ABD’nin Türkiye ile olan ilişkilerinde son yıllarda sarf ettiği her söz ve attığı adım tam anlamıyla yalandan burnu uzayan Pinokyo serisi gibi. Özellikle de PKK/PYD/YPG ya da SDG odaklı Suriye politikası. Çünkü alenen terör örgütüne, teröristlere destek veriyor, koruyup kolluyor ama söze geldi mi de bunun DEAŞ’a karşı mücadelede zorunlu bir birliktelik olduğu havası veriyor. Hatta teröristlerin elebaşlarının bile itiraf ettiği PKK ile YPG/SDG arasındaki organik bağı, yok gibi göstermeye çalışıyor. Yani yersen durumu...Evet ABD’nin eskilerde de PKK’yla ilişkisi vardı, biliniyordu ama daha bir gizliydi, dolayısıyla yalanlar da bu kadar pervasızca değildi. Ki bunun son örneği de ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby’nin SDG ismini kullanan terör örgütü YPG/PKK elebaşı Ferhat Abdi Şahin’in, ABD’nin kendilerine Türkiye’nin muhtemel operasyonuna karşı teminat verdiği iddiasına karşılık verdiği şu yanıttı:
“Suriye’de SDG ile ortaklığımız sadece DEAŞ ile mücadeleye dayalı. DEAŞ ile mücadele ve bu ortaklık da devam ediyor çünkü bu tehdit devam ediyor.”
Yani yekten öküz ölürse ortaklık bozulur iması... Dolayısıyla da tam anlamıyla dakika bir yalan bir durumu söz konusu. Şöyle ki; bir kere ABD’nin DEAŞ’la mücadele etme, onu yok etme gibi bir derdi, niyeti falan olmadığı çok açık ve net. Evet, ABD örgütün lideri Bağdadi’yi yok etti ama örgütü hepten ortadan kaldırma konusunda aynı hassasiyet hiçbir zaman söz konusu değil, olmadı. Onları daima adımlarını atarken önünü ya da mayın tarlasını temizleme aracı olarak gördü ve kullandı, hala da kullanıyor… Yoksa gerçekten DEAŞ’ı bitirmek gibi bir hedefi, niyeti olsaydı Türkiye’nin defalarca yaptığı “Gelin Rakka operasyonunu birlikte yapalım” teklifini dikkate alırdı. Ama ABD yapmadı. Dolayısıyla ABD’nin DEAŞ’la mücadele etmek için PKK/YPG ya da SDG’ye ihtiyacı yok ama bu topraklarda başka emellerinin icrası için YPG/PKK’ya ihtiyacı olduğu açık. Nitekim bunu ta başından itibaren ortaya koydu da...Örneğin 2014-2015’te Tel Abyad ile Ayn el Arab (Kobani) DEAŞ’tan kurtarma bahanesiyle PKK/PYD/YPG’ye teslim edildi. 2016-2017’deki Fırat Kalkanı Harekatı’nda TSK şehitler vererek bölgedeki DEAŞ’lıları temizlerken “ne kadar çok yer IŞİD’den kurtarılırsa o kadar iyi” açıklamasıyla destekler gibi görünmüşler ama Türkiye’nin El Bab’ın ardından Menbiç’e gitme kararlılığını anlayınca da bu kez oradaki PKK/PYD/YPG’lilerin Fırat’ın doğusuna çekileceği garantisi vermişlerdi. Ama Menbiç’teki PYD/YPG/PKK’lılar değil Fırat’ın doğusuna geçmek ABD bayrağının gölgesinde daha da palazlandılar. Rakka’da yaşananlar da malum. Orada da tek mermi atılmadan Rakka PKK/PYD/YPG’ye teslim edildi ve kentteki DEAŞ’lıların daha sonra kullanılmak üzere kuzeye gitmelerine izin verildi. Nitekim daha sonra TSK’nın Afrin’e yaptığı harekâta karşı kullanıldılar da. Hem de daha önce düşman gibi göründükleri PKK/PYD/YPG ile aynı safta. Ama bir yandan da Afrin’deki harekâtın DEAŞ’ı canlandırabileceğine dönük sütre gerisinden alçak, kirli bir algı operasyonu yürütülmüştü. TSK’nın Ekim-Kasım 2019’da Barış Pınarı Harekâtı kapsamında terör örgütü YPG/PKK’ya dönük temizliği devam ederken ise ABD’den “Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki adımları IŞİD’le mücadeleye ciddi ölçüde zarar veriyor” gibisinden akıl dışı açıklamalar, hatta yaptırımlar gelmişti.
Dolayısıyla Pentagon sözcüsü Kirby’nin sarf ettiği sözleri de aldatma, yutturmacalarla gelişen bu kirli tezgâhın devamı anlamında değerlendirmek daha gerçekçi. Dahası tüm bunlar da yalanlarla dolu Pinokyo serisinin sadece bir boyutu. Çünkü daha S-400, F-35, F-16’lar konusundaki uyduruk, akıl dışı gerekçeler saçmalıklar var. ABD’nin Rusya’yı kuşatıyorum bahanesiyle Yunanistan’a çökmesi de bir başka vahim hikâye. Düşünün, Türkiye NATO ülkesi, ABD NATO üyesi, Yunanistan NATO üyesi ama Amerika en çok destek veren olarak Yunanistan’a kurduğu üsler ve yaptığı silah yığınaklarıyla aynı paktta müttefik olduğu iki ülkeyi birbirine düşürüyor. Yine ABD’nin İdlib’deki radikal gruplarla bağlantıları ve onları kullanması ya da Afganistan’da Taliban ve DEAŞ’a tavrı da hep üstü kapalı yalanlar üzerine kurgulu...
Özetle; ABD’nin Türkiye’nin müttefiki ya da stratejik ortağı olduğu şeklindeki sözlerin hepsi hikâye, yutturmaca. Aksine, ABD hasmane tutum içinde. Bu dün de böyleydi, bugün de. Çünkü ABD güçlü değil muhtaç müttefik istiyor. Ya da bir başka deyişle, ABD müttefiklikten kendisine iradesiz ve koşulsuz bağlılık anlıyor. O nedenle de Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi adına öngörülen temaslar sürecinde ve bölgedeki gelişmelerde ABD’nin kendi çıkarları doğrultusunda Pinokyo serisine yeni eklemeler yapacağı çok açık. Tabii Türkiye’nin bunun farkında olduğu ve kendi yolundaki kararlılığından asla taviz vermeyeceği de…