. Erteleyince geçici rahatlık hisseder.
Bu sorunun belli başlı nedenleri; mükemmeliyetçilik, motivasyon eksikliği, kaygı, kişiye uygun olmayan proje, ödev, iş seçimi, başarısız olma düşüncesi, yapılan işin beğenilmeyeceğini düşünmek, gerçekleştirilemeyecek hedefler belirlemek, iş nedeniyle yorgun olmak, karar verme konusunda sıkıntı yaşamak, belirsiz hedeflere sahip olmak ve işleri aynı anda kısa sürede yapma isteğidir.
Ertelemeyi alışkanlık hala getiren bireyler, hayatın her alanında bir şeyleri ertelerler. Örneğin; spor yapmayı, ders çalışmayı, kilo vermeyi, sabah uyanırken kurduğu alarmı, sınav döneminde çalışmaları son güne bırakmayı.
Erteleme sorunu, yaşanan olumsuz duygular sonucu yapılan bir kaçınma davranışıdır. Çoğunlukla otoriter ve mükemmeliyetçi anne ve babaların çocuklarında görülür. Birey bir işin en iyisini yapabilmek için
Bireylerin kilo verme sürecinde yaşadıkları benzer sorunlar; fazla yemek yemeleri, spor yapmamaları, kilo almalarına sebep olan besinleri fazla tüketmeleri ve hedefledikleri vücut ağırlığına ulaştıklarında, aynı vücut ağırlığında kalamamalarıdır. Bu ve benzer sorunları çözmek için kullanılan hipnoterapi etkili ve faydalı bir yöntemdir.
Çocukluk döneminde yaşanılan olaylar, öğrenme yoluyla bazı düşünce ve inançların oluşumuna sebep olur. Bu düşünce kalıpları hayatın sonraki dönemlerinde bireylerin kendilerine yönelik algılarını oluşturmak için kullanılır. Bireyin bilinçli olarak farkında olmadığı bu olumsuz kalıpların içeriğindeki düşünceler, bir olayın sonrasında oluşur. Hipnoterapi yöntemiyle bireyin kilo almasına neden olay ya da cümle bilinçaltında ortaya çıkarılır ve bireyin yanlış inancı anlamlandırılıp çözümlenir.
Birey çocukluğunda çevresindeki insanlardan duyduğu bir cümleden dolayı aşırı yemek yiyor olabilir. Örneğin çocukluğunda çok zayıf olan biri hayatı boyunca, ailesinden duyduğu “bir gram et bin ayıp örter” cümlesine inanarak, zayıf olmamam gerekir diye düşünerek hareket ediyorsa, bu sebepten dolayı aşırı yemek yiyor olabilir. Bu cümle bilinçaltı düzeyde değiştirilip