Korona virüsüyle mücadelede en etkin yöntem olan aşılama tam gaz devam ediyor. Buna bağlı olarak da Türkiye’deki vaka ve ölüm sayılarındaki iniş sürüyor. Evet arada bir hafiften çıkış oluyor ama ivme daha çok düşüş yönünde. Yani Türkiye dünyayı kasıp kavuran virüs belasını alt etmede tam anlamıyla kritik eşikte… Çünkü bir tarafta dünyanın önde gelenleri dahil pek çok ülke aşı sıkıntısı yaşarken Türkiye’de özel hastaneler dahil hemen her köşede ücretsiz aşı yapılıyor. Örneğin; daha dün konuştuğum Almanya’daki bazı dostlar Türk bilim insanları Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin geliştirdiği BioNTech/Pfizer aşısına ulaşmakta zorluk çektiğini söylüyorlardı. Bizde ise durum malum hem yaş sınırı 30’lara düşmüş durumda hem de artık randevusuz bile aşı yapılıyor. Bu anlamda da günlük aşılama sayıları 1,5 milyonlarda. Ki bu da Türkiye’deki ulusal aşılama programı ve kapasitesinin gerçekten çok güçlü ve etkili olduğunu gösteriyor. Açıkçası aşı da var uygulama da iyi. Ancak buna rağmen bir de hala aşı olmama konusunda direnenler var. Gerçi onların sayısında da gerileme oldu ama yine de mevcutlar maalesef bu mücadeleyi olumsuz etkiliyorlar. Özellikle de virüsün mutasyon sonucu gelişen varyantları nedeniyle. Tabi, bu arada bir yandan da sonbahar aylarında üçüncü doz aşı olup olmama tartışması devam ediyor. Yine bir başka tartışma konusu da aşının yan etkileri, özellikle de kısırlık yaptığı iddiaları… Yani hala anlamsız acabalar söz konusu. Hem de aşılamanın yarattığı olumlu tabloya rağmen. Mesela Dünya Sağlık Örgütü’nde Tanı, Sınıflandırma ve Değerlendirme Bölüm Başkanlığı görevini uzun yıllar yürüten Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedirhan Üstün, diyor ki:
“Aşılama çok iyi gidiyor. Hakikaten özellikle BioNtech aşısının gelmesi ve yapılması çok iyi oldu. Bunu yapana sağlayana Uğur Şahin, Fahrettin Koca, hükümet teşekkür etmek zorundayız. Kesinlikle alkışlıyorum doğru yapıyorlar, eşitlikçi davranılıyor yapılması gereken budur. Halkta aşı konusunda oluşan kaygılar ise hiç doğru değil. Mesela Korona geçirirsen kısır kalma olasılığın bin kat daha fazla aşının yapacağından. Aşıya karşı her zaman bu oluyor. Kızamık aşısı, çocuk felci aşısı içinde bu oldu. Genelde aşı karşıtları aşının çok ileriki dönemlerde bir takım yan etkiler göstereceği şeklinde aynı hikayelerle karşı çıkıyorlar. Ve maalesef halkı da kötü olarak etkiliyorlar. Yani biz bu filmi daha önce de gördük. Oysa bu aşı dünyada şu anda bir milyar kişinin üzerinde yapıldı Görünen yan etkiler iki elin parmaklarından az. Koranaya yakalanınca neler olduğu, ne kadar insanın öldüğü ise ortada.”
Ya 3. doz aşı tartışması?
“Kendimden örnek vereyim iki kere Sinovac aşısı oldum ve 10 gün önce de BioNtech oldum. Her iki aşının da hiçbir yan etkisi olmadı. Eğer BioNtech oluyorsan ikide kalabilirsin. Çin aşısı olmuşsan 6.aydan sonra mutlaka aşı türünü BioNtech ya da Sputnik’e çevirmek lazım.3. aşı kesinlikle hiçbir risk değil. Hem süreyi uzatıyor hem bağışıklığı yükseltiyor. Ayrıca Çin aşısının etkisi yüzde 50 olduğu için yazı turada tutturamamış olabilirsin. Yani 2 aşıyı oldum diye güvenme üçüncüyü mutlaka dene.”
Toplumsal bağışıklığın sağlanması için aşılama oranının yüzde 70-80’lere çıkması ve bunun da eylül ayına dek sağlanması gerektiğini belirten Üstün, ”yoksa” diyerek devam ediyor:
“Şu sıralarda İngiltere’de var olan Delta varyantı bizim şu anda olduğumuz aşılara rağmen ikinci bir enfeksiyon yapabiliyor. Aşı bunlara karşı korumuyor diye düşünülüyor ya da kısmi koruyor. O nedenle bizim aşılama hızımızın virüsün mutasyon hızını geçmesi de lazım. Biz ne kadar erken yüzde 80’e gelirsek o kadar çok etkili. Yani eğer virüs bize mutasyonlarıyla mesela İngilizler ya da başka bir yerden tatile gelenlerle gelirse bizde de aşılama yüzde 40-50’lerdeyse ve o sırada bir dağılma olursa, arkasından doğal olarak kasım ayında bir dördüncü dalga beklenir. O yüzden bizim ne yapıp yapıp aşılama hızında virüsün bizi yakalama hızından öne geçmemiz lazım. Bu olursa virüs bir şekilde hafif hastalık yapsa da zor yayılacak. Yani aşı olmayan sayısını mümkün olduğu kadar yüzde 20’nin altına çekmemiz şart...”