CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” çıkışına odaklı kısır tartışmalar devam ediyor. Kolay da bitmez çünkü tartışma kendi içinde de boyut değiştirdi. Başlarda hangi kesimle, kiminle, nasıl hesaplaşılacağına dönük netlik olmadığı için farklı öngörüler ve merakla birlikte Kılıçdaroğlu’nun gündem yaratarak siyaseten doğru bir hamle yaptığına ilişkin tespitler ağırlıktaydı. “Gündemi artık AKP değil CHP belirliyor. Kılıçdaroğlu bir şey söylüyor, gündem oluyor ve takılıyorlar peşine” deniliyordu. Tabii “Kılıçdaroğlu’nun taktiği siyaseten doğru ama içini doldurması gerekir” diye temkinli yaklaşanlar da vardı. Özellikle de CHP içerisinden. Dolayısıyla o cenahtan endişe içerikli mesajlar dışında da pek fazla ses çıkmadı. Ama Kılıçdaroğlu’nun yelpazesi oldukça geniş helalleşme listesini açıklamasıyla, daha doğrusu geçmişteki bütün yanlışlardan, suçlardan partisinin sorumluymuş gibi bir hava yaratmasından sonra CHP içerisindeki rahatsızlıkların ivmesi de pik yapmış durumda... Hem çizilen perspektifin yanlışlığı hem de bu kadar geniş kapsamlı bir helalleşme listesinde parti içindeki, kırgınlık, küskünlükleri kucaklayıcı sözlerin bulunmamasına gelen tepkiler nedeniyle. Mesela konuştuğum CHP’nin önde gelen isimlerinin kesiştikleri ilk nokta “Helalleşme önce aileden başlar” şeklindeydi. Devamında anlattıkları ve sorulara verdikleri yanıtlar da şunlardı:
“Başta Önder Sav ile helalleşmeli. Kılıçdaroğlu’nu Önder Sav getirdi Genel Başkan yaptı. Ama ilk tasfiye edilen de Önder Sav oldu. Sadece o değil tabii geniş kadrolar tasfiye oldu. Ama bunlar ‘Kemalistleri, laikçileri temizledik. Partiyi biraz daha sağcıların oy vereceği hale getirdik’ diye bir övünç kaynağı olarak algılanıyor. Oraya sığınıyorlar… Dolayısıyla eğer bir barışmaysa bu önce aile bireyleriyle helalleşeceksin. Onun için de bu gündem tayin etmekten başka bir şey değil. Samimi değil bir kere. Son konuşması da onu gösteriyor zaten çerçeveyi genişletti, ortada kaldı.”
Nasıl yani?
İlk başlarda helalleşme çıkışı daha bir yumuşaktı, kavga, kırgınlık olmasın gibiydi ama son konuşmasıyla o kadar genişletti ki olayı Roboski’ye gitti, Ahmet Kaya’ya, Ali İsmail Korkmaz’a falan gitti, bizle hiç ilgisi olmayan birçok olayı da konunun içerisine kattı. Sapla samanı birbirine karıştırdı. Ve ne olduğu belirsiz bir şey oldu? Zaten parti içerisinde de özel gruplardaki yazışmalarda da müthiş şekilde eleştiri var. Bu ne helalleşmesi biz kimlerden özür diliyoruz gibi ciddi tepkiler, eleştiriler oluyor.
Bu kadar rahatsızlık varsa neden ses çıkmıyor?
“Parti içerisindeki mevcut milletvekillerinden kimse çıkıp bir şey demez çünkü hepsi tekrar milletvekili olmak istiyor. Sesi çıksa bir dahaki dönem milletvekili değil. Hepsi atama ve yine öyle olacak. Şu anda mevcut belediye başkanlarının hiçbirisi de çıkıp bir şey diyemez. Hangi belediye başkanının sesi çıkacak. Kemal Bey diyor ki belediye başkanları görevlerine devam edecek. Peki örgüt bunu istiyor mu? Onun hiç değeri, önemi yok. Onun için Kemal Bey’e kimsenin sesi çıkmaz. Kaldı ki kimse de çıkıp ‘Genel Başkan çok iyi bir konu açtı bu çok doğru bir hamle’ demedi. Herkes kulağının üzerine yatmış bekliyor. O bakımdan kimse aleyhinde bir şey söylemez. Söyleyenin kafası kopar...”
CHP gibi bir partide böyle bir konu gündeme getirilirken tartışılmaz mı?
“Eskiden bu vardı artık yok. Evvelce CHP’de Merkez Yürütme Kurulu’nu Parti Meclisi seçerdi, dolayısıyla Genel Başkanı denetlerdi. Şimdi öyle değil. Genel Başkan her şeyi tayin ettiği için kimse karşısında ‘bu şöyle denilse daha iyi olurdu’ diyemiyor. Genel Başkan ne diyorsa hepsi ‘evet efendim, harika efendim’ diye onaylıyorlar. Çünkü Merkez Yürütme Kurulu’nun tamamını Genel Başkan seçiyor. Yani ses çıkardığı zaman gidiyorlar. İşin özeti bu.”
Özetle; hem ülke siyaseti, partiler arası çekişmeler hem de CHP cenahındaki hareketlilik ve parti içerisindeki gelişmeler gösteriyor ki bu helalleşme tartışması bir süre daha devam edecek... Yani bu konu daha çok su kaldırır…