Tülin Kılıç

Tülin Kılıç

Tüm Yazıları

Kahvaltı neydi? Mutluluktu. Sohbetti. Anne yapımı reçeldi. Pofuduk pişi, yumurtalı ekmek, uzadıkça uzayan muhlama, bandırmalık zeytinyağı, kızarmış ekmekti. Annemizin yağlı reçelli ekmeği elimize tutuşturduğu çocukluğumuzdu. Işınlanma icat edilseydi eğer, birçoğumuzun, bilhassa bayram sabahlarındaki uzun kahvaltı sofralarına ışınlanmak isteyeceğine eminim…

Son beş yıldır ‘kahvaltı çılgınlığı’ şehirden kasabaya, turistik köylerden adı sanı duyulmamış beldelere kadar her yerde. Eskiden evlerde uzun Pazar kahvaltıları yapmak moda iken şimdilerde sabahın köründe herkes gözüne kestirdiği bir kahvaltıcıda yer kapma peşinde. Bu öyle bir çılgınlık ki kapısında metrelerce kuyruk olan kahvaltıcılar var artık. Evet. İnsanlar gık demeden o kuyruklarda bir saat bekliyorlar.

Haberin Devamı

İşte bu ‘İstanbul mini kahvaltı rehberini’ tam da bu nedenle hazırladım.

Not: Elbette İstanbul’da sadece 9 şahane kahvaltıcı yok. Onlarcası var. Ve fakat ben biraz detaylı ve uzun yazdığım için sayıyı dokuz ile sınırlamak durumunda kaldım... Devamı gelecek...

 

1- PRİVATO GALATA

Sadece İstanbul değil, açık ara Türkiye’de en sevdiğim, en bayıldığım kahvaltıcılardan biri Privato. İlk, yedi yıl önce, bulunduğu sokak inanılmaz sakinken gitmiştim. Sonraları birkaç kafe restoran daha açıldı ama sokak hala sakin, hala güzel. Manzarası Galata Kulesi.

Ev sahibi artık gide gele ahbap olduğum Hıdır Ekşi. Yeme içmeden anlayan, mutfağa kesinlikle kalitesiz ürün sokmayan bir adam. Her şey yöresinden getirtiyor. Köylüden alıyor ve en önemlisi sofraya koyduğu ürünler taptaze.

Zeytin Hatay’dan, kırma zeytin. Reçel yok, marmelat var ve hepsi şekersiz. Özellikle ayva ve erik yeme de yanında yat cinsten.

Aşk yaşadığım fındık ezmesi ev yapımı. Yaşlı bir teyzeye yaptırıyorlar.

Kış aylarında domates salatalık vermiyor. Havuç salatası çıkarıyor. İyi de ediyor.

Avokado ezmesi, çıtır gözlemesi ve pancake kahvaltının yıldızı.

İstanbulun 9 güzel kahvaltı adresi

2- KAHVE6 CİHANGİR

 Cihangir’in sessiz sakin bir sokağında, küçücük bahçesi olan şahane bir kafe.

 Mönü yıllardır aynı. Ve anladım ki ürün kalitesinde düşme yoksa mönünün değişip değişmemesi ile ilgilenmiyorum. (Yani sürekli yenilik yapmasını beklemiyorum. Sevdiğim, beklediğim lezzeti bozmadan sunsun yeter) Kahve6’dq kalitesini bozmayan mekanlardan.

Haberin Devamı

Çılgın bir serpme kahvaltısı yok. Küçük bir kahvaltı tabağı ve yanında ekstra söyleyebileceğiz seçenekler var.

 Kahvaltı tabağındaki biberli lor için ‘başlı başına bir yazı’ yazabilirim.

Antakya’dan getirttikleri salça nefis. Çocukluğumuzdaki gibi. Sür ekmeğe, ye.

Anne poğaçası sıcacık servis ediliyor. Kokusu eskinin Pazar sabahlarına götürüyor.

Peynirleri çok sevdiğim, ayılıp bayıldığım Antre peynirden alıyorlar.

Masanın yıldızı ise açık ara lorlu gözleme.

Üstünde bal kaymak ile servis ediliyor. Sıcacık, çıtır çıtır. Önce ballı gözleme ne alaka dedim. Yedikten sonra kendimi kaybettim. Hiç ihtimal vermezdim ama bal çok yakışmış.

 3 - YUMMA MODA

Anadolu Yakası’nın yıldız kahvaltıcılarından biri Yumma. Moda’nın kalabalığından uzak, ara sokaklardan birinde.

