Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ABD ile ilişkiler hayra alamet değil” sözleri ilişkilerin daha da kötüye gidebileceği mesajı içeriyor. Hatta ekranlardaki tartışma programlarında “eninde sonunda bir çatışma ortamı doğabilir” diyenler de oldu. Bu anlamda da müttefiklik ve NATO ortaklığı durumu da epey sorgulandı. Hani şu kağıt üstünde ABD ile Türkiye’nin müttefik, hatta stratejik ortak göründüğü, diplomatlar, yöneticilerin de zaman zaman çeşitli platformlarda bu gibi laflar ettikleri ama bunların asla gerçeği yansıtmadığı konular. Çünkü ABD hiçbir zaman altına imza attığı belgelerdeki o tutumu sergilemedi, aksine, bırak müttefikliği, açıkça hasmane tavır içinde oldu. Hem de ta eskilerden bu yana ve özellikle 2011 yılından itibaren Suriye’de, Irak’ta ve daha sonra Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Kıbrıs’ta Türkiye’nin ulusal çıkarlarını tehlikeye, ulusal güvenliğini de riske atan politika ve stratejiler izliyor. Hem de alenen. Mesela müttefiki Türkiye için tehdit olan PKK/YPG/PYD terör örgütüne silah, donatım desteği sağladı, danışmanlık hizmeti veriyor. Teröristlere hemen Türkiye’nin sınırında bir coğrafya işgal ettirdi. Türkiye’nin asla buna izin vermeyeceğini bilmesine rağmen de ısrarla bu konudaki pervasızlığını sürdürüyor. Daha yeni Pentagon (Savunma Bakanlığı), ABD’nin “Suriye’deki kara gücüm” dediği terör örgütü YPG/PKK’ya 170 milyon dolarlık yardım sağlama kararı aldı. S-400 nedeniyle yürüttüğü politika ve strateji F-35’lerle ilgili verdiği karar da ABD’yi müttefik olmaktan çıkarıyor. Zaten ABD’de söylemlerinde müttefik olmadığını açık açık belirtiyor aslında. Hem de en yetkili ağızlarınca. Açıkçası ABD’nin müttefikliği taktığı falan yok. Ya da ABD müttefiklikten kendisine iradesiz ve koşulsuz bağlılık anlıyor. O nedenle de Türkiye’nin kendi gelişmiş askeri kapasitesine ulaşma hedefi ve bu yöndeki gelişmeler nedeniyle bağımlılık ilişkisinin bitmesinden korkuyor. Türkiye’nin kendisine muhtaç olmasını ve bölgedeki dengenin bozulmamasını istiyor. Yani kendi sözünü dinleyen, verdiği silahlarla, malzemelerle yetinen bir Türkiye istiyor ABD... Dolayısıyla, bölgede güçlü bir Türkiye işine gelmiyor. Doğu Akdeniz’de haklarını arayan, Libya’ya, Kafkaslara müdahale eden ya da Suriye’de oyun bozan, kendi haklarını, çıkarlarını koruyan bir Türkiye istemiyor. Bana sorsun, ben yapayım, karar vereyim diyor. Elindeki silahları satarken de öyle davranıyor zaten. Kısacası ABD güçlü değil muhtaç müttefik istiyor. Öyle olması için de dün olduğu gibi bugün de pervasızlıkta sınır tanımıyor… Tabii ABD’yi rahatsız eden bir başka nokta da Türkiye’nin Rusya ile olan yakın ilişkileri. Nitekim bu durumu bozmak için de terör örgütlerini kullanmak dahil her türlü kirli tezgah, provokasyondan kaçınmıyor...
ABD ile ilişkilerin hepten kopması ve de çatışma olasılığı iddialarına gelince; Türkiye’nin NATO sistemi içerisinde bulunması sıcak savaşı engelleyici bir faktör. O nedenle de ABD, Türkiye’ye karşı sıcak savaşı değil, soğuk ve sinsi savaşı seçmek durumunda kalıyor. ABD’nin doğrudan girdiği hiçbir coğrafyada başarısının olmadığı, hepsini yüzüne gözüne bulaştırdığı da ortada zaten. Afganistan’da düştüğü duruma daha yeni tanık olduk. Ama bunlar birbirlerine bayrak göstererek konvansiyonel çatışmazlar anlamında...Çünkü terör örgütleri PKK/YPG/PYD, El- Kaide, DAEŞ, daha önceleri ASALA ya da darbe girişiminde bulunan FETÖ’ye karşı yürütülen mücadelelerde Türkiye dolaylı olarak ABD ile çatıştı, çatışıyor zaten...
Özetle; ABD’nin Türkiye’nin müttefiki ya da stratejik ortağı olduğu şeklindeki sözlerin hepsi hikâye, yutturmaca. Aksine, ABD hasmane tutum içinde. Bu dün de böyleydi, bugün de...Dolayısıyla, Türkiye kendi yoluna devam etmek durumunda. Ki Türkiye’nin kararlılığı da bu yönde. Ve ABD’nin uyguladığı her hasmane hareket sonrası Türkiye’nin biraz daha kendine gelmiş, bazı yeni adımlar atmış ve hepsinden de öncesine göre daha güçlenerek çıktığı da ortada... Bu durumda da ABD’nin Türkiye’nin bölgedeki gücü ve etkisinin önemini görerek müttefiklik kavramının anlamını, değerini gözden geçirmesinde yarar var. Özellikle dünya liderliğine giden yolda Türkiye’ye ne kadar muhtaç olduğunu anımsamasına da...