Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Merakla beklenen Erdoğan-Biden görüşmesinin nerede nasıl olacağına dönük gelişmeler son dakikaya kadar hep olasılık şeklindeydi. İki lider arasındaki zirvenin daha önce İskoçya’nın başkenti Glasgow’daki İklim Zirvesi’nde baş başa olacağı açıklanmış, randevu daha sonra Roma’ya alınmıştı. Roma’da G- 20 zirvesindeki görüşmenin de 20 dakika olarak planlandığı açıklanmış ama bir olasılık uzayabilir de denilmişti. Nitekim öyle de oldu iki lider arasındaki görüşme öngörülen 20 dakikalık süreyi fazlasıyla aşarak bir saat 10 dakika sürdü. Sonrasında iki taraftan yapılan açıklamalar da görüşme öncesindeki olumlu mesajlar ve sıcak görüntüleri pekiştirdi. Dolayısıyla buluşmanın öncesi, görüşme süreci ve sonrasında ekranlardaki canlı yayın konuklarının, uzmanların yorumları, öngörüleri de hep değişkenlik içeren nitelikteydi. Mesela buluşma öncesindeki görüşler iki lider arasındaki temasın diyalog açısından çok kritik ve önemli olduğu ancak içerik anlamında daha çok 20 dakika gibi kısa bir sürede Türk-ABD ilişkilerindeki sorunların pek fazla ele alınamayacağı şeklindeydi. Hatta görüşmedeki çevirmen varlığı nedeniyle zamanın kesinlikle yetersiz olduğunu savunanlar vardı. Aslında bunda gelişmeleri canlı olarak ekranlardan aktaranların katkısı da var denilebilir. Çünkü sıcak bilgiler hep öngörülen sürenin uzama olasılığının pek fazla olmadığı üzerineydi. Özellikle de G-20 programı çerçevesindeki devam eden planlı etkinlikler nedeniyle. Ama ne zamanki buluşmaya ilişkin görüntüler ekranlara yansıdı, o andan itibaren de görüşler daha olumlu yönde farklılaşmaya başladı. Tabii, bunda görüşme öncesi fotoğraf çekimi sırasında ABD’li bir gazetecinin “Türkiye’ye F-16’ları vermeyi planlıyor musunuz?” sorusunu yanıtlayan ABD Başkanı Biden’in “İyi bir görüşme yapmayı planlıyoruz” sözlerinin de etkisi oldu. Bu bağlamda ekranlarda yapılan yorumlar da “Uzlaşı noktasında adımlar atılıyor” gibisinden oldukça olumlu bir havaya dönüştü. Görüşme süresinin iyiden iyiye uzaması da bu ivmeyi hepten yukarı çekti. Hatta bu anlamda “Belli ki Türkiye bütün sorunları masaya koyarak tek tek ele aldı. Biden’de ben kalkıyorum demedi. Zaten çok uzun yıldır, dost, arkadaş olan iki kişiden bahsediyoruz. Her ikisi de siyaseti çok iyi biliyorlar, dolayısıyla birbirlerine belki ‘sen şurada bunu dedin ya da böyle tavır aldın’ noktasına varıncaya kadar klasik zirve ötesinde dostane konuşmaları da olmuştur” diye yorumlar bile yapıldı. Görüşmenin bitiminden hemen sonra iki taraftan peş peşe gelen olumlu açıklamalar üzerine de da uzman görüşleri ağırlıkla “Ben demiştim, ABD asla Türkiye’den vazgeçemez. Türkiye bugün NATO’dan çıkmak istese ABD buna izin vermez, kesinlikle bırakmaz” noktasına evrildi. Tabii bu arada her şeye rağmen ABD’nin asla güvenilir bir müttefik olmadığı, bunu bugüne kadar yaptığı uygulamalarla çok net ortaya koyduğunu hatırlatanlar da yok değildi...

Haberin Devamı

Özetle; uzunca bir süredir ABD’nin anlaşılmaz tavrı nedeniyle gerilim yaşanan ve arapsaçına dönen Türk-ABD ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı denilebilecek iki lider arasındaki görüşmenin öncesi, gelişme ile bitiş sürecindeki farklı yorumlarda da tam anlamıyla bu karmaşık görüntüyü yansıtır nitelikteydi. Dolayısıyla zirve açıklamasında “Türkiye önemli bir savunma ortağı ve NATO müttefiki’ diyen, yani Türkiye’nin NATO’daki gücünü nihayet anımsayan ABD’nin öncelikle bunların sözde kalmaması için uygulamada da müttefiklik ruhuna uygun davranması gerekiyor. Çünkü ABD açısından bir gerçek var ki o da şu:

Haberin Devamı

Türkiye’nin jeopolitik ağırlığı jeopolitik değeri daha da artıyor, arttı. Nasıl soğuk savaş döneminde Kafkasya’nın kontrolü ve Boğazların kontrolü Türkiye’nin jeopolitik değeri ABD için önemliydi. Şimdi de ABD’nin bugünkü küresel güç mücadelesinde Türkiye büyük önem arz ediyor ve bunun için de jeopolitik durum çok daha fazla değerlendi. Bunda da Savunma sanayindeki gelişmeler, özellikle İHA’lar, SİHA’ların kullanılması, Türkiye’nin son harekâtlardaki başarısı büyük etken oldu. Dolayısıyla, tüm bunlara ve NATO’daki güç dengesine bakıldığında, ABD’yi kendi asıl liderlik mücadelesinde bir yerlere götürecek olan Türkiye’nin önemi ortada. ABD için Türkiye son derece kritik önemde yani...