New York Times’ın “Esad rejimine yakın isimler ülkeyi ‘narko-devlete’ dönüştürdü” iddiası Suriye bataklığının nasıl bir bela, tehdit olduğunu ortaya koyma açısından anlamlı ama şaşırtıcı değil. Çünkü ta baba Hafız Esad döneminden bu yana zaten adı terörle anılan, başta PKK tüm terör örgütlerine, teröristlere yataklık yapmakla, hatta ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından devlet destekli terörizme katılmakla suçlanan bir ülke Suriye. Son 10 yıldaki iç savaşta yaşananlar ve buna bağlı göç olayları da malum. Dahası, şimdilerde ABD’ye daha yakın ya da onun güdümünde devletçik kurma peşindeki terör örgütü PKK’nın uyuşturucu ağını, bağlantılarını ve uyuşturucu ticaretinden nasıl nemalandığını da bilmeyen yok. Bu durumda da Suriye rejimi ile terör örgütü PKK’nın uyuşturucu rantı bağlamında birbirleriyle kapışmaları da olası. Tabii aralarında bu konuda gizli bir anlaşma ya da ilişki falan yoksa. Nasıl PKK/YPG/PYD terör örgütü ABD’ye yakın duruyor ama bir yandan da Rusya ve Suriye rejimi ile de dirsek temasında ya, onun gibi. Dolayısıyla, sınırdaş ülke olmamız nedeniyle başta Türkiye ve Avrupa ülkeleri açısından komplike bir narko terör tehdidi de söz konusu. Özellikle de çok ucuza pazarlanan sentetik uyuşturucular bağlamında. Kısacası, teröre, teröriste karşı verilen amansız mücadelenin uyuşturucu ayağı da kritik önemde. Niyesini Kaçakçılık Daire Başkanlığı Operasyon Ekipler Amirliği ve İstanbul Narkotik polisinde ekipler amirliği görevlerinde bulunan emekli emniyet müdürü Bülent Kılıçtepe anlatıyor:
“PKK bu işin içinde ta başından beri vardı, hâlâ da göbeğinde. Ama başlarda elindeki terörist güruha güvenerek bölgedeki uyuşturucu baronlarına sahadan çekilin dedi ve onların yerine geçti. Ancak daha sonrasında profesyonelleşti, uyuşturucu trafiği onun kontrolünde ‘Siz yapın, bana haraç verin’ durumuna geldi. Yani önceleri doğrudan malın üzerinde oturuyordu, şimdi sen ‘20 kilo mal yollamışsın, bunun şu kadarını ver’ diyor. Bu bağlamda da yıllık milyarlarca dolarlık geliri var PKK’nın uyuşturucudan. Bundan en büyük zararı da Avrupa görüyor, başta da Almanya. PKK’nın sadece Avrupa’ya giden Afgan eroininden yıllık 100-150 milyon dolar elde ettiği bir gelir var. PKK’nın toplamda yıllık uyuşturucu trafiğinden elde ettiği gelir de 1.5 milyar dolar civarında. Ama Almanya ve Avrupa bunu bilmelerine rağmen göz yumuyor.”
Peki ya uyuşturucuya karşı verilen savaşın önderi havasındaki ABD? O, Suriye’nin ve PKK’nın bu işteki etkinliğini bilmiyor mu?
“Bilmez olur mu? Şu an ABD dünyada bunları en iyi bilen ülke. Ekim tarlalarından itibaren dünyada ne kadar hektar afyon ekildiğinden tut, diğer konulara kadar hâkim. Uyuşturucu kullanımı ve uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele eden Drug Enforcement Administration (DEA) dünya çapında yapılanmıştır. Dünyada 70 ülkede 100 den fazla büroları var. 11 bin personeli, 5 bin ajanıyla çalışır. Dünyadaki en iyi bilgiler onlardadır. Güney Amerika’dakini de bilirler, Rusya’dakini de. Her şeyi bilirler yani.”
Niye sesini çıkarmıyor o zaman?
“ABD’nin birinci prensibi önce kendi ülkesine yönelik tehditlere karşı yapılanmıştır, sonra diğer ülkelere. ABD’ye giren uyuşturucu konusunda Suriye belki 10, 15’inci devlet. PKK’nın malı da ABD’ye gitmiyor zaten. Dolayısıyla, ABD zarar görmüyorsa göz yumabilir. Açıkçası ABD ‘Bana ne, senin problemin’ diyor.”
Yani tam anlamıyla gizli ve kirli bir şer ortaklığı daha söz konusu. Nitekim İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da yaptığı son açıklamasında hem bu karanlık durumu hem de Türkiye’nin uyuşturucuyla mücadeledeki başarısını şu sözlerle çok net dile getirdi:
“Uyuşturucu işinde, 2019’da dünyada yakalanan eroinin yüzde 21’ini biz yakaladık. Tarihimizin en büyük yakalamalarını yapıyoruz. Madde bağlantılı ölümleri 2017-2020 arasında bütün dünyada en çok düşüren ülke biziz. 941’den 314’e düşürdük. Dünya ortalaması yüksek dozda ölüm, milyon kişi başına 35, Avrupa ortalaması 15, bizde 6’dır. Dolayısıyla, buradaki akışı, rotayı, burada hangi küresel yapıların para kazandığını, bu paranın dünyayı istikrarsızlaştırmak için nasıl kullanıldığını, terör örgütlerine nasıl ana finansman kaynağı olduğunu biz gerçekten iyi biliyoruz.”
Özetle; ABD ve Avrupa terörle, teröristle mücadelede olduğu gibi uyuşturucu konusunda da her şeyi biliyor ve görüyor ama işine gelen yerlerde müdahale ediyor. Gelmediğinde de üç maymunu oynuyorlar. Yani samimi değiller, sözleri ile eylemleri birbirini tutmuyor. Dolayısıyla da iş yine kendi göbeğini kendin kesme noktasına geliyor. Zaten Türkiye’nin yaptığı da bu.