Son genel seçimlerde TBMM’deki sandalye dağılımı 5 parti arasındaydı. Erken seçim tartışmalarının yapıldığı şu günlerde ise TBMM’deki tablo 13 parti ve 7 bağımsız milletvekiliyle hayli zenginleşmiş durumda.
Hem Cumhur İttifakı hem de Millet İttifakı’nın direkt ve dolaylı bileşenlerindeki kopuşlar nedeniyle. Evet önceden anlaşmalı yerleştirmeler vardı ve buna bağlı ayrılıklar da oldu ama sonuç itibarıyla her iki ittifakın lokomotifleri bağlamında 27. dönemin başıyla bugün arasında AKP’den 7, CHP’den ise 11 sandalye eksilmiş durumda. Tabii bunlar şimdilik.on genel seçimlerde TBMM’deki sandalye dağılımı 5 parti arasındaydı. Erken seçim tartışmalarının yapıldığı şu günlerde ise TBMM’deki tablo 13 parti ve 7 bağımsız milletvekiliyle hayli zenginleşmiş durumda.
Yani yeni gelişmelerde olası. Nitekim daha geçenlerde CHP’den bir kopuş daha yaşandı. Olası istifalara dönük iddialarda söz konusu. Zaten son CHP MYK toplantısının ağırlıklı gündem maddesi de buydu. Açıkçası CHP bir yandan milletvekili heyetleriyle sahada vatandaşın nabzını tutarken, diğer yandan da genel merkez vekillerin bireysel nabızlarını yokluyor.
Aynı durum iktidar cenahı içinde geçerli. Dolayısıyla ittifak hesaplarına dönük sürekli revizeler de söz konusu. Özellikle de kopuşlarla oluşan yeni siyasi yapıların olası duruşlarıyla ilgili dalgalanmalar nedeniyle.
Çünkü aynı damardan gelip farklı partide olup farklı cepheden bakanların yanı sıra aynı damardan gelip farklı partide ama aynı ittifakta olacağını söyleyen de var. Örneğin AKP’den kopan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın partilerinin Millet İttifakı’na yakınlığı ya da CHP’den kopan Muharrem İnce’nin asla Cumhur İttifakı’na destek vermeyeceğini söylemesi gibi.
Bir başka deyişle genelde her ayrılan ideolojik bakış ayrılığı ya da farklılaşmayı gerekçe olarak gösteriyor ama görüntüye bakıldığında tam anlamıyla bir siyasi matruşka izlenimi veriyorlar ve sonuçta iş dönüp dolaşıp daha çok kazan kazan durumuna geliyor. Şöyle ki; siyaset denildiğinde eskiler “çiledir, sabır işidir; iddian, inancın, ufkun, projen olacak’ derlerdi. Oysa şimdi görüyoruz ki bunların hepsi hikâye. Karşılık oluşturabilecek bir güce sahipsen az ya da çok fark etmez, yeter ki ittifaklar arası kâr, zarar dengesini etkileyeceğine inandır ve yolun açılsın. Yine yeni parti kurma ivmesini, hevesini artıran bir başka etken de siyaset yapma zemini, adresi bulamama durumu. Bu bağlamda da burada bana şans yok diyen yeni bir mecraya kanatlanıyor.
Açıkçası, siyaset eskiden daha çok bir dava, ideoloji, iddia içeriyordu, şimdilerde ise sosyal, siyasi bir hedef yerine, kişisel bir hedef haline getirenler de yapıyor. Bunda da konjonktürel ya da sistemsel şartların payı büyük.
Dolayısıyla, bunların ideolojik veya ideal anlamda ne kadar karşılığı vardır derseniz çok zayıf çünkü çoğu siyaset yapabilecek adres bulamadıklarından bu yolu seçiyorlar. Tabii bu noktada en merak edilen de pazarlıklardaki kriterler konusu.
Şöyle ki; ittifak bileşenlerinde özellikle oy oranı düşük partiler açısından toplama, çıkarma, hesapları nasıl yapılacak güç dengeleri neye göre belirlenecek. Varsa milletvekili sayısına mı ya da yoksa olası oy potansiyeline göre mi? Mesela CHP’den son istifa eden İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün katılımıyla TİP’in TBMM’deki milletvekili sayısı 4’e çıktı.
Böylece de Meclis aritmetiğine göre TİP şu an 6. parti konumuna geldi. Bir başka deyişle İnce’nin Memleket Partisi ile oyu düşük ama etkisi büyük diye ittifaklar arasında paylaşılamayan SP’yi de solladı.
Hem de toplumdaki oy oranı test edilmeden. Bu durumda da soru şu:
Olası bir ittifak durumundaki TİP’e katılan Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü CHP’den istifa konuşmasında bunun işaretini çok net verdi, nasıl bir pazarlık söz konusu olabilir. Özellikle de milletvekili kontenjanı açısından. Çünkü yarın başka vekiller de istifa edip oyu düşük partilere katılarak ittifaklar yoluyla yeniden seçilme şanslarını artırmak isteyebilirler.
Soruya dün konuştuğum deneyimli politikacılar yanıt veriyor:
“Olası istifalar anlamında önümüzdeki günlerde partilerde kaynamalar artabilir ama gidilecek yerler açısından kapasite belli. Mesela TİP 4-5 tane daha vekil alamaz. Çünkü ittifak pazarlığında kalkıp TİP’e 10-15 tane kontenjan vermezler.
Muharrem İnce’nin partisinin kontenjanı da şu anda doludur. Belki iki tane daha alabilir, daha fazla alamaz çünkü getirdiği arkadaşları milletvekili yapacak.
Ama eğer İnce’nin oyu kamuoyu yoklamalarında yarın yüzde 7-10’lara çıkarsa o zaman pazarlık şansı yükselir. Yok yine 1,5-2’lerde kalırsa o zaman alacağı milletvekili sayısı da 4-5’i geçmez.
Bak kamuoyu yoklamaları ortada senin alacağın vekil sayısı 3 biz sana beş verelim tamam diyecekler. Tek başına seçime girse baraj sorunu var, başka ne yapacak? Dolayısıyla transfer edecek olan İYİ partidir.”
Milletvekili pazarlığını kamuoyu yoklamaları mı belirliyor?
“Belirlemez olur mu sen güç Birliği yapıyorsun gelecek adamın gücüne bakmaz mısın. Ya kamuoyu yoklaması ya da her parti de kendine göre araştırma yaptırtacak ona göre de ortaklıktan pay isteyecek. Sistem bu. Önce paylaş sonra seçime gir...”
Özetle; seçim erken de olsa zamanında da olsa artık yaklaştı.
Sonuç itibarıyla iki sene kalmış durumda. Dolayısıyla da hazırlıklar ve her ne kadar ideolojik denilse de sistemsel, daha doğrusu koltuğa odaklı saf tutmalar çoktan başladı, devam ediyor. Hem partisel, hem de bireysel anlamda...”