Dünya uyuşturucu trafiğindeki güncellenen rotaları ve uyuşturucu kaçakçılarının yıllardır geçiş güzergahı olarak kullandıkları Türkiye’nin, neden hedef ülke haline geldiğini Milliyet Haber Araştırma Servisi’nden Mert İnan resmi verilerle çok net ortaya koydu...Gerçekten de tablo vahim...Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de uyuşturucu bağımlılığı gün geçtikçe artıyor, tabii uyuşturucuya karşı verilen mücadelede. Ama bu anlamda daha vahim olan bir başka nokta ise verilen bu mücadeledeki samimiyet derecesi. Özellikle de ABD açısından. Çünkü ABD’de uyuşturucu kullanımı ve uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele eden Drug Enforcement Administration, ya da bilinen kısa adıyla DEA’nin Afganistan, Meksika, Kolombiya başta olmak üzere Afrika, Avrupa’da dahil 70 civarında ülkede ofisi bulunuyor. Türkiye’de de iki tane ofisi var. Yani DEA sahadaki binlerce elemanı, daha doğrusu ajanıyla tıpkı ABD gizli servisi CIA gibi faaliyet gösteriyor. Dolayısıyla uyuşturucu konusunda nerede ne pislik var ya da uyuşturucu trafiğinin en ince detaylarına kadar hepsi ABD’nin bilgisi dahilinde. İşte bu noktada akla gelen kritik soru da şu:
Uyuşturucuya karşı verilen savaşın önderi havasındaki ABD, elde ettiği bilgileri, istihbaratı diğer ülkelerle paylaşıyor mu. Ya da ne kadarını paylaşıyor?
Yanıt malum: İşine geldiği konuları söylüyor, işine gelmediklerini pas geçiyor. Örneğin; ABD’nin terör örgütü diye tanımladığı ama ta başından beri gizlice desteklediği şimdilerde de harf yutturmacasıyla farklı gibi gösterip aleni silahlandırıp kolladığı PKK/PYD/YPG’nin uyuşturucuyla olan rant bağı gibi... Şöyle ki; dün konuştuğum bir istihbarat yetkilisine göre; PKK bu işin içinde ta başından beri vardı, hâlâ da göbeğinde. Ama başlarda elindeki terörist güruha güvenerek bölgedeki uyuşturucu baronlarına sahadan çekilin dedi ve onların yerine geçti. Daha doğrusu günümüzün moda sözcüğüyle çöktü. Ancak daha sonrasında da profesyonelleşti uyuşturucu trafiği onun kontrolünde ‘siz yapın bana haraç verin’ durumuna evrildi. Yani önceleri doğrudan malın üzerinde oturuyordu şimdi sen “20 kilo mal yollamışın bunun şu kadarını ver’ diyor. Bu bağlamda da yıllık milyarlarca dolarlık geliri var PKK’nın uyuşturucudan. Onunla da silah alıyor...
Açıkçası ABD’nin terör örgütü PKK’ya olan sevdasının uyuşturucu konusunda da zafiyet yarattığı çok net görülüyor. Hatta yekten yol verme olasılığı dahi akla geliyor. Bu yöndeki soruya istihbarat yetkilisinin verdiği yanıt da şöyle:
“Şu an ABD dünyada olayları en iyi bilen ülke. Ekim tarlalarından itibaren dünyada ne kadar hektar afyon ekildiğinden tut diğer konulara kadar hâkim. Dalgalanmayı sevk edebilir ama direk sen git bunu yap ona girmez. Çünkü uyuşturucu uluslararası bir suç yani koruma kollamayı direk yapamaz. Ama arkamı dönüyorum demesi bile yeterli. Tabi bir de kendisine yönelik tehdit durumu var. Mesela kendisine yönelik terör örgütlerinin geçim kaynağıysa, El Kaide, IŞİD gibi ABD bunu yakala diye Türkiye’ye istihbarat veriyor. Ama söz konusu PKK olduğunda istihbarat vermiyor. Ayrıca PKK’nın malı da ABD’ye gitmiyor. O nedenle de ABD ‘Bana ne senin problemin’ diyor. Onun derdi Türkiye’yle.”
Yani dememiz o ki; ABD terörle, teröristle mücadelede olduğu gibi uyuşturucu konusunda da her şeyi biliyor ve görüyor ama işine gelen yerlerde müdahale ediyor. Dolayısıyla da iş yine kendi göbeğini kendin kesme noktasına geliyor. Nitekim bu anlamda da ciddi çalışmalar ve gelişmeler söz konusu. Özellikle de terörle mücadelede kapsamında dağlardaki PKK temizliği nedeniyle. Çünkü eskiden PKK oralardayken insanları afyon ekimine teşvik ediyor, zorluyordu. Şimdi Mehmetçik her yerde saha hakimiyetini alınca ve İHA’lar, SiHA’larla uzaktan gözetime başlayınca örgütün bu faaliyeti de neredeyse sıfırlandı. Yine Suriye’de rahat hareket edememekten dolayı oradan mal sevkiyatında zorlanıyor. Balkanlar rotasında da sıkıntıya girmiş durumda. Kısacası ABD’ye rağmen, PKK’yla mücadelede bölücü terör örgütünün en önemli finans kaynağını kurutma faaliyetleri de tam gaz devam ediyor...