Siyasetin gündemi seçim barajı yüzde 7 olursa ne olura odaklı. Yani kime yarar meselesine. Dolayısıyla, son günlerde ekranlardaki hemen her tartışma programında siyaset aritmetiği ve siyasi dinamikler üzerine yapılan hesaplar, iddialar havada uçuşuyor. Hepsinin dayanağı da kamuoyu araştırma şirketlerinin verilerine, anketlere kurgulu. En öne çıkanları da malum: “Özellikle MHP’ye yarar”, “Barajı geçmesi amacıyla HDP’ye verilen destek oyları azalır ve böylelikle HDP’nin oranı düşer, bunların bir kısmı CHP veya AKP’ye gidebilir”, “Sağda ve CHP dışında oluşan yeni muhalefet partileri 3. yolda birbiriyle birleşmek ya da hep beraber Millet İttifakı’nda bir araya gelmek yerine kendi başlarına biz yüzde 7’yi aşarız mücadelesini yapıp böylece İYİ Parti’ye CHP’ye akacak oyları kendilerinde toplamayı hedefleyebilirler.” Yani her ne kadar tescillendi denilse de ortada baraj rakamı dâhil henüz net bir veri yok, ki bu konuda Meclis’te görüşülürken yeni gelişmeler de olabilir diyenler de var ama buna rağmen anketler üzerinden siyasi mühendislik hesapları tam gaz devam ediyor. Tabii aynı durum sadece ekranlardaki tartışma programları değil, doğrudan siyasi partilerin kendileri için de geçerli. Çünkü onlar da yaptırdıkları araştırmalar, anketler üzerinden strateji belirleme çabasındalar. Özellikle de ittifaklar, adaylık hesapları ve milletvekili pazarlıkları bağlamında. Onun için de hem algı oluşturma hem de gerçekten durum tespiti yapma anlamında farklı veriler olasılığı da söz konusu. Şöyle ki; şimdilerde hemen her partinin, hatta adaylık düşüncesinde olanların çalıştığı bir araştırma kuruluşu var. Herkes de yanlısını, tarafsızını, karşı tarafın görüşünü yansıtanı biliyor. Bir başka deyişle, kim taraftarını konsolide ettirmek için anket yaptırmış ya da kim gerçeği görmek istemiş, fark ediliyor. Bu arada gerçekten tarafsız araştırmacılar, anketler de olabilir ama maalesef genel durum bu. O nedenle de herhangi bir partinin, stratejisini belirlerken, tek bir kanaldan sonuca ulaşması zor. Hatta bu o parti adına hata anlamına da gelebilir. Çünkü bir de ankete katılıp görüş bildirenlerin de yanıltma durumu var. İnsanlar çekincelerinden ya da özellikle bilerek, isteyerek sorulara yanıltıcı yanıtlar veriyor, verebiliyorlar. Açıkçası, kamuoyu araştırmaları artık siyasetin ayrılmaz bir parçası haline geldi ve bu çok doğru olması gereken bir durum ancak güven anlamında ciddi soru işaretleri söz konusu. Özellikle de araştırmaların durum tespitinden ziyade daha çok algı amaçlı kullanılması nedeniyle. Bu anlamda da piyasada çok sayıda kamuoyu araştırması var ve buna da sürekli yenileri ekleniyor. Ülkedeki kamuoyu araştırmacılarının ilklerinden Bülent Tanla anlatıyor:
“Bu kadar çok anket olunca ve yayınlanınca birbirlerini etkiliyorlar. Eskiden, bizim zamanımızda bu kadar fazla değildi ve böyle şeyler yoktu. Daha resmi ve net bir ilişki vardı. Şimdi ise kamuoyu her şeyi açıklıkla görüyor. Bizim zamanımızda bir parti sipariş verdiği zaman sadece o parti sonuçları görürdü, şimdi ise bütün sonuçları herkes görebiliyor.”
Bu ne anlama geliyor?
Anketler algı amaçlı kullanılıyor.
Her anket, yaptıran adına gerçekçi sonuçları verir mi?
“Vermez. Bu araştırmaların kuralları var. İyi, doğru bir örnek seçmesi lazım. Yüz yüze görüşülerek yapılması lazım, cevap verenin doğru bilgi vermesi lazım. Bugün eğer bu şekilde anketler yayınlanırsa ve güncelliğini bu şekilde devam ettirirlerse kamuoyu bu anketlere güvenmeyecek kanaatindeyim. Bir anket enflasyonu var.”
Doğru olan nedir?
“Doğru olan, iyi bir örnek seçilmesidir ve yüz yüze görüşme yapılmasıdır. Dünyada yapılanlar yüz yüze yapılıyor. Bizde şimdi yüz yüze yapılan araştırma çok az.”
Güven oranı anlamında farklılık var mı?
“Yüz yüze anketlerde doğru bilgi verdiğini varsayarsak, yüzde 90-95’tir. Telefonla yapılanlarda ise bu oran yüzde 10’a kadar düşer.”
İnsanlar doğru cevap vermiyorlar mı?
“Verdikleri kanaatinde değilim. Bir kısmı veriyordur, bir kısmı kararsızdır.”
Anketler bugünkü siyasi tabloyu net göstermiyor yani?
“Evet, net göstermiyor.”