Afganistan’da ABD’nin çekilmesi ve Taliban güçlerinin kontrol ettiği bölgeleri genişletmesi yeni bir göç hareketliliğini gündeme taşıdı. Dolayısıyla uzun yıllardır özellikle ekonomik nedenlerden dolayı Türkiye’ye gelen Afgan göçmenlerin şimdilerde ise “can güvenlikleri” için yollarda olduğuna ilişkin haberler, tespitler pik yapmış durumda. Tabii buna bağlı olarak mülteci sorunu ve sınır güvenliğine odaklı tartışmalarda. Bu bağlamda da hem sanal ortamda hem de siyasi arenada karşılıklı sert mesajlar, tepkiler havada uçuşuyor. Özellikle de Suriye kaynaklı göç dalgasının yeni bir benzeri vurgusuyla. Örneğin “3-4 milyon Afganlı gelecek, ne yazık ki ülkemiz Afganistanlı göç istilasıyla karşı karşıya” gibisinden siyasi söylemler de söz konusu. Yani evet doğu sınırımızdaki hareketlilikte bir artış var ama henüz olasılık halindeki kitlesel göç tehdidine dönük net ve tepkili çıkışlar nedeniyle oldukça hassas ve sakıntılı bir süreçle karşı karşıyayız. O nedenle de Afgan göçünün dünü ve bugününü irdelemekte yarar var. Çünkü bu Türkiye’nin yeni tanıdığı bir olay değil, hatta çok eskilere ta Sovyet işgali dönemine dayanıyor. Mesela o dönemde 4-5 milyonluk kaçışlar söz konusuydu ama insanlar o zaman İran ve Pakistan’da kalmışlardı. On yıllar sonrasında ise hem bunlar arasından hem de Afganistan’daki süregelen istikrarsızlık nedeniyle ülkesinden kaçıp yine İran ve Pakistan üzerinden gelenlerden oluşan Afgan göçmenler Türkiye üzerinden batıya umut yolculuğuna başladı. Yani Afganistan batının dediği gibi ABD, güçleri, NATO güçleri olduğu zamanda Afganlar için güvenli bir ülke değildi. Onun için de Türkiye üzerinden batıya gitmeyi hedefleyen kaçışlar, çıkışlar hep vardı. Nitekim bunu Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün yıllara göre yakalanan düzensiz göçmen istatistiklerinde de görmek mümkün. Şöyle ki ilk sırayı Afganların aldığı verilere göre; 2012’de yakalanan Afganlılar 12 bin 248 iken bu rakam 2015-216,2017’de 30-45 binlere, 2018’de 100, 2019’da da 200 binlere çıkıyor, 2020 rakamı 50 bin, 2021’in ilk 7 ayı ise 25 binlerde. Son iki yıldaki düşüşte pandemiden kaynaklanıyor. Dolayısıyla bu noktada akla gelen soru da şu:
Ne oldu da Afgan göçü tehdidi şimdilerde bu kadar pik yaptı? Evet ABD’nin çekilmesi Taliban’ın yayılmasıyla Afgan halkı arasında panik havası ve buna bağlı hareketlilik var. Bu bizim sınırımıza da hafiften yansımış durumda, hatta BM, AB’de olası göçe karşı teyakkuzda ama uzmanların görüşleriyle hala olasılık düzeyindeki bu tehdit nasıl bir anda iç politika malzemesi olarak alevlendi. Ve de gerçekten denildiği gibi yeni bir Suriyeli göçmen dalgası gibi bir durum söz konusu mu? Soruya İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır (eski BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Dış İlişkiler Sözcüsü)yanıt veriyor:
“Bunlar bir olasılık. Senaryo üzerine demeçler veriliyor. Bunlar yanlış yerlere de çekiliyor. Hemen iç politikaya dönüştü olay, korkunç bir artıştan söz ediliyor. Bu yarın artış olmayacak şeklinde değil her an olabilir ama Afganistan’dan mesela Türkiye’ye 2 bin küsur kilometre yol var. Bugün yola çıksan en hızlı araçlarla İran’ı geçeceksin Türkiye’ye geleceksin dağları aşacaksın, yani olacaksa eğer böyle bir nüfus hareketi onun etkisini fiziksel olarak görmek mümkün değil. Ama bugüne baktığımızda Afgan derneklerinin de aralarında olduğu birçok kaynaktan alınan bilgilere göre çok büyük bir artış henüz yok belki hiç olmayacak. Yani her sene biraz artan normal seyre göre hafif bir artış var ama alarm verecek bir artış olmadı şu ana kadar...”
Suriye benzeri bir dalgadan söz ediliyor?
“Suriye olayında Türkiye, Ürdün, Lübnan komşu ülkelerdi ilk sığınma ülkeleriydi. Afganistan söz konusu olduğu zaman arada İran var Pakistan var ve BM’de zaten oralara odaklanıyor. Öyle büyük bir kaçış olursa o ülkelerde kamplar kurmaya falan çalışıyor. Yine Tacikistan Türkmenistan’da BM ön hazırlıklar yapıyor. Türkiye ikinci bir ülke yani ana sınırdaş ülke değil asıl durdurması gereken ilk sığınma ülkeleri olan komşu ülkeleri var. Yani eğer böyle bir akın olup geldiğinde Türkiye yük paylaşımı olarak alabilir ama teknik olarak İran sınırlarını açıyorsa, açacaksa orada kalmaları gerekir. Dolayısıyla Suriye krizinin dinamikleriyle bu daha farklı… Ama insanlar geliyorlar. Çünkü Türkiye batıya en yakın ülke. O nedenle de Türkiye BM, özellikle AB panikte. Eğer Türkiye’ye böyle bir yüklenme olursa Ege’den Yunan Adaları’na gideceklerdir diye. Ama bunlar hakkında hüküm vermek için erken hepsi Afganistan’daki gelişmelere, olası hareketliliğe bağlı.”
Özetle; henüz büyük bir Afgan göçü söz konusu olmasa da olası bir kriz durumu söz konusu. Bunun güvenlik ve ekonomik açıdan yaratacağı riskler de malum. Bu durumda da büyük bir göç olursa sınır açılmalı mı açılmamalı hukuk, uluslararası hukuk ne diyor açılmazsa bu insanlar nasıl korunmalı bütün bunlar konuşulmalı, tartışılmalı ama olay daha çok iç politika malzemesi yapılmış havasında. Ve bunun da kimseye yarar getirmeyeceği çok açık ve net. Çünkü ülke içinde zaten şu anda en az 500 bin kadar düzensiz ya da kaydolmuş, mülteciliği kabul edilmiş bir yere gidemeyen Afganlı var. Dolayısıyla kışkırtıcı tetikleyici her tür söz, propaganda hem ülke hem de o insanların güvenliği açısından endişe verici bir durum...