Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

23 Nisan çoşkusuna, yurdun dört bir yanındaki törenlere odaklanmışken, İstanbul genelinde hissedilen Silivri merkezli sallantılarla korku fayı tetiklendi ve büyük panik yaşadık. İletişim çöktü, bayram günü, resmi tatil olmasına rağmen trafik kilitlendi, sosyal medyadaki yalan yanlış ya da abartılı paylaşımlarla insanlar sokaklara döküldü, parklarda, bahçelerde toplandı. O arada da bildik endişe ve tartışmada vizyona girdi yine:

Sallantılar büyük depremin öncüsü ya da habercisi mi, o meşhur fayı tetikler mi?..

Haberin Devamı

Bunlar merakları gidermek, vatandaşı anlık rahatlatmak açısından elbette ki önemli ama korkulan sonu değiştirecek bir gösterge olmadığı da açık. Çünkü deprem bilimcilere göre, korkulan o fayın tek ya da parçalı olarak kırılması kaçınılmaz. Bilimsel anlamda 1999’dan itibaren öngörülen zaman da dolmak üzere,belki de doldu bile...Yakın zamanlarda sıklaşan ve art arda gelen son sallantılarda bunun en ciddi uyarıları...Onun içinde artık anlık rahatlamalarla durumu geçiştirmek yerine deprem gerçeğiyle yaşamaya odaklanmak daha doğru. Ki bu konuda neler yapılması gerektiği yapı stoku ve kentleşme için de belli, insanları bilinçlendirme açısından da belli...

***

Ama yaşanan onca acılara rağmen,değişmeyen kahreden gerçekler de ortada...Fayların, adlarını yerlerini, boylarını, deprem üretme özelliklerini dahi hepimiz ezberledik. Bir başka deyişle herkes deprem uzmanı oldu ama evde, iş yerinde binaların sağlamlığını umursamadı, konutunda en basit önlemleri dahi almadı. Varsa da çok az. Dahası binası için “iyi görünüyor” diyene inanan,“çürük” diyene kızıp “iyi” diyeni bulanlar söz konusu... İnsanlar evindeki eşyaların sabitlenmesini önemsemiyor, deprem anında neler yapılması gerektiğini ise hiç bilmiyor. Ya da umursamıyor.. Bu parası olan için de, eğitimi olan ya da olmayan için de geçerli, ancak konuşuyoruz. İcraat yok...Hem de bu işin şakasının olmadığını bile bile...

Son sallantılarda yaşananlar, görüntülerde da bunun açık kanıtı zaten..Çevre illerde de hissedilen deprem anında yaşananlara ilişkin kamera kayıtlarına baktığınızda yine bilinçsizce kaçışma dışında bir şey yok. Bina içleri, kafeler, restoranlarda ya da açık alanda herkes çılgınca bir yana koşuşturuyor, kapılara, pencerelere yönelen, masaları devirip birbirini ezen ne ararsan var...Bunların hepside doğrudan korku ve panikten, yani deprem anında neler yapılacağını bilmemekten kaynaklı öldürücü etkenler… Depremdeki yaralanmaların buna bağlı olduğu da açıklandı zaten. Bu korku ve panik halinin nasıl aşılacağı da açık. Uzmanlara göre; her tatbikat deprem anındaki travmayı, paniği yüzde 50 azaltıyor. Dolayısıyla, tatbikatlarla deprem anında ne yapılacağının reflekse dönüştürülmesi lazım. İnsanlar afetlerde, travma anında okuduğunu, duyduğunu değil, yaptığı şeyi hatırlar. Ama biz tatbikat yapma özürlüyüz, tatbikat yapmıyoruz. Yapılanların da adı tatbikat, kendisi değil. Böyle bir durum var. Tatbikatlar gösteriş aracı olmuş. Her şeyi mış gibi yapıyoruz. Önemsemiyor, ciddiye almıyoruz...

Haberin Devamı

***

O nedenle de artık bunları tartışmak ve her sallantıda panikle sokağa dökülüp ondan sonra bir şey yokmuş gibi hayata devam etmek yerine olası büyük depremin her an yaşanabileceği gerçekliğiyle hazırlıklı olmaya odaklanmak daha doğru. Yani tam anlamıyla gerçek bir seferberlik durumu içinde olmak şart...Yoksa bir sonraki sallantı, Allah saklasın, korkulan büyük deprem olabilir ve bunları bir kez daha konuşmaya,tartışmaya gerek bile kalmayabilir...