Zamanında ya da muhalefetin iddia ettiği, hatta zorladığı olası bir erken tarihte yapılacak seçimde uygulamadaki yeni yönetim sistemi de oylanacak denilebilir. Çünkü muhalefet Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi hedefliyor. Bu bağlamda da altı muhalefet partisinin yürüttüğü bir geçiş çalışması var ve partiler yasama, yürütme, yargıda Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin sınırlandırılması konusunda anlaşmış durumda. Muhalefet cenahının uzlaştığı bir başka kritik başlık da Siyasi Etik Yasası, yani siyasilerin davranışlarını belirleyen ilkeler. Buna dönük sızan bilgilere göre de milletvekilleri ve bakanların yanı sıra tüm kamu görevlileri, belediye başkanları, siyasi partilerin il ve ilçe temsilcileri yasa kapsamında olacak. Görevleriyle örtüşmeyen işlerin yapılması, mal bildiriminde bulunulmaması, hediye alma yasağına uyulmaması gibi işlemlere imza atan siyasiler, "ömür boyu siyaset yasağı"nın da arasında bulunduğu önemli yaptırımlara maruz kalacaklar. Tabii bu arada özellikle son bütçe görüşmelerinde yine pik yapan, karşılıklı bağırıp, çağrışma, küfürleşme hatta yumruklaşmalar gibi üslup ve seviye sorunlarına yeni yaptırımlar da gelecek. Dolayısıyla, aslında buna yıllardır konuşulan hatta son bir iki yıldır da dillendirilen uzlaşma turlarıyla yine hararetlenen bildik hikâye de denilebilir. Çünkü sözü edilen konuya ilişkin yasa tasarıları, taslaklar bugüne dek defalarca gündeme geldi. TBMM çatısı altında yüksek tansiyon içeren tartışmaların ardından da komisyon çalışmaları ya rafa kaldırıldı ya da yasa tasarıları kadük oldu. Hem de ta Hüsamettin Cindoruk’un TBMM Başkanlığı (1991-95) döneminden bu yana. Kısacası, bu hikâye 30 yıldır konuşuluyor, dahası bazı dönemlerde parlamentodaki tüm siyasi partilerin grup başkanları altına imza koymuş olmasına rağmen çıkmıyor. Bir başka deyişle, hediye, tayin, torpil, kamu kurumlarıyla ilişkiler ve üslup, davranış gibi konuları içeren siyasi etik ve siyasetin finansmanı yasaları, politikacılarımızın sıklıkla sözünü ettiği ama önlerine gelince de kulak arkası yaptığı konuların başında geliyor. Açıkçası, milletin vekilleri neler yapıp yapamayacaklarının bir kurala bağlanmasını ve partilere akan paraların sorgulanmasını istiyor görünüp "olmaz" diyorlar. Ki bizde bunu yazılarımızda defalarca dile getirdik. Hem de bizzat bu iş için çabalayanların ağzından. Mesela, 2014'teki HSYK teklifi görüşmelerinde Meclis'te yumrukların konuştuğu günlerde Hüsamettin Cindoruk (27 Ocak 2014 tarihli yazımız) şöyle demişti:
"Bugünkü iç tüzükte ‘kınama’ ve ‘birkaç celselik ihraç’ dışında yaptırım yok. Kınama, ’Yaptığın ayıp’ demek, diğeri ise hiç uygulanmıyor. Onun için tek çözüm dünyadaki her parlamentoda var olan siyasi ahlak ve etik yasası. Meclis başkanlığım dönemimde (1991-1995) para cezaları, ödenek kesintisi gibi yaptırımları da öngören böyle bir yasayı geçirmek için çok uğraştım ancak başaramadım. Benden sonra Mustafa Kalemli de ilgilendi ama o da çıkaramadı. Sonunda da kadük oldu.”
Yine, Meclis'in oldukça kavgalı ve bol sinkaflı bir döneminde konuştuğum TBMM eski başkanlarından Cemil Çiçek de (28 Aralık 2017 tarihli yazımız) şunları söylemişti:
"Bu durum sadece Genel Kurul’da değil ki. Şimdi grup toplantıları da çığırından çıktı. Yani bu noktada iyiye gitmiyoruz. Bugünden yarına netice alacaksak genel başkanların bu konuda ortak bir tavır koyması gerekiyor. Benim zamanımda (2011-2015) dört partinin temsilcileri anlaşarak bir Etik Kanun Taslağı hazırladı ki bu Meclis’te bir ilktir. Ama partilerin hepsi kulağının üstüne yattı. Dolayısıyla, Meclis’te bu işlerle ilgili olarak hazırlanmış birçok rapor, kanun haline getirilecek metin var ama yapılabilen fazla bir şey yok."
TBMM'nin şimdiki Başkanı Mustafa Şentop’un da gündeme getirdiği, yoğun çaba sarf ettiği aynı yasayla ilgili düşüncesini sorduğum CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin'in tespitleri ise (21 Aralık 2020 tarihli yazımız) şöyleydi:
"Sayın Meclis Başkanı’nın böyle bir çabası varsa kesinlikle sonuna kadar destekleyeceğim. Bir etik yasasıyla ilgili Sayın Meclis Başkanı geliyorsa CHP olarak gözü kapalı her türlü desteği vermeye hazırız. Ülkenin acil bu kirlilikten kurtulması lazım. Bir siyasetçi olarak söylüyorum çok kirli. İnşallah çıkar. İnşallah bu sözde kalmaz.”
Sonuç malum... Hâlâ aynı girişimler söz konusu ve yasanın çıkması üzerine konuşuyoruz. Hem iktidar hem de muhalefetiyle. Yani yine herkes istiyor havasında. Dolayısıyla, denilecek olan da şu: Umarız öyle ya da böyle yasa çıkar ve bu hikâye de artık sonlanır.