Dev bir sarmaşığın gölgelediği küçümen bir mekan. İçerisi rengarenk. Yastıklar, objeler, kurutulmuş biberler, süsler püsler, dergiler kitaplar...

Haberin Devamı

Ev sahibesi Esra. Tatlı, hoşsohbet, akıllı ve marifetli bir kadın. Uzun yıllar bankacılık yapmış ama hayali küçük bir kafe açmakmış. Beş yıl önce kararını vermiş, istifa etmiş ve olaylar gelişmiş.

Antepli olan Esra’nın kendini bildi bileli mutfağa ilgisi varmış. Eee bir de üstüne MSA'dan eğitim alınca tamamen işin profesyoneli olmuş. Yaptığı her şeyi aşkla anlatıyor.

Yumma Arapça ''anne'' demekmiş. Anneannesinin adı olduğu için mekanın adı Yumma olmuş.

Burada alışık olduğumuz çılgın, çeşitleri masadan taşan serpme kahvaltı vermiyorlar ama sofraya konan her şey leziz, taze. Antep'ten Antep peyniri, Trilye’den sele zeytini, Ayvacık'tan Ezine ve tulum peyniri, Hatay’ın yeşil zeytini, otlu ve limonlu tereyağı, muhammara, zeytin tarator, sürk peyniri, üç çeşit ev reçeli, bir göz yumurta, kasap sucuk ve demlik çay kahvaltıya dahil.

Çok yerde rastlamadığımız: Muhammara ve Antep peyniri kesinlikle kahvaltının yıldızı.

4- PATTİS

Yoğurtçu parkı ile Moda arasında mini mini bir kafe. Adı Pattis. Serpme kahvaltısı da var ama sadece serpme değil seçme kahvaltı tercih edenlerin seveceği bir kahvaltıcı.

Pattis, küçüklüğünden beklenmeyen lezzetler çıkaran bir yer.

Serpme kahvaltısında; ev yapımı şahane reçeller, peynir, zeytin, zahter, zeytinyağı, bal - kaymak, acuka, mevsim yeşillikleri var. Mis gibi kokan narenciyeli terayağı için ayrıca bir paragraf yazılır. İnsan yemelere doyamıyor.

Benim en sevdiğim: Ekşi maya üzerine avokadolu tost oldu.

İçinde Antep’ten gelen nar ekşisi, labne ve kuru domates ile püre yapılmış avokado var.

5- ARADA CAFE

Kahvaltıda onlarca çeşit olsun, önce gözüm doysun diyenler için fevkalade bir seçenek ‘Arada Cafe’. Galata’dan Tophane’ye inerken köşede bir mekan. Aslında burası Lübnan mutfağı. Kahvaltıda ise tam da bu nedenle farklı lezzetler var.

Peki, neler var kahvaltıda ve ben neleri sevdim?

Zahter, üç ay zeytinyağında bekletilerek yapılan nefis bir peynir, falafel, menemen, muhammara, humus, zeytin peynir, ev yapımı reçeller ve pofuduk pişiler.

En sevdiğim ise fette oldu. Nedir fette? Nohut, kıtır ekmek, tahin ve yoğurttan yapılan, göz yaşartıcı lezzetle bir şey.

Not: (Mekan çok fazla popüler olduğu için haftasonları çılgın kalabalık oluyor. İmkanınız varsa hafta içi gidin)

6- FISTIKZADE

İstanbul’da olup da Antep kahvaltısı özleyenler için müthiş bir seçenek Fıstıkzade.

Ataşehir, Maslak ve Acıbadem olmak üzere İstanbul’da üç şubesi var.

Burası öz, hakiki Antep kahvaltısını, baklavasını, katmerini sunan bir mekan.

Kahvaltı bakır tepside geliyor ve doğal olarak önce sunuma vuruluyorsunuz. Fakat yedikçe sofraya konan her şeyin ne kadar lezzetli olduğunu anlıyorsunuz.

Öyle sadece katmer ile göz boyayıp Antep kahvaltısı denmemiş. Zahter, açma yufka, Antep peyniri, fıstıklı Antep helvası yerinden, yöresinden yani Antep’te geliyor.

Dolu dolu bir kahvaltı çıkarıyorlar.

