Son zamanlarda üst üste gelen indirim haberleri ve fırsatları sebebiyle indirim günleri psikolojisinden bahsetmek istedim. Pandeminin etkisiyle hayatımızda daha aktif bir şekilde kullanmaya başladığımız sanal alışveriş bazı noktalarda psikolojimizi olumsuz etkilemeye başladı. Markaların sık sık yaptığı indirim günlerinde özellikle satın alma arzusu daha da artarken psikolojimizi nasıl etkilediğine bir bakalım.Son zamanlarda üst üste gelen indirim haberleri ve fırsatları sebebiyle indirim günleri psikolojisinden bahsetmek istedim. Pandeminin etkisiyle hayatımızda daha aktif bir şekilde kullanmaya başladığımız sanal alışveriş bazı noktalarda psikolojimizi olumsuz etkilemeye başladı. Markaların sık sık yaptığı indirim günlerinde özellikle satın alma arzusu daha da artarken psikolojimizi nasıl etkilediğine bir bakalım.
İndirim Zamanlarının Psikolojik Boyutu
Birçok kez indirim zamanlarında aslında fiyatların normal zamana göre daha pahalı olduğu bile söylenir. Ancak farklı pazarlama yöntemleri sonucunda indirim zamanlarında sanki çok uygun fiyata ürün satın alıyormuşsunuz algısı oluşur. Hatta
Sıklıkla seanslarda danışanlarımın bazı düşünceleri takıntı yaptıklarını söylediklerini duyarım. Bu düşüncelerden bazıları, istemsizce zihne gelen, kişide huzursuzluk ve mutsuzluk ortaya çıkartan ve günlük yaşamı sürdürmekte bozucu etkiler yapan düşüncelerdir. Bazıları ise, günlük yaşamın getirdiği stres kaynaklı düşüncelerdir.
Peki düşüncelerinizin takıntı olup olmadığını nasıl anlayabilirsiniz? Öncelikle düşüncelerin aklınıza geliş sıklığı ve aralığı önemlidir. Sadece birkaç kez aklınıza gelmiş bir düşünce takıntı değildir. Bir süredir, sürekli aklınıza gelmesi ve aklınıza geldikten sonra sizin bunlara direnmekte güçlük çekmeniz kriterlerdendir.
Aklınıza getirmemek için faaliyetler yapmak, unutmaya çalışmak, düşünceleri kontrol etmek bile işe yaramaz halde olabilir. Bazen takıntılar daha da şiddetli ve güçlü olabilmektedir. Takıntı olan durumlarda özellikle de aklınıza gelen düşünceler sizin değerlerinize, yaşam biçiminize, amaçlarınıza,
Erkekler genellikle kadınları anlamadıklarından yakınır, isteklerinin net olmadığını söylerler. Onların davranışlarının anlaşılmaz ve karışık olduğunu iddia ederler. Tam aksi gibi kadınlar da erkeklerin davranışlarını anlamakta güçlük çektiklerini söyler. Birbirinden çok farklı olan iki cins bir ilişki için bir araya geldiğinde zıtlıkları ile birbirini tamamlamalı kaosa neden olmamalı. Bu sebeple bu yazımda kadınların beklentilerine değindim.
Aslında kadınlar nitelikli ilişkiler kurmak isterler. Detay ve ayrıntılara dikkat etmenizi ister. Kadınların ilişki içerisinde en çok şikayet ettikleri şey erkeklerin yüzeysel davranışlarıdır. Bir konu konuşulurken konunun detayına dikkat etmeyi severler. Konuyu karşı tarafa anlatırken de akış içerisinde detaylara dikkat edilmesini isterler.
Soracağınız bir soru, göstereceğiniz bir ince düşünce sizin dikkatli olduğunuzu hissettirecektir. Örneğin; değişiklikleri fark ettiğinizi göstermenizi isterler. Saçını değiştirdiğinde değişikliği fark ettiğinizi söylemeniz, kıyafetindeki aksesuarların uyumuna vurgu yapmanız, arkadaşıyla diyalogunda
İlişkiler yaşanıyor ve bitiyor. Ne kadar süre ve neler paylaştığıyla da ilgili olarak bazı kişiler eski sevgililerini unutmakta daha çok zorlanıyorlar. Eski sevgilinizi unutmanın yollarından bazılarını sizler için yazdım.
1. “Şimdi onu unutmam lazım” düşüncesinden kurtulmak
Zihnimize bir şeyi unutmasını ne kadar söylersek her şey bize o şeyin kendisini hatırlatacaktır. Çünkü ister istemez odak noktamız o düşüncenin kendisi olacaktır. Aslında bir nebze takıntıları yenmek için kullandığımız yöntemler eski sevgiliyi unutmak için kullanılanlara benzer. “Unutmam lazım, unutmalıyım” gibi söylemler gereklilik cümlesidir. Bu şekildeki düşünme biçiminiz unutamamanıza neden olur. İlk olarak bu düşünce biçiminizi değiştirerek işe başlamanız daha iyi olacaktır. “Unutursam daha iyi olacak” şeklinde düşüncenizi değiştirip serbest bırakmak ve baskılamamak daha işlevsel ve uygun olacaktır. İnsanlar gereklilik cümlelerini kurduklarında genellikle kaygı hissederler. Kaygı seviyeniz arttıkça da daha çok
Çocuğun olgunlaşmaya, öğrenmeye hevesli olması da okula hazır oluşu kolaylaştırmaktadır. Okulun getirdiği gereklilikler değerlendirilirken göz önünde bulundurulması gereken birçok faktörler vardır. Bu faktörler nelerdir bir bakalım...
