Türk Silahlı Kuv-vetleri’ne (TSK) “altın nesil” olarak tanımlanan dönemde yerleşen Gülen cemaati mensuplarının organize edip uygulamaya koyduğu darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının üzerinden bir yıl geçti.
Yıllar önce dini yapı olarak kabul gören Gülen cemaatinin, 15 Temmuz’la birlikte “profesyonel bir istihbarat örgütü”ne dönüştüğünü çok can yakıcı bir girişimle gördük ne yazık ki.
FETÖ liderinin “doğrudan örgütlenme” hedefindeki TSK, MİT, Emniyet ve adliyenin yanı sıra Gülen cemaatinin devletin tüm kurumlarında 2009’dan sonra çalışmalarını yoğunlaştırdığı ortaya çıktı.
Başarısız darbe girişimi sonrasında yaşadıklarımız, nasıl bir tehlikeli tabloyla karşı karşıya olduğumuzu kanıtlarıyla ortaya koydu.
17-25 Aralık sürecinde devlet kadrolarında başlatılan FETÖ tasfiyesi 15 Temmuz’la birlikte hız kazandı. Ancak 7-25 Aralık’tan sonra Gülen cemaatine yönelik yeterli ve planlı bir tasfiye sürecinin yürütülmemesi, Türkiye’yi 15 Temmuz sürecine taşıdı.
Boşa geçen sürecinin bedeli çok ağır oldu maalesef.
170 bin kişi hakkında soruşturma yapıldı/yapılıyor, 50 bin kişi FETÖ şüphelisi olarak tutuklandı.
15 Temmuz’a kadar FETÖ tasfiyesinde “gönüllü olmayan” bir çok devlet kurumunun, başarısız darbe girişiminin hemen ardından 16 Temmuz sabahından itibaren FETÖ’cüleri tasfiye etmek için birbiriyle yarıştığına tanık olduk.
Haklarında adli ve idari soruşturma açılan devlet memurlarının isimlerinin yer aldığı listeler havalarda uçuştu.
Peki bir yıl geçmesine karşın FETÖ tamamen bitti mi?
Bitirilmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük çabası var. Sürekli bu yönde talimatlar veriyor. Yaptığı tüm açıklamalarda mücadele konusunda tavizsiz istikamet çiziyor.
Ancak “bitti mi?” sorusuna “Evet” yanıtını vermek zor. FETÖ’nün bittiğini söylemek için henüz çok erken. Zira, bazı önemli göstergeler var.
FETÖ’nün henüz bitmediğini göstermek amacıyla Antalya’dan iki örnek verelim.
Antalya’da 2 operasyon
İlk örnek FETÖ’nün firari olan elemanlarını saklamak amacıyla kullandığı ve “gaybubet evleri” olarak tanımlanan gizli evlerine yönelik yapılan bir operasyon.
Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla kentte tespit edilen gaybubet evlerine yönelik operasyonda, evlerden bazılarında halen yüksek öğrenimlerine devam eden üniversite öğrencileri yakalandı.
Haklarında herhangi bir adli soruşturma olmayan söz konusu öğrencilerin, FETÖ adına faaliyetlere devam ettikleri, gaybubet evlerinde buluşmaları sürdürdükleri ve örgüte eleman kazandırmaya çalıştıkları anlaşıldı.
Etüt merkezlerine dikkat
İkinci örnek ise, yasaklanan dershane uygulamasından sonra başlatılan “etüt merkezleri” ile ilgili.
Yine Antalya’da savcılık talimatıyla yasadışı faaliyet yürüten bir etüt merkezine yönelik soruşturmada polis, söz konusu merkezin FETÖ’ye ait olduğunu tespit etti.
Yapılan araştırmalarda, FETÖ’nün etüt merkezi aracılığıyla halen Antalya’nın bazı liselerinden gelen öğrenciler üzerinden “eleman kazanma” ve “kayıt dışı gelir sağlama”ya devam ettiği saptandı.
Etüt merkezini açan kişilerin FETÖ içinde yer aldıkları ve bir yıl kadar önce Kazakistan’dan gelerek Antalya’ya yerleştikleri tespit edildi. Şüpheli FETÖ’cülerin, tanınmamak amacıyla Antalya’ya geldikleri, etüt merkezi adı altında faaliyet yürütürken öğrencilerden elde edilen ve kayıt altına alınmayan gelirin bir bölümünü cezaevinde tutuklu bulunan FETÖ üyelerinin yakınlarına ulaştırdıkları belirlendi.
Aynı şüphelilerin, etüt merkezine gelen lise öğrencilerinden yeni kadro oluşturmaya çalıştıkları da anlaşıldı. Bu soruşturmada, ayrıca öğrenci evleri imamları ortaya çıkarıldı.
FETÖ “maskeleme” çalışmasıyla canlılığını korumaya çabalıyor. Hızı kesilmiş olsa da yine varlığını koruyor.
Ayrıca, diğer dini grup ve yapılar içindeki FETÖ’cüleri unutmamak gerekiyor. Kripto olarak faaliyet yürütüyorlar.
Mücadelenin bir an bile aymazlığa düşmeden sürdürülmesi gerekiyor.