Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kabil’de 200’e yakın insanın ölümüne neden olan saldırıları terör örgütü DAEŞ üstlendi, ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı olayın hemen sonrasında bu örgütü işaret etti, Başkan Biden da konuşmasında “Affetmeyeceğiz, unutmayacağız, onları avlayacağız” dedi ancak asıl soru işareti olan nokta şu: Arkasında kim var? Evet, eylemleri gerçekleştiren ya da taşeron DAEŞ, kendini patlatan intihar bombacısı da DAEŞ’li olabilir ama onu, onları kim, hangi güç kullandı? Hatta aynısı saldırının hedefi ve amacı için de geçerli. Tamam, saldırılarda 13 Amerikan askeri de öldü, 20’ye yakını da yaralandı, dolayısıyla hedef direkt ABD görülse de daha başka tezgâhlar, kurgular da olabilir. Hele de olayın odağındaki ABD gibi sabıkalı bir aktör olduğunda. Çünkü olayın gelişi de gelişmesi de tam anlamıyla kafa karıştıran ve karanlıklar içeren nitelikte. Şöyle ki Taliban’ın hızlı ilerleyişi konusunda ABD’nin “Yanıldık. Bu kadar keskin bir dönüş olabileceğini, bir gün içinde devlet başkanının ülkeyi terk edip gideceğini, eğitilmiş bütün orduların silahı bırakacağını ummuyorduk” gibisinden sözleri zaten yersen havasındaydı. Dahası, bir de ABD’nin apar topar çekilirken geride bıraktığı çok sayıda silah ve teçhizat var. Onların kime gittiği, ne kadarının Taliban’a kaldığı ya da DAEŞ’in veya bölgedeki diğer terör örgütlerinin eline geçip geçmediği de meçhul. Tabii en kritiği de CIA gibi bir yapılanmasıyla her yeri, her köşeyi dinleyen, istediği bölgeyi, ülkeyi karıştıran ABD’nin, tüm bunları geçtik, kendi askerlerinin canına da mal olan bir terör saldırısını nasıl atladığı. Evet, DAEŞ tarafından Kabil Havalimanı’na yönelik terör saldırısı olabileceğine dönük duyumlar vardı, hatta ABD, İngiltere ve Avustralya perşembe sabahı itibarıyla vatandaşlarına olası bir saldırı konusunda uyarıda bulunmuştu ama bunlar istihbarat değil, daha çok herkesin öngörebileceği, kestirebileceği cinsten şeyler. Dolayısıyla, CIA gibi bir yapılanmadan beklenen ve olması gereken şey nedir? Olasılıklara dayanan flu uyarılar değil, eylemi örgütün hangi mensubu ne zaman yapacak, geliş istikametleri nedir, günü, saati gibi somut ve net bilgiye dayanan “sıcak” ya da “gerçek” istihbarat, buna bağlı olarak da eylemi önlemek, teröristi, teröristleri etkisiz hale getirmek. Yoksa intihar bombacısı ya da terörist Kabil Havalimanı’na ABD askerinin burnunun dibine geldikten sonra durdurmak çok zor. Nitekim öyle oldu ve ABD’nin istihbarat zafiyeti daha doğrusu fiyaskolarına bir yenisi daha eklendi. Sonrasında ekranlarda konuşulanlar, tartışılanlar da malum:

Haberin Devamı

Bu, DAEŞ’in Horasan kolunun, Batı ve ABD çekilmeden onlara kayıp verdirmek, onlara maliyet ödettirmek veya Taliban ile problemli olan DAEŞ’in dünya kamuoyunda Taliban’ın güvenilirliğini sarsmak için yapılmış bir olay. Yönetim paylaşımı hesapları ya da bir başka ülke, ülkeler (Çin, Rusya, vb.) taşeron kullanmak vasıtasıyla ABD ile Taliban arasındaki bu anlaşmayı bozmak, ABD’nin zaten çizilen prestijini hepten düşürmek ve bölgede kendisinin hâkim olduğunu göstermek istemiş de olabilir. Hatta ABD’nin bölgeden ayrılmasını istemeyen İsrail’in bile bu olayda parmağı olabilir diyenler oldu. Gerçi Biden’ın ayrılma konusundaki kararlığı ve hesabın başka şekilde görüleceğine dönük sözleriyle bu tez geriye düştü ama tam olarak sıfırlandı anlamına da gelmiyor. Çünkü olağan şüpheli olarak ABD’yi işaret edip şunu dillendirenler de var:

Haberin Devamı

“Yeni Afgan devleti, yönetimi Çin’e, Rusya’ya yaklaşırsa bu ABD’nin işine gelmez. Çünkü ABD’nin Orta Asya ile ilgili planları var. Bu planların başlangıç ya da merkez noktası olarak Afganistan’ı görmüş olabilir. Bu çekiliş kendi halkını, toplumunu tatmin etmiştir ama ABD oradaki etkisini mümkün değil kaybetmek istemez. Bu etkiyi sürdürebilmek için de oradaki sıkıntıları, problemleri, ABD askerlerinin başına gelen şeyleri bahane ederek yakın gelecekte Afganistan ile başka planları olabilir.”

Haberin Devamı

Özetle; öyle ya da böyle, daha uzun süre devam edecek bu karanlık ve flu tabloda bir kez daha ortaya çıkan somut tek nokta var. O da ABD’nin kurtarıcı falan olmadığı... Aksine, ayak bastığı her yeri daha da karmaşıklaştırdığı... Ve ABD’nin asla bundan vazgeçmeyeceği yakın bir gelecekte de intikam alıyoruz bahanesiyle daha başka yerleri de karıştıracağı...