Pandemi, dünyada birden fazla ülkede vaya kıtada, etkisini gösteren hayatı durma noktasına getiren, ne olacağını tam da kestiremediğimiz yani aslında belirsizliğin hüküm sürdüğü salgın hastalıklara verilen genel bir isimdir. Henüz aşısı, ilacı veya herhangi bir bilim etkinliğiyle bitiremediğimiz bu virüsü kendimiz evde kalarak, hijyenimize önem vererek ve de iyi beslenerek korunabiliyoruz. Yeni olan bir salgın olmasına rağmen eskiden de değişik şekillerde virüsler çıkmış...
Tarihteki Pandemilere Baktığımızda
-Kara veba
-Kolera
-Grip
-Tifo
-Domuz gribi
-COVID-19… görülür.
Önce sakin olalım. İnsanlık tarihi boyunca salgın ve kötü olaylar yaşanmıştır. Gerekli önlemler alındıktan, gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra hayat rutinimizi çok da bozmadan bu durumun üstesinden gelmek ve en az hasarla atlatabilmek süreci ve durumu önemli.. Ortada Corona virüs gibi bizim yaşamsal fonksiyonlarımızı etkileyecek ciddi bir tehlike var, evet. Bu durumdan kendimizi korumak adına yapacağımız pek çok tedbir var. Bu tedbirleri elbette Sağlık Bakanlığı, tıp hekimleri ve sağlık çalışanları anlattı, anlatıyor. Benim değinmek istediğim nokta, durumun psikolojik boyutu:
Hayatımızı sürdürmek için kaygı motivasyonel anlamda gereklidir ve olması gerekir. Peki ya aşırı korkumuzla, kaygımızla, bulunduğumuz durumla baş etmemizi sağlayacak yöntemler nedir? Neler yapılabilir?... Ki bu sürecin ruh ve beden sağlığımızın bir tehdit unsuru olmasından çıkaralım.
Corona virüs, Corona virüs, Corona virüs...
-Okuduğunuz aynı ifadeleri içeren kelimelerin sıklığı arttıkça bizim kaygı boyutumuz artar,artar, bazen gerçeklik dışına ulaşır ve biz Corona
Distimi, Süregiden Depresyon Bozukluğu, kronik ama hafif bir depresyon türüdür. Şiddeti, majör depresyona göre daha hafif olmakla birlikte, uzun sürmesi, kişinin yaşamını olumsuz etkiler.
Distimik hastalar daha belirsiz bir şekilde rahatsızlıklarını yaşar ve yeti eksiklikleri kolayca algılanmaz, enerjilerinin çoğunu işlerine verirler, bu nedenle de hayatlarının sosyal alanlarına ayıracakları enerjileri pek kalmaz.
Bozukluk en azından iki yıldır, hemen her gün günün önemli kısmında depresif duygu durumun olması, bu belirtilerin olmadığı iki aydan daha uzun bir dönemin olmaması gereklidir.
-Düşük benlik saygısı,
-Ümitsizlik ve karamsarlık,
-İlgi-istek azalması,
-Konsantrasyon eksikliği,
-Karar verme zorluğu ve içe kapanma gibi belirtiler sık izlenir.
Son günlerde yaşadığımız ve her zaman yaşama olasılığımız olan, aslında bizim güvenli yerimizin bir anda gitmesi, düzenimizin bozulması hatta yaşam kalitemizin en asgarisini bile sağlayamadığımız bir durumdur depremi yaşamak...Deprem her yaş grubunu acı bir şekilde etkiler.
Peki yaşananılan bu acı durumda gösterdiğimiz belirtiler nelerdir?
