Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yakalanan, sorgulanan kişinin haklarını bilme hakkı temel kural. Yani polis, sorgudan önce kişiye hiçbir şey söylemeyebileceği ve söyleyeceği her şeyin kendisi aleyhine delil olarak kullanılabileceği ikazını yapmak zorunda.
Miranda Kuralı diye bilinen bu hak, ABD'de 1965 yılında verilmiş olan bir yüksek mahkeme kararına dayanıyor. Şöyle ki; bir olay üzerine Miranda adlı kişi polis tarafından yakalanarak, ifadesi alınmış. Ancak ifade öncesi savunma hakları sanığa bildirilmemiş. Sonuçta; mahkeme ifadeyi kabul etmemiş...
İşte; işkenceyle suçlanan, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu raporlarıyla zor durumda kalan Türk polisine öncelikle bu kural öğretiliyor. 26 polis okulundaki eğitimde insan hakları derslerine ağırlık veriliyor. 9 aylık eğitim sonrasında başarı notunu tutturamayanlar da polis olamıyor.

Kitapta neler var?

Polis adaylarına okutulan 17 kitap iki cilt altında toplanıyor. Birinci ciltte Anayasa, İnsan Hakları, Ceza Hukuku, Ceza Muhakemeleri Usul Hukuku, Devlet Güvenliği ve İstihbarat, Polis Meslek Hukuku, Toplumsal Olaylar ve Müdahale Esasları, Olay Yeri İncelemesi, Önleyici Hizmetler, Mesleki Yazışma Teknikleri, Disiplin Mevzuatı var.
İkinci cilt ise Kaçakçılıkla Mücadele, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Halkla İlişkiler, İlkyardım ve Sağlık Bilgisi, Bilgisayar, Silah Bilgisi ve Trafik'ten oluşuyor.
İnsan Hakları ekleriyle birlikte 74 sayfalık bir kitap. Tarihsel gelişiminden başlayıp, uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve Türk hukukundaki yerini içeriyor. Yaşama, işkence ya da haysiyet kırıcı muameleye tabi tutulmama, hürriyet hakları tek tek sıralanıyor. İfade alma yöntemleri anlatılıyor.

Yasak sorgu yöntemleri

Kitaba göre; ifadesi alınan kişi sanık ise susma hakkı var. Bu nedenle serbest iradesini zorlayan metodlarla ifadesinin alınması hukuka aykırı. Kitaptaki satırbaşlarına devam ediyoruz:
"İnsanın insan olma onuru korunmalıdır. Devlet kendi koyduğu kurallar ile bağlıdır ve 'Her ne pahasına olursa olsun gerçek ortaya çıksın' denilemez.
İfadesi verenin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, zorla ilaç verme, yorma, aldatma, bedensel cebir ve şiddette bulunma, bazı araçlar uygulama gibi iradeyi bozan bedeni ve ruhi müdahaleler yapılamaz. Belirtilen yasak yöntemlerle elde edilen ifadeler rıza olsa dahi delil olarak değerlendirilemez."
Dahası var, kitabın 77. sayfasında Hukuka Aykırı Delillerin Uzak Etkileri başlığı altında da şöyle deniliyor:
"Hukuka aykırı delillerden yola çıkılarak elde edilen diğer deliller de hukuka aykırı sayılır. Örneğin; bir çocuğu öldürdüğünden şüphe edilen sanığa işkence yapılarak cesedin bulunduğu yer öğrenilmiş ve yapılan kazıda ceset bulunmuştur. İşkence hukuka aykırı bir yöntemdir. İşkenceden elde edilen ceset mahkemede delil olarak kullanılmayacaktır. Bu düzenlemenin altında yatan fikir şudur: Hukuka aykırı yöntemlerle suçluluğu ispat edilen bir kişinin serbest kalması, toplumda yaşayan milyonlarca ferdin polisin aşırı muamelesine maruz kalmasından daha iyidir..."
Kitap böyle; ya uygulama!!!

Sahte müfettişe dikkat

İstanbul sahte SSK müfettişi, maliyeci, emniyet mensubu kaynıyor. Makbuzu kapan vatandaşı yoluyor. Anımsarsanız, böyle bir olay DSP İstanbul milletvekili Mustafa Düz'ün de başına gelmişti. Düz, polis - SSK işbirliğiyle uyanıkları yakalatmıştı. Ve durumu İstanbul Valisi'ne, Çalışma Bakanı'na da iletmişti. Sonuç;
Vali Bey, milletvekiline gönderdiği yanıtta şöyle diyor:
"İlimizde Defterdarlık, Emniyet, SSK gibi kamu kurumlarının adı kullanılmak suretiyle bazı şahıslar tarafından şirketlerden kanunsuz yollarla para toplanarak haksız ve usulsüz kazanç elde edilmesiyle ilgili mesajınızı aldım. Bu tür olayların önlenmesi konusunda gerekli tedbirlerin alınması için ilgili birimler uyarılarak talimatlandırılmıştır..."
Peki; uyarıldı da ne oldu?.. Mustafa Düz'ü dolandırmak isteyenler serbest. Tokatçılar da cirit atıyor...


Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr