“Dostlarla iktidar” hedefiyle ittifak içi dengelere, hesaplara odaklanan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir yandan da “Kanaat önderleri, muhtarlar ve STK temsilcileri” buluşmaları kapsamında il il dolaşıyor. Yani halkın nabzını tutmaya çalışıyor. Bu anlamda da doğru yapıyor çünkü Türkiye’de seçmen davranışını belirleyen ana tema ideoloji değil... Seçim kazanmak için sokaktaki insanı yakalayacak, umut verecek somut projeler ve söylemler şart...Tabii güven vermek kaydıyla... Dolayısıyla bunun testi elbette sandık zamanı ama Kılıçdaroğlu’nun halkı yakalamak amacıyla CHP adına daha çok kendisinden önceki dönemlere atıfta bulunduğu özeleştiriler nedeniyle gelişen bazı rahatsızlıklar da söz konusu. Mesela partiden ihraç edilen Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, 26 Ağustos’taki Çorum konuşmasında Kılıçdaroğlu’nun egemen güçlere yaranmak için partisinin tarihini karaladığı iddiasıyla tepki verdi. Benzer tepkiler Kılıçdaroğlu’nun 25 Ağustos’ta Ankara’daki muhtarlar, STK temsilcileri ve kanaat önderleri buluşmasında ülkedeki sorunlar ve çözüm önerilerine değindiği konuşmasının son bölümünde sarf ettiği şu sözler için de geldi:
“Biraz sonra buraya oturacağım bana soru soracaksınız, aklınıza şu gelmesin Genel Başkan’a da bu sorulur mu? Sorulur. Bu soruyu sorarsam acaba Genel Başkan üzülür mü? Üzülmem. Buraya oturuyorsam her sorunuza samimi olarak cevap vermek zorundayım öyle alttan alıp yuvarlamak öbür tarafa dolandırmak yok. Çok açık ve net inandığım şeyleri samimi olarak söyleyeceğim. Sizler de samimi olarak sorun birbirimizi tanıyalım. Bizim kusurumuz var mı, CHP’nin? Var. Kabahatimiz var mı? Var. Ben bunu da gayet iyi biliyorum. Ama size şunu söyleyeyim son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir. Artık biz halkın partisiyiz... Apartman görevlisinin partisiyiz, taşeron işçinin, esnafın bakkalın, sanayicinin, halkın partisiyiz...”
Evet bunlar CHP adına kitlelerin gönüllerini bu yolla da oylarını alma anlamında elbette doğru ve etkileyici sözler. Hele de parti olarak yapılan kusuru ve kabahati kabullenmek. Ancak sonrasında gelen “size şunu söyleyeyim son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir. Artık biz halkın partisiyiz” vurgusu da Kılıçdaroğlu’nun kendisinden önceki dönemler açısından sorgulanabilir, hatta cevap hakkı doğurabilir nitelikte… Mesela “Halkçı Ecevit” ya da “Umudumuz Ecevit” sloganlarıyla kitleleri peşinden sürükleyen CHP’nin eski Genel Başkanlarından Bülent Ecevit yaşasaydı Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerine karşılık ne söylerdi acaba? Dolayısıyla bu gibisinden çıkışların parti içindeki dinamikler arasında zaten var olan çekişmeyi daha da tetikleyeceği çok net. Nitekim konuştuğum CHP’nin önde gelen isimleri geçmişe dönük bu gibi söylemlerden oldukça rahatsızlardı. Şöyle diyorlardı:
“Eskiyi, geçmişi inkâr etmek oluyor bu. Bu deyiş ne zaman haklı olabilirdi? Devraldığı zaman yüzde 25’ olan oy oranını yüzde 35-40’lara çıkarsaydı dediği doğruydu. CHP bir kitle partisi profesöründen apartman görevlisine kadar herkes heyecan duymalı ki, koşarak gelmeli ki bir şeyler olabilsin. Yoksa profesör gitti apartman görevlisi geldi falan bunlar çözüm değil. Palyatif şeyler bunlar. Kendi dönemini ayırıyor ama orada da şöyle bir şey var. İşte biz Atatürkçülüğü az ağzımıza aldık, laikliği az ağzımıza alalım çünkü biz sağ kitleye yaklaştık, sağdan insanlar geldi milletvekili falan oldu, böylece de CHP liberal ve muhafazakarların oyunu alıyor diye bir rüya içindeler. Biz şu anda muhafazakarların oyunu falan almıyoruz. Onlar AKP’den kopuyorlar ama nereye gideceklerini bilmiyorlar. İşin doğrusu bu. CHP sağa yatarak alternatif olamaz çözüm getirerek, umut olarak yapabilir olabilir.”
Ecevit dönemi örneği gibi mi?
“Evet, asıl Ecevit zamanında halkın partisi oldu bu parti. Kaldı ki CHP her dönemde halkın partisi olmuştur. Her zaman yüzde 20-25 oyu vardır. Kitlelerde kayma vardır giden olmuştur gelen olmuştur. O başka bir şey ama CHP her zaman halkın partisi olmuştur. Sadece oy verenler değil söylemleriyle de öyle. Devamlı memurun işçinin dar gelirlinin hakkına sahip çıkmıştır. Tamam baraj altı kaldığı dönemlerde olmuş ama o dönemler DSP’nin yükseldiği dönemler oldu sonuç itibarıyla. Dolayısıyla CHP’nin başarısı ancak iktidar olup bütün kitleleri kucaklamakla olur...”
CHP yönetimi bunun farkında değil mi?
“Onların iktidar olma diye bir dertleri yok. Bakın hiçbir gün çıkıp bir tanesi CHP tek başına iktidar olacak gümbür gümbür gelecek demiyor. Genel Başkan diyor ki CHP artık halkın partisi oldu. Peki niye o zaman biz tek başımıza iktidara geleceğiz demiyor. İktidar olacağız diyebiliyor musun? Yok. Ne diyorsun? Arkadaşlarla geleceğiz… Dolayısıyla bu günü gün etmedir. Geçmişini inkâr edip bugünü parlatmaya çalışıyor doğru bir davranış değil. Aslına bakarsanız, dün neyse 15 sene önce neyse bugün de odur...”