Koronavirüse karşı en etkin yöntem aşı ve bizim ülkemizde yeterince var. Her yetkili de aşı olun diyor. Ancak hem önemli bir çoğunluğun hâlâ aşı olmamakta direnmesi hem de her gün bağışıklığını kaybeden insan sayısının aşılanan sayısından fazla olması nedeniyle kitlesel bağışıklığa ulaşma anlamında ciddi sıkıntı var. Yani biz normalde yüzde 70-80 aşılama oranına ulaşalım diye çabalarken tam tersine bağışıklığını kaybeden sayısının çok daha altında aşı yapıldığı için aşıyla korunan insan sayısı her gün biraz daha azalıyor. Dolayısıyla, yüzde 70-80’lere varmayı bırakın, her gün biraz daha geriye doğru gidiş de söz konusu. O nedenle, sadece aşılananların artan sayısına bakıp da umutlanmak anlamsız. Nitekim Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “Tablodaki aşı oranları bizi yanıltmamalı, 84 milyon içindeki karşılıklarını dikkate almalıyız. Bir doz aşı olanların tüm nüfusa oranı yüzde 67.2’dir. İki doz aşı olanların oranı ise sadece yüzde 59. Toplumsal bağışıklığı sağlayabilmek için bu oranın yüzde 70’in üzerine çıkarılması gereklidir” diye uyardı. Kaldı ki bu oranlar içinde bağışıklığını kaybetmiş olanlar var mı ya da ne kadarı gibi kafa karıştıran sorular da var. Kısacası, bir yanda bağışıklık oranını artırma çabası, diğer yanda aşılamanın zamana yayılmasına bağlı olarak kaybedilen bağışıklıklar nedeniyle kitlesel bağışıklık duvarı hesapları tam anlamıyla tipik bir havuz problemine dönüşmüş durumda. Onun için de aşı olmak kadar, zamanlaması da kritik önemde. Dahası, kitlesel bağışıklık için verilen mücadelede bağışıklık artış ve eksilmeleriyle bozulan dengeyi tutturmak için özellikle çocukların da hızla aşılanması gerektiğini savunan bilim insanları da var. Onlar da diyorlar ki:
“12 yaşın üzerini aşılıyoruz ama 13-18 yaş arası aşılanma oranları çok düşük. Çocukları aşılamadan bu salgından kurtulmamız mümkün değil. Çocukları iki nedenle aşılamalıyız. Birincisi, çocukları hastalıktan korumak; ikincisi, yüzde 20’si çocuk olan toplumda yüzde 80 aşılanma hedefine ulaşmanız için çocukları aşılamadığınız zaman erişkinlerin tamamını aşılamanız lazım. Bu da mümkün değil gibi görünüyor.”
Tabii bir de hâlâ aşı olmamakta direnenler ya da aşı karşıtları var. Onlar da kendileri olmadıkları gibi aşıya niyetli olanları da etkileyerek kitlesel bağışıklık önünde ciddi bir engel oluşturuyor. Bunların hepsinin sonucu da, malum, hâlâ endişe verici boyuttaki vaka ve ölüm sayıları. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Eraksoy anlatıyor:
“Bu işi bir an önce yapmak lazım yoksa bunu zamana yayarak yaptığınız zaman bir değeri, bir anlamı yok. Bu zamana karşı bir yarış. Çünkü bu virüs durduğu yerde durmuyor ve biz onun yeni versiyonlarıyla sürekli baş başa kalma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Delta varyantı malum şu anda aldı başını gidiyor. Biz de insanlar bir şekilde bu hastalığa yakalanmasın diye onları bağışık kılmaya, antikorlarını yükseltmeye çalışıyoruz ama o antikorları kalıcı olarak oluşturamıyoruz. Aşılamayla sağladığımız bağışıklık bir süre sonra kayboluyor. Ve o kişiler yeni baştan virüsün hedefi haline geliyorlar. Öte yandan virüste değişiyor, başka bir varyant oluyor. Yani o antikorlarımız kaybolmadıysa bile yeni virüsü alt edemiyor. Ve o mutantlar bu sefer gerek hastalığı geçirmiş gerekse aşı olarak bağışıklık kazanmış kimseleri de hastalandırma fırsatı buluyorlar. Dolayısıyla, bir an önce toplumun bağışıklığını yükseltmemiz, virüsün bulaşacak insan bulamamasını sağlamamız gerekiyor. Yoksa sürekli virüs bizim önümüzde, biz arkasından koşarak onu yakalamaya çalışıyoruz. Böyle bir kısır döngü içindeyiz şu anda.”
Aşı niye zorunlu denilmiyor ya da kısıtlamalarla bu sağlanmıyor?
“Ben de bilmiyorum. Daha yoğun kampanyalar yapmak, daha aktif olmak lazım. İnsan hakları, daha demokratik olalım gibi biraz naif bir duyguyla hareket ediliyor ama bunun bedelini tüm ülke ödüyor. Böyle bir şey olamaz. Benim hastanemde bile bazen hayretler içinde kalıyorum, eğitimli olanları bir kenara koyayım ama personelden bazılarının hâlâ bu olayda çekingen davrandığını fark ediyorum. Aşıya soğuk olduklarını söylüyorlar. Kısıtlamalar yani aşısızların bir yaptırımla karşılaşmalarını sağlamak gerekiyor. Aşısızlara bu kadar tolerans göstermemek lazım. Yoksa bu hiç hayra alamet değil.”