-Depremde yaşanılan durumu zihninde tekrar tekrar yaşanması, hatta geçmişte kalmak
-Depremi hatırlatan herhangi bir uyaran karşısında yoğun sıkıntı duyma
-Ani seslere karşısında irkilme ve tepkiyi kontrol edememe
-Ani öfke patlamaları
-Sürekli korku ve kaygı
-Dış dünyaya karşı ilginin kaybolması
Mutluluk en çok hissetmek istediğimiz duygudur. Davranışlarımızın sonunda, ilişkilerimizin sonunda ve bir işi bitirirken bile mutluluğu bekleriz. İş ilişkilerimiz, arkadaşlık ilişkilerimiz, kariyerimiz ve hatta sporda bile mutluluğu yakalamayı bekleriz. Beyinde çok komplike bir sistem içerisinde oluşan mutluluk kavramı çok da kolay değildir. Duygusal enerjimiz hormonlarımızdır. Mutluluk üzerinde hormonların etkisi vardır. Mesela mutluluk yakalayabilmek için serotonin ve dopaminin hormonlarını aktive etmemiz lazımdır.. Yani anlayacağınız mutluluğu yakalamak çok karmaşık bir yapıda olsa da , mutluluğu yakalamak sandığınız kadar zor değildir.
Mutluluk Üzerine Çıkarımlar:
-Yaşın ve eğitimin mutluluk ile ilişkisi çok azdır.
-Mutluluk doğuştan gelen özelliklerimizle ilgili olsa da sonradan öğrenilen de bir durumdur.
-Kişilikle mutluluğun bir ilişkisi çok fazladır. Dışa dönük kendine güvenen insanlar kendi başlarına kalsalar bile mutlu olup, mutlu hissediyorlar.
-İyi bir ilişki taraflara mutluluk verir.
-Hedefleri olan aktif insanlar daha kolay mutlu olabilirler ve mutluluğu yakalayabilirler.
-Para mutluluğu getirmiyor Parayı doğru kullanınca mutluluğa giden yolu bulu
Özgüven kişinin kendi hakkında sahip olduğu görüş ve bir şeyi başarabilmesine olan inançtır. Sağlıklı bir özgüvenimiz olduğunda, kendimizive genel olarak yaşamı olumlu hissetme eğiliminde oluruz. Yaşamın iniş ve çıkışlarıyla daha iyi başa çıkabiliriz.
Nedenleri
Araştırmalar, genetik yapımızın beynimizin erişebileceği özgüven artırıcı kimyasalların miktarını etkilediğini göstermiştir.
Mizaç. Doğuştan tereddütlü veya dikkatli olmanız, özellikle bilmediğiniz durumlarda, davranışsal engelleme diye tanımlanan eğiliminizden kaynaklı olabilir.
Ebeveynlik stilinden kaynaklanabilir. Ebeveynler tarafından ihmal edilmek ve duygusal ihtiyaçların karşılanmaması
Travmaya sahip olmak özgüvenimizin düşmesine sebep olabilir.
Yalnızlık bazen normal olmayan bir durumken, bazen isteğimiz doğrultuda gayet normal ve yararlı da bir durumdur. Mesela yalnız başımıza bir kahve içmek ne kadar da güzel bir durumdur. Hayatımızı planlamak ara ara değerlendirmeler yapabilmek için yalnızlık kendiliğimize yaptığımız önemli bir katkıdır aslında...
Bir de yalnızlığı zorunda bırakılınca yaşarız. Ya da hep yalnız olmayı seçmek isteriz. Hep yanımızda biri olsun isteriz. Yalnız bir şey yapamayız. Ya da kimse olsun istemeyiz.
İnsan sosyal bir varlıktır ve çevresiyle etkileşime hem muhtaçtır hem de ondan fayda sağlar.
Peki normal olmayan yalnızlık nedir?
Tükenmek bu aralar herkesin dilinde ...Acaba gerçekten tükenmişlik sendromu yaşıyor muyuz? Yoksa anlamını bile bilmeden tükendiğimizi mi düşünüyoruz?
Gündelik hayatta hepimiz ara ara yaşarız bu tükenmişlik sendromunu... Peki nedir tükenmişlik ve tükenmişlik sendromu ?
Tükenmişlik, aşırı ve uzun süreli stresin neden olduğu duygusal, fiziksel ve zihinsel yorgunluk halidir.
Nedenleri