İlk faktör çocuğun anneden ayrılabilmesidir. Birçok aile bu aşamayı anaokuluna başladığı süreçte yaşasa da, birçoğu da hala maddi imkansızlıklar ve bir takım problemler dolayısıyla çocuklarını direkt olarak ilkokula başlatmaktadır. İşte bu durumlarda çocuk ilk defa anneden ayrılacaksa anneler zorluk yaşayabiliyorlar. Okul kapısında ağlama nöbetleri, anneyi kaybedeceği düşünceleri çocuğun içini kemiriyor ve çocuk okula gitmek istemeyebiliyor. Bu dönemde ailelerin bilerek veya bilmeyerek yanlış davranışları sonucu çocuklarda okul fobisinin zemini hazırlanıyor. Okul olgunluğu için çocuğun gelişiminin bir dönemi olan ayrışma- bireyleşme aşamasını sorunsuz atlatmış olması beklenir.
İkinci faktör çocuğun otoriteye gösterdiği tepkilerdir. Çocuklardan öğretmenleri bir
Öfkenizi Kontrol Edebiliyor Musunuz?
Genellikle insanlar öfkelendiklerinde bunu kontrol edemediklerini söylerler ve genellikle öfke yıkıcı etkiler gösterir. Çok öfkelendiğiniz için hiç söylememeniz gereken lafları diyebilir, karşınızdaki insanın canını yakmak, acıtmak isteyebilir, geri dönüşü olmayan durumlarda pişmanlıklar yaşayabilirsiniz. Peki, bunu nasıl önleyeceğinizi öğrenmek istiyor musunuz?
İlk olarak öfkenin ne olduğundan başlayalım. Öfke hissettiğiniz diğer bütün duygularınız gibi bir duygudur. Özellikle korku, üzüntü ve mutluluk gibi temel duygulardandır. Bu temel duygular insanın iç güdüsel olarak hayatta kalmasına yardımcı olur. Bir duygunun iyi yada kötü olması duruma göre değişir. Mutlak iyi ve kötü yoktur. Özellikle öfke için bahsetmek gerekirse, nasıl kullanıldığına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Bir olay olduğunda öfkenizi olumlu birşey üzerine kanalize ederseniz, durumunuzu pozitife çevirebilirsiniz, başka birçok şeyi başarabilirsiniz ancak öfkeniz yıkıcı, size ve etrafınıza zarar verici nitelikteyse onu kontrol edebilmeyi öğrenmeniz gerekir. bir duyguyu kontrol edebilmeye çalışmak ile o duyguyu yaşamaktan kaçmak arasında fark vardır. Hiç
Kalabalıkta kendiniz gibi doğal hareket edemiyorsanız, kalabalıktan çekinip rahatsız oluyorsanız sadece çok yakınlarınız varken bir ortamda daha rahat hissediyorsanız ve bunlar yaşam işlevinizi bozuyorsa, yapmanız gerekenleri de artık huzursuzca yapıyorsanız sosyal fobi olabilirsiniz.
Sosyal fobi yaşayan insanlar diğer insanların yanında küçük düşeceği, yanlış bir şeyler söyleyip gülünç duruma düşecekleri ile ilgili yoğun kaygı yaşarlar. Sonunda utanacaklarını düşünüp sosyal ortamlara en baştan girmekten kaçarlar ya da ellerinden geldiği kadar bu tarz ortamlarda bulunmazlar. Her türlü sosyal aktiviteyi yapmak bu kişiler için zor olabilir. Bir restoranda yemek yemekten, yemek sonunda hesabı istemekten, minibüste ineceği yeri söyleyebilmekten, tanımadığı kişiye adres sorabilmeye kadar birçok şeyden çekinebilirler, kaçınabilirler.
Bu durumlardan kişiler kendilerini yavaş yavaş geri çekerler. Yapmamaya çalışırlar. Yapmadıklarında da hayatları kısıtlanır yalnız bireyler haline gelirler. Özellikle bir alışveriş merkezine girmek, mağazada
Narsistler genellikle toplumda çekici bulunan insanlardır. Size uygun tepkiler verebilir, zaaflarınızı yakalayabilir ve zaaflarınız doğrultusunda sizi kullanabilirler. Size çekici gelen bir narsistle nasıl olduğunu bile anlamadan sevgili olma ihtimaliniz çok fazladır. Peki sonra mı? Bir narsistle sevgili olduktan sonra neler yaşayabileceğinizi bu yazımda anlattım.
Öncelikle narsist olan insanların her zaman kendilerini düşündüklerini unutmayın. Bir ilişkiye başlarken sizin özelliklerinize bakarlar. Güzelliğe, başarıya, statüye, iyi bir görüntüye dikkat ederler. Sizi tercih etmesi sizin onun yanında güzel görüneceğinizi düşünmelerindendir. İlişkinizin ilk zamanlarında size çok özel hissettirirler. Ancak ilişki ilerledikçe sizi çok sevdiğini söyleseler de davranışlarda sanki bir tutarsızlık olduğunu düşünebilirsiniz.
Narsistlerde ana tema kendileri olduğu için ilişki içinde sürekli kendi istekleri, huzurları, mutlulukları ve rahatından söz edeceklerdir. Siz de onun yanında mutlu olabilmeyi becerirseniz ilişkiniz