Zahter, zeytinyağı, kırık yeşil Antep zeytini, siyah zeytin, Antep peyniri, fıstıklı Antep helvası, katmer, su böreği, sıcacık servis edilen ve yemelere doyamadığım yufka ekmek, kahke dedikleri tuzlu kurabiye, peynir çeşitleri, bal, tereyağı, çay serpme kahvaltıya dahil.

Masanın yıldızı ise bittabi katmer.

İstanbulun 9 güzel kahvaltı adresi

7- APARTIMAN YENİKÖY

Aparatıman, Burçak ve Murat Kazdal kardeşlerin yeri.

Kahvaltı, bildik Türk (serpme) konseptinin dışında. Burçak şefin tasarladığı fevkalade lezzetli seçenekler var.

Süt ve süt ürünlerinin bazıları Kırklareli’ndeki Mahyadağı çiftliğinden. Yoğurt, dondurma, lor hep bu koyunların sütünden. Katkısız ve ev yapımı. Taze otlar ve sebzeler yine başka bir çiftlikten. İlaçsız.

Siyez buğdayı ve arpadan yaptıkları bir ekmekten peksimet yapmışlar. Üzerine ezine peynir, domates, taze kekik, Ayvalık sızma zeytinyağı koymuşlar. Resmen lezzet patlaması. Yine ekşi mayadan yaptıkları Ada tostu çok başarılı.

Ve fakat sofranın yıldızı ‘amarant lapası’. Yulafı, koyun sütüyle pişirip içine elma, tarçın, keten tohumu, badem, ceviz, keçi boynuzu özü koyup, isabella üzümü ile taçlandırmışlar. Göz yaşartıcı güzellikte. İlle de deneyin, mutlaka deneyin.

8- 700 GR. MODA

Vedat Milor methiyeler düzmüş, benim neyim eksik? Moda’daki küçümen bir mekandan bahsediyorum. 700 GR. Little little into the middle kafasında olanlar için harika bir seçenek. (Bkz: Cem Yılmaz esprisi)

Ev sahibi Olcay Güneş. Sakin, yaptığı işi abartmadan anlatan biri. Ekşi maya ekmekleri olamaz lezzette. Cevizli tarçınlı, yaban mersinli, tam buğday ve köy ekmeğini denedim. Yı-kı-lı-yor.

Sebzeli keçi peynirli egg benedicts başlı başına bir kahvaltı ve vejetaryen rüyası.

Serpme kahvaltıda: Peynirler Susurluk’tan, yumurtalar Trakya’dan, reçel ev yapımı, bal Erzincan’dan, zeytin Hatay kırma. (Zeytin lavanta ve portakal kabuğu ile marine ediliyor. Nefisss)

 Muhammara ilginç. Balkabağı püresi, ceviz ve sarımsak var içinde. Tereyağı lavanta ve ballı. Sür ekmeğine, dök üstüne reçeli. Allaaahhh.

9- RADİKA KOŞUYOLU

Olayın geçtiği yer: Koşuyolu’nda ama Ege’de gibi. İstanbul’da olduğumu bilmesem Alaçatı’ya, Ayvalık’a ışınlandığıma ben bile inanarım.

Uzun yıllar Koşuyolu’nda yaşadım. Ev tutarken Validebağ Korusu tavladı beni. Şehirdesin ama ormandasın, sitede yaşıyorsun ama mahalle gibi... Bu kafa hoşuma gitmişti.

İşte bu güzel semtte Radika, en sevdiklerimden oldu. Birçok insan akşam yemeği için tercih ediyor ama ben kahvaltıya gitmeyi seviyorum.

Mekanın içinden ağaç geçiyor. Arka bahçesi küçümen bir parka bakıyor.

Her köşe başka değerlendirilmiş. Emayeler, çiçekler, şömine, yayılmalık alanlar, eski usül tabak çanaklar...

Kahvaltıda kuş kondurmuyorlar. Fanfin şeyler yok ama masaya konan her şey lezzetli.

Yani avokadolu, poşe yumurtalı alengirli seçenekler yok ama anam babam usülü kahvaltısı mutlu ediyor.

Pişisi, menemeni, ev yapımı reçelleri, hellim ve sucuk kızartması, peyniri - zeytini her bişeyi kahvaltıya dahil.

Masadan taşan kahvaltılardan, sırf göz doldursun diye servis edilen -kendinden geçmiş- 68 çeşit peynirden, reçelden bana fenalık geldi. Tamam göz doyursun ama yetmişbeş çeşit ürün de olmasın. O nedenle Radika’daki çeşit bana tam kararında geliyor.