Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Orman yangınlarının yüzde 95’inin sorumsuz kişilerin piknik yerlerinde bıraktıkları mangal külü, cam şişeler, kırılıp atılan camlar ve diğer mercek etkisi yapacak malzemeler, sigara izmaritleri vs. gibi insan kaynaklı olduğu verilerle sabit. Terör örgütü PKK’nın yaptığı alçaklıklar ve buna bağlı kasıtlı yangın riski, tehdidi de malum. Hatta bugün kendi ormanları da cayır cayır yanan sözde komşu Yunanistan’ın terör örgütüne ve hain planlarına nasıl destek verip, arka çıktığı da... Ama bir de geçmişte hiç insanın olmadığı dönemlerde de görülen yıldırım düşmesi, yanardağ patlaması kaynaklı ve son yıllarda da özellikle küresel ısınmaya bağlı yüksek sıcaklık gibi doğal sebeplerle çıkan yangınlar da var. Ki bugün dünyanın çok farklı yerlerinden gelen yangınlardaki artış bilgileri, görüntüleri ve bizde olduğu gibi nasıl hızlı yayıldıkları da bunun açık kanıtı. Dolayısıyla bu anlamdaki yangınlar da deprem gibi doğal bir afet aynı zamanda. Yani nasıl depremi engellemek mümkün değilse, aynısı doğal kaynaklı bu yangınlar için de geçerli. Ancak doğal afet bağlamında ya da insan kaynaklı yangınlar hakkında gerekli araştırmaları yapmak suretiyle nerelerin riskli olduğu, bu afet gerçekleştiğinde nerelere ne kadar ne zamanda hasar vereceği daha o afet gelmeden hesaplanabilir. Dolayısıyla riski hesapladıktan sonra bu zararı nasıl azaltabilirim diye gerekli önlemler alınabilir. Çünkü bilimsel bakış, yaklaşım ve hele de ülkemizin de sahip olduğu bugünkü teknolojiyle bu çok kolay…  Şöyle ki; bizde de var olan gelişmiş uydu sistemleriyle kaç kilometrekare ormanımız var hangi ormanımızdaki ağaç yoğunluğu nedir hangi ormanımızda ne tür bitkiler ağaçlar var bunu kesinlikle çok kısa zamanda ortaya koyabiliriz. Bunu saptadıktan sonra da bölgelere, iklim şartlarına, sıcaklığa ya da mevsime bağlı olarak turistin gelip gitmesi, piknikçilerin yoğunluğuna göre ayırarak, hangi yerdeki ormanın hangi risk altında olduğunu kestirebiliriz. Bu riskleri belirledikten sonra da yine bilimsel hesaplamalarla mesela şurada bir yangın çıksa şuralara yayılır oralarda yanar ya da burada yangın çıkma olasılığı az çünkü buralara hiç insan girmiyor veya şu noktada her gün piknikçiler var o nedenle de yangın riski yüksek ve bu bağlamda şu alanlarda yüksek tehdit altında demek mümkün. Ve tüm bunlara göre de yangınlara müdahale açısından çevredeki akarsu göl gibi su kaynakları yoksa da yapay göller oluşturma anlamında hesaplar yapılabilir. Dahası uçak, helikopter ya da hangi nitelikte, ne kadar eleman gerekir bağlamında bölgelerin risk durumuna göre yangın müdahale filoları oluşturulabilir. Bunlar durum ve gelişmelere göre farklı yerlere de kaydırılabilir...

Haberin Devamı

Tabii tüm bunlar korkulan büyük İstanbul depremi için de geçerli. Çünkü en iyimser senaryoya göre bile yüzlerce yangın öngörülüyor. Ve depremlerde en büyük can kayıplarının da yangınlar nedeniyle olduğu biliniyor. Dolayısıyla soru açık ve net? O deprem olursa ki bilim insanlarına göre olacak ve her an olabilir, bu durumda da fabrika, özellikle tekstil, plastik, gıda, metal, boya ve petrokimya tesisleri ya da gökdelenler veya konutlar gibi birçok yerde aynı anda olası yangınlara karşı müdahaleye karşı hazırlıklı mıyız? Mesela uçak, helikopter filosunu geçtik her yerde, her köşede en azından hidrant sistemi ve yeterince su beslemesi var mı? Yoksa belirli bir noktaya itfaiye ulaştıktan sonra su yok, ya da bitti gidin getirin demekle alevler sönmez... Kaldı ki İstanbul’da her ne kadar kıymetini pek fazla bilmesek veya önemsemesek de bir sürü ormanlık alan da var… 

Haberin Devamı

Yani dememiz o ki; yangınlar olduğunda değil daha olmadan müdahale yöntemlerini hesaplamak, ona göre de hazırlıklı olmak şart. Çünkü uydudan ve havada 24 saat turlayan İHA’lardan nerede nasıl bir hareketlilik ya da tehdidin var olduğunu saptamak çok kolay. Bu çağdaş teknolojide ülkemizde oldukça iyi düzeyde. Nitekim “ormanda çakmak yakılsa anında fark ediyoruz “deniliyor da zaten...Dolayısıyla iklim değişimi küresel ısınma, olası afetler büyük tehdit ve risk ise biz de ona göre değişmeliyiz...