Yerel seçimden başarıyla çıkan ana muhalefet partisi CHP uyum görüntüsü verse de üç ayrı dinamik (Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş) ya da parti içi dengeler anlamında kritik üçgendeki gerilim hissediliyor. Bir de siyaseti bırakmadığını söyleyen ve açtığı ofisiyle alternatif bir genel merkez havasındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun gücünü sürdürme, koltuk ihtirası söz konusu. İsimler, konuşulanlar, beklentiler, hesaplar üzerine kurgulu şimdilik daha çok derinlerde süren bir çekişme havası hâkim partide... Bu CHP’nin zaten kodlarında var olan bir ritüel, bildik hikâye denilebilir, ancak bu kez durum başka... Mesela dün konuştuğum CHP’deki ağır abilerin yorumu şuydu:
“Eskiden de tartışmalar oluyordu ama taraflar birbirlerine benziyordu. Farklı düşünseler bile günün sonunda çok ayrık bir durum söz konusu değildi. CHP kimliği ön plandaydı. Herkes bir tarafa çekmiyordu. Şimdi daha bir başka, Kemal Bey’in tavrı, hamleleri de sıra dışı zaten.”
Ne gibi diye sorduğumda ise anlatılanlar şöyleydi:
“CHP’de taraftarlaşma var. Mansur Yavaş cephesi ayrı, Ekrem İmamoğlu cephesi ayrı, Özgür Özel cephesi ayrı Kemal Kılıçdaroğlu cephesi ayrı… Geçmişte hepsi, hatta tüm muhalefet bir aradaydı. Şimdi muhalefetin hepsi parçalı, ortak değerler yıkıldı, incinmişliklikler, ötekileştirmeler itilme, istenmeme olayları, hatta CHP’lilik tartışmaları arttı. “
Siyasette bu tarz hamleler, görüntüler olabilir, normal denilebilir ama bazı sıra dışılıklar olduğu da ortada. Özellikle de kurultayda kaybedip koltuğu bıraktıktan sonra diğer eski, önceki Genel Başkanlar gibi kenara, köşeye çekilip, CHP’nin mevcut yönetiminin tam arkasındayım demeyen Kılıçdaroğlu açısından... Değil destek aksine bir de art arta sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar ya da medyaya verdiği röportajlarla ne kadar kırgın ve üzgün olduğunu hissettiriyor sürekli. Hatta sırtımdan, hançerlendim, yalnız bırakıldım çıkışlarıyla hafiften hesaplaşma mesajı da veriyor bir yandan da... Bu bağlamda da CHP’de farklı gibi görünen ama nihayetinde aynı noktaya çıkan iki görüş var... Biri Kılıçdaroğlu bırakmadım, siyasetin ortasındayım diyor ama alternatiflik, genel siyasette etkinlikten ziyade CHP içerisindeki dengeleri etkileme, kimden yana olursa oraya kazandırırım anlamında. Onun içinde bu özgül ağırlığını fazlasıyla hissettiriyor. CHP içinde her şeyi bilen adam olması nedeniyle her iki taraf da üzerine fazla gidemiyorlar zaten...Bu dönemde Kılıçdaroğlu’na karşı kayıtsız kalırsanız ittifaklar, parti içi dengelerle ilgili stratejileri başka noktalara yönlendirebilirsiniz çünkü. Mesela Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu’nun konuşulan ama henüz bekleme aşamasındaki yakınlaşmasına sebebiyet veren bir noktaya götürebilirsiniz. Genel Merkez grubu olarak da yalnız kalabilirsiniz. Tam anlamıyla bir tahterevalli siyaseti yani...
Yine “ahde vefa olarak Kemal Bey üzülme diyorlarsa o ayrı bir şey, arkandayız hadi yürü demek başka bir şey, sen varsan biz varız yoksan yokuz demek apayrı bir şey” tezinden hareketle diğer görüş ise şu: CHP adına yıllar sonra gelen bir başarı varken, Özgür Özel Genel Başkanlıkta yükselen bir ivme yakalamışken, Kılıçdaroğlu’nun benim peşimden gelin demesinin karşılığı pek olmaz... Yani hâlâ varsa liderlik iddiası iki tezde de sıkıntılı...
Kısacası CHP’deki görünen, görünmeyen bütün aktörler “Omuz omuza verelim, biz nerede hata yaptık, halktan nasıl koptuk” deyip ortak çözüm üretmek yerine, birbirleriyle kıyasıya rekabet halindeler ve dar alanda kısa paslaşmalar yapıyorlar... Kimin kimden yana olduğu ya da nerede duracağını, hangi hesap peşinde olduğunu, olacağını kestirmek zor. Dinamikler arasında sürekli gel-gitler yaşanıyor. Bu manzaranın da hem CHP açısından hem de başa oynayan aktörler, özellikle de Kılıçdaroğlu açısından iyi bir görüntü olmadığı da açık ve net. Tabanın bundan rahatsız olduğu da... Ama CHP adına bir başka gerçeklik de şu:
Kılıçdaroğlu’nu bir kenara itmeleri zor...Hatta itemezler... Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın, Kılıçdaroğlu ile ilgili sosyal medyadan yaptığı paylaşımlarına Genel Merkez tarafından “eleştiri sınırlarını aştı” diye gösterilen hassasiyetin bir nedeni de bu zaten...