Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Lafa geldi mi “Can dostlar” diye tanımladığımız hayvanların özellikle yaşam hakları kanunlarla garanti altında. Biri 5199 sayılı yasa, diğeri de onda bazı değişiklikler öngören ve Temmuz 2021’de yürürlüğe giren 7332 sayılı kanun. Hatta yenisinde eskisine ilave olarak onların “mal değil can olduğunu” kabul eden önemli yenilikler söz konusu. Dolayısıyla, çok değil, daha beş ay önce  neredeyse herkes tek ses, tek yürek, katledilen, işkence yapılan, tecavüze uğrayan, sözüm ona barınak! denilen yerlerde aç susuz bırakılarak ölüme terk edilen can dostlarımızın daha bir güvence altına alındığını konuşuyordu. Verilen siyasi mesajlar da ağırlıkla bu yöndeydi. Şimdilerde ise Gaziantep’te pitbull cinsi iki köpeğin 4 yaşındaki Asiye’ye saldırdığı dehşet verici olay nedeniyle tam tersi bir görüntü var. Çünkü minik Asiye’nin yürek parçalayan durumuyla ilgili fatura toptan kesildi ve o koruyacağız denilen sokaklardaki tüm can dostlar hedefe konuldu. Bunu fırsat bilen ya da durumdan vazife çıkaran bazı belediyeler de yoğun bir toplama faaliyeti içindeler. Irk, cins, anne, yavru, kulağı küpeli (rehabilite edilmiş) hayvan ayırt etmeksizin eziyet yarışı yapıyorlar. Çöp kamyonlarında taşınan canlı hayvan görüntüleri dahi var. Bunda da insanları hayvanlara karşı kine ve nefrete yönelten, insanlık adına utanç verici bazı yayınların etkisi büyük. Hatta bu, anlamsız bir şekilde, siyasi malzeme konusu da yapılmış durumda. “AKP’li belediyeler talimatlara uyup hayvanları topluyor, CHP’li belediyeler karşı çıkarak toplamıyor” gibi. Yani dostların “can”ları üzerinden garip  bir siyasi hesaplaşma da sürüp gidiyor. Hem sosyal, hem geleneksek medyada. Ama hiç kimse de çıkıp son yasaya ve yıllardır süregelen yasaklara uymayan insanları sorgulamıyor. Mesela daha önceki gün MİLLİYET’in manşetinde, Meltem Günay imzasıyla yer alan haberde, üretimi ve satışı 17 yıldır yasak olan, tehlikeli ırk olarak kabul edilen pitbull cinsi köpeklerin sosyal medya platformlarından satıldığı, bir tıkla kapınıza kadar nasıl geldiği vardı. Ve o yavru köpeklere sahiplerince, şiddet uygulanarak özellikle saldırganlaştırıldığı anlatılıyordu. Yine bu gibi hayvanlara ağızlık ve tasma takma zorunluluğu ile halkın yoğun olarak bulunduğu yerlere ve çocuk oyun alanları, parklarına girme yasağı da hem yasada hem de bakanlıkça çıkarılan son genelgede var. Kısacası, o hayvanların azmettiricisi sahiplerini ve hangi görüşten olursa olsun onlara gerekli müdahaleyi yapmakta ihmali olanları, yani asıl failleri konuşan, eden yok. Varsa yoksa tek sorumlu hayvanlar. Tabii bu olayın asıl bir de çok tartışılan barınaklar ve kısırlaştırma seferberliği tarafı da var. Çünkü adı sempatik gelen o barınaklar bir kaç örnek dışında tam anlamıyla facia. Günlerce yiyecek,  içecek su verilmeyen yerler var. Birçoğunda, bakımevi, kısırlaştırma falan da hikâye. Hem de yıllardır. Bunları kulaktan ya da tarafıma aktarılan bilgilerden değil bizzat gidip görüp tanık olduklarımdan anlatıyorum. Mesela 2-3 yıl önce bu konuda çok övünen bir belediyenin barınağında uzunca bir süre kısırlaştırılacak hayvanları bayıltmak için gerekli ilaç yoktu. Dolayısıyla hayvanlar barınağa mahkum kalmışlardı. Ben alıp vermeyi önermiştim ama onu da kabullenmemişlerdi. Pandemi sürecinde de bu işlemin birçok yerde hepten durduğu da malum. Yapanlara da sokak hayvanını götürüp kısırlaştırmak için randevu almak ise neredeyse olanaksız. Dolayısıyla, öncelikle bu konuda gerçek bir seferberlik kaçınılmaz. Bu bağlamda da belediyelerin yanı sıra özel veterinerlere de sorumluluk yüklenebilir. Her biri ayda üç beş sokak hayvanını kısırlaştırsın diye.

Haberin Devamı

Yani dememiz o ki durumdan vazife çıkarıp bir anda toplamaya odaklanmak yerine, öncelikle nelerin, neden yapılmadığını sorgulamak ve çözüm üretmek gerekiyor. Kaldı ki son yayımlanan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı genelgesi de öncelikle “5199 sayılı Kanun uyarınca üretimi, sahiplenilmesi, sahiplendirilmesi, barındırılması, beslenmesi, takas edilmesi, sergilenmesi, hediye edilmesi ve ülkemize girişi, satışı ve reklamı yasak olan tehlike arz eden hayvanlar (Amerikan Pitbull Terrier, Dogo Argentino, Fila Brasilerio, Japanese Tosa, American Staffordshire Terrier ve American Bully) ile ilgili belediyelerimizce denetimlerin 7/24 esasıyla yapılması” diyor. Ayrıca toplanıp hayvan barınaklarına getirilen sahipsiz hayvanların kısırlaştırmalar sonrasında, alındıkları ortama bırakılmalarını öngörüyor. Nitekim Çevre Bakanı Murat Kurum da dün Hürriyet gazetesinde yer alan son açıklamasında “Kanun kısırlaştırılan rehabilite edilen hayvanları alındığı yere bırak diyor” sözleriyle bunu çok net olarak bir kez daha uyardı. Özetle, ‘Can dostlarımızın” bir yandan haklarını iyileştiriyorum deyip önemli adımlar atarken, diğer yandan da zaten var olan haklarını durumdan vazife çıkaranların ortadan kaldırma niyetleri, hele de onların “can”ları üzerinden siyasi hesaplaşmalar yapmaları en yalın anlatımıyla haksızlık, vicdansızlık.

Haberin Devamı

“Can dostların” partileri, kendilerini savunacak dilleri falan da yok.   

Haberin Devamı

Yazıktır, günahtır...