Savaş teorileri denildiğinde akla gelen ilk isimler, biri Uzakdoğu’nun ve klasik dönemlerin, diğeri Batı’nın ve modern dönemlerin temsilcisi olan iki büyük düşünür Sun Tzu ile Carl Von Clausewitz’dir. Gerek Sun Tzu’nun “Savaş Sanatı“, gerekse Clausewitz’in “Savaş Üzerine“ adlı eserleri, savaş konusunda üzerinde en çok durulan, en fazla tartışılan ve daha da önemlisi, en çok dikkate alınıp, uygulanmaya çalışılan kitaplar olarak bilinir. Bu anlamda da iki düşünürün yaklaşımında, savaşın amacı, zafere giden yol, kullanılacak yöntemler gibi temel konularda taban tabana zıt farklılıklar vardır.
Komutan, filozof Sun Tzu’ya göre, mükemmellik her savaşta çarpışarak kazanmak değildir. En iyi strateji savaşmadan kazanmaktır. Savaş bir ülkenin ana sorunu, ölüm kalım yeri, var olma ya da yok olma yoludur; muhasebesiz olmaz. Bu muhasebe de yol, gök, yer, komutan ve kural olarak beş aşamadır. Yol, halkın yöneticisiyle aynı görüşe sahip olması anlamına gelmektedir. Halk ise ancak kendi isteğiyle yönetici birlikte hareket ederek, ölüme meydan okuyabilir. Gök, karanlık-aydınlık, soğuk-sıcak, zaman-mevsimdir. Yer, uzaklık-yakınlık, tehlikelilik anlamındadır. Komutan, güvenilirlik, insancıllık ve cesarettir. Kural ise, askeri birliklerin örgütlenmesi, askeri harcamaların belirlenmesidir. Savaşın kazanılması bu unsurların bilinmesine bağlıdır. Sun Tzu diplomasinin ve uluslararası ilişkilerin önemine de dikkat çeker.
Ölene dek bir asker olarak yaşamını sürdüren Clausewitz’e göre ise, savaşı, politik amacımızı, diğer bir ifadeyle irademizi düşmana zorla kabul ettirmek için başvurulan güç kullanma eylemi olarak nitelemek mümkündür. Savaş, şiddet kullanımını meşru kılmaktadır. Şiddet, karşındaki düşmanın gücünü kırmak için kullanılması zorunlu bir araçtır. Savaşta kullanılan güç ne derece artırılırsa, karşı tarafta gücünü artırabilir. Ancak burada önemli olan nokta, gücün artmasıyla düşman iradesinin kırılmasının kolaylaşacak olmasıdır. Büyük bir başarı kazanmanın yolu ancak büyük bir savaştan geçmektedir. Düşmanın iradesi kırılmadıkça, halk boyun eğmedikçe, düşman unsurların etkisi sona ermiş kabul edilemez. Kan dökülmeden başarı mümkün değildir ve kansız kazanılan zaferlere saygı duyulması anlamsızdır. Fetih ancak kanla yapılırsa, saygı duyulacak bir zaferdir.
***
Rus politikacı ve eski istihbarat görevlisi Vladimir Putin, “özel askeri harekât” diye adlandırdığı Ukrayna’nın topyekûn işgalini televizyondan açıkladığı konuşmasında, tüyler ürpertici uyarılar yapmıştı:
“Dışarıdan müdahale etmeyi düşünen herkes bilsin: Bunu yaparsanız, tarihinizde yaşadığınız her şeyden daha büyük bir bedel ödersiniz.”
O andan itibaren de bağımsız bir ülkenin topraklarına saldırıyor, asker-sivil fark etmeksizin füzeler yağdırıyor. Çocukları, sivil halkı acımasızca öldürüyor. Dünyanın büyük bölümünün tepkisine ve uygulanan yaptırımlara rağmen de Ukrayna’yı işgal planından geri adım atmıyor. Hatta daha da sertleşerek nükleer silah tehdidiyle bunu tam bir çılgınlık noktasına taşımış durumda. Toptan yıkıcı ve baskıcı bir harekât planı kapsamında da Rus ordusunun 65 kilometre uzunluğundaki ağır silahlı dev konvoyu Kiev’e doğru ilerliyor. Yani bugüne dek siyasi hamleleriyle daha çok ‘büyük bir stratejist’ diye tanımlanan Putin tam anlamıyla bir ölüm makinesine dönüşmüş durumda. Bir ülkeyi yok etmek için var gücüyle saldırıyor. Dolayısıyla, pek fazla ekranlarda da görünmüyor artık. Bu arada Putin’e karşı kendi ülkesi Rusya içinde dahi bugüne kadar görülmemiş sivil kitlesel tepkiler de oluyor.
***
Asıl mesleği aktörlük olan Volodimir Zelenskiy, füzeler düşmeye, ülkesinin toprakları Rus askerlerince işgal edilmeye başladığında sosyal medya hesabından dünyayla şunları paylaşmıştı:
“Bu sabah devletimizi tek başımıza savunuyoruz. Dün olduğu gibi dünyanın en güçlü güçleri uzaktan izliyorlar.”
Haklıydı, gerçekten yalnız bırakıldı. ABD, NATO ve AB “Kahraman Ukrayna halkının yanındayız” sözleriyle seyretmekle yetindi. Dolayısıyla, dünyanın en büyük konvansiyonel güçlerinden birine karşı ülkesini savunma konusunda Zelenskiy tek başına kaldı. Bu yüzden de geçmişten ders almamakla eleştirildi hatta 2-3 günde Putin onu devirir denildi. Ama tam tersi oldu, duruşu ve çıkışlarıyla Zelenskiy halkıyla bütünleşti. Ve Ukrayna özgürlüğü için ölümü göze alarak büyük bir direnç gösterdi, hâlâ da direniyor ve kararlı. Yani hayatta kalmak için savaşıyor. Sahadaki bu gelişmeler nedeniyle de başta sessiz kalan ABD, NATO ve AB de artık sesini yükseltmeye başladı. Hatta başta silah satışını bile durduran Almanya U dönüşü yaparak silah gönderiyor, Bulgaristan bile savaş uçağı desteği verdi. İngiltere “İsteyen İngiliz vatandaşı savaşmak için gidebilir” dedi. Tarafsızlığıyla bilinen İsviçre dahi Rusya’ya karşı taraf oldu. Birçok ülkede insanlar Putin aleyhtarı protesto gösterileri yapıyor. Online bağlantıyla Avrupa Parlamentosu’na seslenen Zelenskiy ayakta karşılandı. Oyunun rengi değişti yani.
***
2022 yılında Avrupa’nın ortasındaki bu utanç verici savaşta hangisi Sun Tzu, hangisi Clausewitz, net. Hangi düşünce daha baskın çıkacak, onu ise göreceğiz...