Hain darbe girişiminden bu yana geçen beş yılda temizlik bağlamında önemli bir mesafe kat edildi. Ankesörlü telefon soruşturması ve FETÖMETRE uygulamasıyla özellikle TSK’da başarılı sonuçlar alındı, binlerce kripto FETÖ’cü deşifre edildi. Aynı durum adliye ve mülki amirler, Emniyet teşkilatı için de geçerli. Ve hâlâ da on binlerce kişi hakkında inceleme, soruşturma sürüyor. Bu arada darbe davalarında 5 bin civarında FETÖ’cü hakkında ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ya da süreli hapis cezaları verildi. Örgüt davalarında da on binlerce kişinin yargılaması devam ediyor. Yani yargı süreci de tam gaz işledi, işliyor. Ama yine de tüm bunlar temizlik bitti, tehlike geçti anlamına gelmiyor. Çünkü hâlâ kendini saklayan ya da bukalemun gibi renk değiştiren FETÖ’cüler söz konusu. Zaten kendileri de buna renklendirme diyorlar. Mesela, genellikle diğer cemaatlere, STK’lara adapte oluyorlar. Ya da Atatürkçü, zaman zaman da ‘a’ veya ‘b’ partisinin adamı olarak görünüp kendilerini farklı göstermeye çalışıyorlar. Dolayısıyla, değişmiyorlar, sadece görüntüleri o şekilde oluyor. Akıl olarak, düşünce olarak FETÖ’den ayrılmıyorlar. Aynı adam, aynı düşünce ama görüntüsü farklı. Ki bunlar ülke içinde olduğu varsayılan hainler, bir de yurt dışına tüyenler ve asıl Pensilvanya’daki çıbanbaşının durumu var. Nitekim onlara yönelik olarak MİT’in “paketleme” çalışmaları ya da diplomatik yönden iade girişimleriyle de aralarında FETÖ’nün kritik isimlerinin de bulunduğu çok sayıda FETÖ’cü de Türkiye’ye getirildi. Dolayısıyla, FETÖ’yle mücadelede epey yol alındı denilebilir ama daha görülecek çok hesap var. Özellikle de ABD, Almanya başta olmak üzere yurt dışında şer faaliyetlerini sürdüren, bu amaçla da Ermeni, Yahudi lobileriyle her türlü ittifaka giren hainler dikkate alındığında. Yani beş yıl önce bugün kendi halkına ateş eden, devletin kurumlarını işgal edip dağıtan, milletin meclisini savaş uçaklarıyla bombalayan alçaklara karşı Türkiye’nin sokağa dökülmesiyle kirli planı deşifre olan ABD de hâlâ FETÖ’yü koruyup, kollamaktan vazgeçmiş değil. Ya da bir başka deyişle, ABD için FETÖ’nün kullanım süresi henüz bitmedi, hatta yeni Biden dönemiyle ilişkiler tam anlamıyla pik yapmış durumda. Bu bağlamda da hem Türkiye aleyhine hem de kişileri hedef alan yoğun kara propaganda faaliyetlerinin yanı sıra özellikle 2023 seçimlerine odaklı kaos yaratma amaçlı kirli plan ya da tezgâh için çabalıyorlar. Örneğin, dün konuştuğum, geçmişte kritik görevlerde bulunan eski istihbaratçı Metin Ersöz diyor ki:
“ABD’deki Demokrat yönetim ile FETÖ’cüler iç içeler. Türkiye aleyhine politikalarını hem kuzey Irak olsun hem Suriye olsun, FETÖ’cülerle birlikte oluşturduklarını görüyoruz. ABD’de FETÖ’cüler son derece etkin ve faal yani. Ekonomik olarak da güçlüler; sistemden de o sistemin açıklarından da besleniyorlar ve taraftar da buluyorlar. Ermeniler, Yahudiler ve diğer Türkiye aleyhtarı olan gruplar ya da Türkiye’den çıkarı olan bu amaçla da ülkedeki politikayı değiştirmeye çalışan gruplardan da destek buluyorlar. Bu bağlamda da ciddi anlamda güçlendiler. Şu anda kontrol ABD’nin elinde ve Türkiye’deki 2023 seçimlerine dönük kaos planlarını körüklüyorlar. Dolayısıyla, 2022’nin ikinci altı ayından itibaren, hazirandan sonra Türkiye’de çok daha olumsuz şeyler olacağını öngörebiliriz. Şu anda bir kaosun eşiğindeyiz, anlıyoruz ki yavaş yavaş veriliyor ve arkası gelecek. Tabii ki FETÖ’cüler de bugünkü iktidarın gitmesini ve 4-5 yıl sonra tekrar Türkiye’ye dönmeyi planlıyorlar. Başka alternatifleri yok çünkü. Olur da bu iktidar giderse diyecekler ki bize oyun kurdular...”
Özetle; 15 Temmuz 2016 gecesinde darbecilere karşı verilen mücadelede 250 şehit, 2 binden fazla gazimiz var ama hainler hâlâ hiç utanmadan, sıkılmadan ülkeye dönüş ya da hapis cezalarından kurtulma hesapları peşinde. Hem de şer planlarını gerçekleştirmek amacıyla kirli ilişkilerde ve alçaklıklarda yine sınır tanımaksızın. Dolayısıyla, 15 Temmuz darbe girişimi ile o karanlık gecede yaşanan hainlikler kabul edilemez ve asla unutulmaz ama bir yandan da bu alçakların maskelerinin düşmeleri açısından “Her şerde bir hayır vardır” gibisinden bir bakış da söz konusu. Çünkü 15 Temmuz olmasaydı bunlar belki de devletin içindeki kadrolarıyla, askerleriyle daha güçlü bir hal alacaklardı. O nedenle, 15 Temmuz bunlardan arınma adına hayırlı oldu da denilebilir. Bu vesileyle, bugüne dek bu ülke için canını feda eden tüm şehitlerimize rahmet diliyor, gazilerimizi şükranla anıyoruz.