NATO Genel Sekreteri Rutte’nin Ankara temasları kapsamında Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ’yi (TUSAŞ) ziyareti hem savunma sanayiinde Türkiye’nin geldiği aşamayı bizzat görmesi hem de TUSAŞ’a yönelik terör saldırısına tepki vermek açısından önemli... Rutte’nin oraya gitmesi demek yekten biz NATO olarak müttefikimiz Türkiye’nin yanındayız demek... Ki Rutte terör örgütü PKK’nın alçak saldırısını ilk kınayan isimler arasındaydı ve “NATO, müttefikimiz Türkiye’nin yanındadır” diye çok net bir çıkış da yapmıştı zaten... Ama bunlar da tamamen yeni değil daha öncekiler benzeri bildik sözler aslında...
Mesela şimdilerde olduğu gibi Rusya ile gerilimin pik yaptığı İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin konuşulduğu günlerde Türkiye’nin teröristlere verilen destek endişelerinde haklı olduğunu belirten önceki Genel Sekreter Stoltenberg’ de çok net şöyle demişti:
“Şunu kabul etmeliyiz ki, Türkiye’den daha fazla terör saldırılarından acı çeken başka bir NATO müttefiki yok.”
Stoltenberg’in o süreçte Brüksel’deki NATO karargahında gerçekleşen NATO Savunma Bakanları toplantısında söyledikleri de şunlardı:
“Türkiye’nin terör örgütü PKK ile ilgili endişeleri meşru endişelerdir. PKK, NATO müttefikleri, Avrupa Birliği, aynı zamanda Finlandiya ve İsveç tarafından bir terör örgütü olarak tanımlanmıştır. Oturup Türkiye’nin endişelerini ele almamız gerekir...”
Bunları duyan okuyan da normalde ne der ya da düşünür? Helal olsun adamlara, nasıl da teröre karşı birlik halindeler, kararlılıkla Türkiye’nin yanında duruyorlar...
Peki ya gerçekler?
★ ★ ★
NATO bir savunma paktı... En büyük mücadele alanlarından biri de terörizm... NATO’nun kuruluş ilkeleri, bölgesel-küresel istikrar ve güvenlik için her türlü terör örgütüyle mücadeleyi gerektiriyor. Bu konuda iş birliği ve dayanışmayı şart koşuyor. NATO’nun geleneklerinde, temel dokümanlarında, çalışma esaslarında var olan bir husus bu. Önceki ve yeni genel sekreterde bundan hareketle bu sözleri sarf ediyorlar zaten. Ama NATO bu işlevi nasıl ne zaman kullandı diye bakıldığında ise realite ortada. Bugüne dek bir kez uygulandı, o da 11 eylül saldırıları üzerine NATO’nun patronu ABD için. Sonrası ise herkes kendi başının çaresine baksın hesabı… Hatta tam tersi, NATO üyesi bazı ülkeler, en başta da ABD’den terör örgütlerine aleni destek söz konusu... NATO müttefiki Türkiye için tehdit olan PKK/YPG/PYD terör örgütüne silah, donatım desteği sağlıyor, danışmanlık hizmeti veriyor. Teröristlere hemen Türkiye’nin sınırında bir coğrafya işgal ettirdi. Türkiye’nin asla buna izin vermeyeceğini bilmesine rağmen de ısrarla bu konudaki pervasızlığını sürdürüyor. ABD’li generaller hiç utanmadan terör örgütü PKK/YPG/PYD’liler ya da başka türevleriyle aynı fotoğraf karesinde poz veriyor ve doğrudan PKK/YPG/PYD odaklı özerk bir yapının oluşturulması gerektiğini savunuyorlar... NATO’da bunları sadece seyrediyor...
★ ★ ★
Kısacası NATO genel sekreterleri önceki, yenisi, genelde hepsi iyi, güzel, hoş konuşuyorlar da bunlar sadece kulağa hoş gelen ama bir o kadar da boş ve havada kalan sözler. Yoksa terörle mücadelede gerçekten samimi olsalar, yapmaları gereken, masalı bırakmak ve Türkiye’nin yanında durmak. Öncelikle de terör saldırılarını ABD örneğinde olduğu gibi NATO’nun 5. maddesi kapsamına almak. İkili oynamayı bırakıp, terör saldırılarına karşı “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” demek. Dolayısıyla Ankara’daki temaslarında sıkça “giderek daha öngörülemez hale gelen bir dünyada Türkiye, İttifakımıza paha biçilmez katkılarda bulunarak güney kanadımızdaki caydırıcılığı güçlendiriyor. Türkiye, NATO’nun en büyük ikinci ordusuna, etkileyici bir savunma sanayisine sahiptir ve 70 yılı aşkın süredir güçlü ve kararlı bir müttefiktir” ifadeleriyle ruhumuzu okşayan Rutte’ye denilecek tek söz de şu aslında:
Biz hep buradayız siz neredesiniz?...