Terörle, teröristle mücadelede başarı güvenlik güçlerinin donanımı ve kullanılan teknoloji kadar, istihbaratın etkinliğiyle de bağlantılı bir durum. Yani caydırıcılık açısından var olan vurucu güçle birlikte özellikle güvenilir, net bilgi elde etmek ve doğru ya da nokta hedeflere yönelmek de gerekiyor. Hem arananlar listesindekileri temizlemek hem de eylem hazırlığındaki teröristleri harekete geçmeden etkisiz hale getirmek açısından. Bu bağlamda da son dönemlerde MİT ve TSK’nın iş birliğiyle bölücü terör örgütü PKK’ya art arda çok sayıda darbe indirildi. Hem de ABD, İsrail, İngiliz gizli servislerinin cirit attığı yerlerde. Bunun en son örneği de Irak’ın kuzeyinde 200 kilometre derinlikteki Asos Bölgesi’ne gerçekleştirilen operasyon. İstihbarat elemanları Kandil’den kaçanların Asos bölgesinde yuvalandığını saptadı, Silahlı Kuvvetler’de istihbaratın işaretlediği 28 hedefi imha etti. Bir başka deyişle, MİT noktaladı, TSK vurdu. Dolayısıyla, bu operasyon da daha öncekiler gibi sadece bölücü terör örgütüne, teröristlere değil, onları koruyan, kollayan ülkelere ve onların gizli servislerine de çok net mesajlar içeriyor. Çünkü MİT ve TSK yine öyle gizli, öyle seri hareket etti ki bölgedeki ABD ve İsrail ajanlarının dahi haberi olmadı, olamadı. Yani PKK’yı koruyup, kollayan CIA, MOSSAD teröristlere “Tüyün buradan” mesajını ulaştıramadı. O nedenle, bu operasyon Türkiye’nin terörü, teröristi kaynağında yok etme kararlılığı kadar, buna dönük imkân ve kabiliyetini bir kez daha çok net ortaya koydu. Özellikle de istihbarat anlamında geldiği noktayı. Şöyle ki: Hedef tespiti için istihbaratın çok iyi olması lazım. Hele de anlık istihbarat açısından. Yani hem hedef doğru olacak hem de noktalanan yerdeki teröristler kaçma, tüyme fırsatı bulamayacaklar. Bu da doğrudan insan istihbaratı, daha doğrusu, örgütün içlerine sızmayla bağlantılı bir durum. Onun için, bu operasyon bizim istihbarat teşkilatımızın bölgede ne denli etkili olduğunu, ne denli sahaya yerleştiğini göstermesi açısından da kritik önemde. Elbette bu istihbarat teşkilatı gidip kendi yerleşti anlamında değil. MİT o bölgede görevlendirdiği beynin organizasyonunda, yerel haber elemanlarıyla bu işleri takip ediyor. Ve bu anlamda da şu anda istihbarat olarak Türkiye çok önemli bir yerde. Silahlı silahsız insansız hava araçlarıyla, özel kuvvetleriyle ve MİT’in terör örgütünün iliklerine sızdırdığı elemanları ve bölgedeki yerel haber kaynaklarıyla gerçekten çok iyi bir hedef tarifi var. Bu hedeflerin karargâha yansıtılması ve o hedeflere uygun planlama, dolayısıyla kurumlar arasındaki koordinasyon da çok başarılı. Üstelik de tam anlamıyla istihbarat savaşlarının da yaşandığı bir bölge için. Çünkü bu teröristleri kollayıp koruyan ve bugüne dek sızdırdıkları istihbaratlarla onları yönlendiren ya da risk altındaki bölgelerden uzaklaşmalarını sağlayan CIA ve MOSSAD’a da doğrudan şu demek:
Bakın, sizin desteklediğiniz bu teröristleri, inlerini biz teker teker temizliyoruz ve temizlemeye de devam edeceğiz. Yani ne olursa olsun, biz bu konuda kesin kararlıyız.
Dün bu konuyu bir istihbaratçıya sordum. Özellikle de her şeyi dinlemek ve bilmekle övünen CIA’nın kulaklarının nasıl sağır edildiğini. Anlattığı şuydu:
“Doğrudan kendi istihbaratınızı kullanıyorsunuz. ABD’den bilgi almıyorsunuz, kimseye bilgi vermiyorsunuz, doğrudan kendi haber ağınızdan adamların yerini, koordinatlarını öğreniyorsunuz, gidip orayı vuruyorsunuz.”
Yani istihbarat anlamında ABD’ye bağımlılık yok, dolayısıyla onların yalan yanlış yönlendirmeleri de söz konusu olmuyor. Tabii en önemlisi de istihbarat ve operasyonlar konusunda artık bilgi sızması da yok.
Peki, bu artık sıra artık teröristlerin en tepe isimlerinde anlamına gelir mi?
“Onlar hep sıradalar zaten. Yaşıyorlarsa hâlâ çok iyi korundukları için, çok iyi gizlendikleri için yaşıyorlar. Sürekli yer değiştiriyorlar, iz bırakmıyorlar, gizlilik esaslarına göre hareket ediyorlar. Şaşırtma, aldatma tekniklerini çok iyi uyguluyorlar. Bunu yaptıkları için hayattalar yani...”