Koronavirüsün endişe yaratan son varyantı Omicron’un neden olduğu hastalığın şiddeti de dâhil olmak üzere hakkında hâlâ pek çok şey gizemini koruyor. Bilinen tek veri Omicron varyantının diğerlerinden daha bulaşıcılığı ve yüksek düzeyde bağışıklığa sahip ülkelerde de hızla yayıldığı, hatta Kovid-19’dan iyileşmiş kişilerin yeniden enfekte olma olasılığının da yüksek olduğu. Dolayısıyla, tartışmaların odağındaki en endişe veren noktayı da Omicron’un aşılardan kaçma yeteneği oluşturuyor. Çünkü aşıların hepsi iki yıl önce Vuhan’da ortaya çıkan virüsün ilk haliyle savaşmak için geliştirildi. O nedenle, büyük ölçüde mutasyona uğrayan Omicron varyantı, aşıların Kovid’e yakalanmamızı engelleme kabiliyetine önemli bir darbe vurdu da denilebilir. Onun için de bir yandan yeni tip koronavirüse karşı aşı çalışmaları devam ederken, bir yandan da süreler öne çekilerek hatırlatma dozu uygulamaları yoğunlaşmış durumda. Yani hangi aşı daha uzun süre koruyucu tartışmaları da artık geride kaldı. Bu durumda da akla gelen soru şu:
Omicron bu aşıların verdiği korumayı zaten aştıysa, orijinal aşıların üçüncü bir dozu ya da “hatırlatma” dozu nasıl işe yarayacak? İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Eraksoy anlatıyor:
“Virüs farklı bir kılığa büründü ve aşı olmuş kişilerin kanında bulunan antikorlar bu yeni virüsle tam baş edememeye başladılar. Edemiyorlar ama büsbütün de tanımıyor değiller, bir yerlerinden tutunarak bertaraf etmeye çalışıyorlar. Antikorun nitelik ve nicelik olmak üzere iki özelliği var. Nitelik açısından bir zafiyet olduğu ortada. Omicron’u tanımayan birtakım antikorlarımız var ama nicelik bakımından, yani miktarca yetersiz duruma düşen antikor düzeyi de mevzubahis. Çünkü zamanla azalıyor antikor miktarı ve virüsü yakalasalar dahi sayıları yetersiz olduğu için bertaraf edemiyor. Yani nitelik ve nicelik sorunu var. Sorun şu anda nasıl aşılabilir? Nitelik sorununu gidererek yani doğrudan karşımıza çıkan yeni varyantı tanıyan, onu bir şekilde derdest edebilecek antikorları oluşturacak aşıyı bir çırpıda üretip, buyrun olun diyecek durumda değiliz. Ama nicelik açısından elimizdeki var olan, üretilmiş ve güvenliği de kanıtlanmış olan aşılarla antikor düzeylerimizi yükselterek yeni varyantla baş edebiliriz.”
Antikor artışı nitelik sorununu giderir mi?
“Hayır, ne yazık ki öyle bir durum yok. Ancak antikor sayısı arttığı zaman virüse tutunmaya, onları alt etmeye bir şekilde muvaffak oluyorlar. Ama bir de sayıları az olunca virüs aradan sıyrılıp yapacağını yapıyor. Hücreye girmeyi başarıyor ve hastalığı başlatıyor. Bu yüzden de antikorları tırmandırmaya sayısını katlamaya çalışıyoruz. Onun için de azaldığını anladığımız zaman mesela bir ara bu aşı altı ay idare eder deniyordu, şimdi etmeyeceği görülüyor, dolayısıyla arayı kısaltalım, daha erken hatırlatma dozu yapalım deniliyor. Yani şu anda başa çıkma stratejimiz böyle bir kulvarda yürüyor.”
Daha kaç doz aşı olacağız bu durumda?
“Bunun cevabını bilsem herhalde Nobel falan alırım. Bu virüsü izlemeye devam edeceğiz. Ama yeni varyantların çıkmasına fırsat vermezsek, yani Omicron’dan sonra bir başka varyantın çıkmayacağını bilsek bir daha aşı olmayacaksınız diyebilirim. Fakat ne yazık ki yeni varyantların çıkmasına müsaade edecek bir durumda dünyamız.”
Nasıl yani?
Bütün dünyayı aşılarsak yani bu virüsün bulaşacağı insanları bağışık haline getirirsek o zaman virüs çarnaçar sahneden çekilecek. Ama öyle olmuyor ki bir şekilde virüse maruz kalan yani aşılanmamış insanlar bu virüsü alıyorlar. Alınca, bu virüs bunların bedeninde durduğu gibi durmuyor ki o mutasyonu onların bedeninde geçiriyor. O mutantlarda sizin benim gibi aslında aşılanmış kişilere bulaşma olanağı buluyor. Biz aşılandığımız için belki yatağa düşmüyoruz, ağır hastalanmıyoruz büyük olasılıkla ama sonuçta o virüsün varlığı dünya üzerinde devam ediyor.”
Özetle, dünya salgından kurtulmak için aşılanıyor, virüs ise hayatta kalmak için sürekli şekil değiştiriyor. Aşılar da bu değişime uygun şekilde güncellenme yarışı içinde. Yani aşı ile virüs arasında amansız bir mücadele sürüyor. Dolayısıyla, sürekli değişime uğrayan virüsü yenmek için aşılamanın mutasyon hızını geçmesi ve dünya genelinde nüfusun büyük çoğunluğunun en kısa sürede aşı olması şart. Ancak bunun anlaşılamadığı da ortada. Çünkü aşı karşıtları inatla direniyor ve de ülkeler arasında aşının paylaşımı gibi ciddi sıkıntılar var. Mesela hâlâ aşıya ulaşamayan ya da az miktarda edinebilen çok sayıda ülke bulunuyor. Yani bir anlamda virüse yardım ve yataklık etme durumu da söz konusu.