Fenerbahçe’de beklenen oldu ve teknik direktör Vitor Pereira ile yollar ayrıldı. Ancak gerek Portekizli teknik adamla yolların ayrılış biçimi, gerekse de yeni seçilen yeni teknik direktör camiadaki tartışmaları bitirmedi.
Pereira ile yolları ayırmak elbette doğru bir karardı. Fakat daha önce de belirttiğim gibi bu ayrılık Türkiye Kupası finalinin hemen ardından yapılmalıydı. Yeni sezona Pereira ile devam kararı, hazırlık döneminin onunla geçirilmesi ve transferlerin de ona göre yapılması doğru değildi. Neyse ki, yeni transferler pek itiraz getirecek isimler değiller.
Gelgelelim Pereira ile ayrılış yöntemi daha farklı olmalı ve iş UEFA ile FİFA’ya gidebilecek tarzda sonlanmamalıydı. Çünkü eğer Fenerbahçe, Pereira’ya tazminat ödemek zorunda kalır da işin astarı yüzünü geçerse, UEFA’nın mali kıskacındaki sarı- lacivertliler oldukça zararlı çıkacaklardır.
Gelelim yeni teknik direktöre. Dick Advocaat isminin Fenerbahçelileri çok heyecanlandırdığını sanmıyorum. Çünkü Hollandalı teknik adamın son yılları iniş içerisinde geçti ve en son ülkesinin milli takımında yardımcı antrenörlük görevine getirildi.
Açık konuşmak gerekirse bir futbolsever olarak ben de Dick Advocaat
Galatasaray ile Beşiktaş arasındaki Süper Kupa maçı hiç de adına yakışmayacak bir karşılaşmaya sahne oldu. Öncelikle iki takımın da sezon öncesi olumsuz sinyaller verdiğini açıkça belirtmek gerekiyor. Aynı şekilde tribündeki Galatasaray taraftarları da sahaya attıkları meşaleler ile iyi bir görüntü sergilemediler.
Maça gelince, önce lig şampiyonu olarak karşılaşmaya çıkan Beşiktaş’tan başlayalım. Siyah- beyazlılar orijinal kadrolarından beş eksikle maça başladılar. Tosic çok başarılı bir maç çıkarttı. Her halde Rhodolfo tam hazır olmadığı için stoperde Necip oynadı. Ancak Necip, bu bölgede yine çok başarılı bir performans ortaya koyamadı. Nitekim Galatasaray’ın Hakan Balta ile bulduğu golde Necip’in bariz hatası vardı.
Fakat Kara Kartal’da en çok merak edilen Gomez’den sonra Cenk Tosun’un santrafor performansıydı. Gelgelelim Cenk Tosun, sezon öncesindeki bu maçta ilerisi için hiç umut vermedi. Gerek maç içerisindeki, gerekse de penaltılardaki performansı Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi öncesinde acilen ilk on birde doğrudan oynayabilecek bir santrafora ihtiyacı olduğunu gösterdi.
Beşiktaş maç genelinde oyuna daha hakim olan taraf olsa da kupayı kaybetti. Bunun temel nedeni
Monaco mağlubiyeti sonrasında Vitor Pereira ile yolların ayrılacağı haberleri daha sık dile getirilmeye başlandı. Üstelik artık Aziz Yıldırım’ın da bu konuda istekli olduğu gelen haberler arasında. Tek sorun daha önce de belirttiğim gibi UEFA’nın mali kriterleri.
Evet, defalarca yazdığım gibi bu sezona UEFA’nın mali kıskacı damga vuracak. Hatta bu kıskacın etkilerini geçen sezonun sonundan itibaren görmeye başladık. Galatasaray ve Fenerbahçe sırf bu mali kıskaçtan dolayı mevcut teknik direktörleriyle yola devam etme kararı aldılar.
Pek çok Galatasaraylının takımda kalmasına sıcak bakmadığı Riekerink en azından sezonu Türkiye Kupası ile kapatmayı başardı. Vitor Pereira ise kendisine sunulan Türkiye’nin en iyi kadrosu ile kupa alamadan sezonu bitirdi.
Aslında Fenerbahçe yönetimi Pereira ile Türkiye Kupası finali sonrasında hemen yollarını ayırmalıydı. Fakat UEFA’nın finansal kriterleri Aziz Yıldırım’ı Vitor Pereira ile yeniden anlaşmak zorunda bıraktı. Ben Pereira ile yola devam kararının Aziz Yıldırım’ın da içine sindiğine inanmıyorum. Ama o, suçu başkalarına yükleyerek vicdanını rahatlatmak istedi.
Sayın Yıldırım aslında o zaman neşteri vurmalıydı. Gelen futbolcu
Geçen sezonun şampiyonu Beşiktaş, Şenol Güneş’in bütün ısrarına rağmen kadrosunu korumayı başaramadı. Gomez, İsmail Köybaşı ve Gökhan Töre’den yoksun kalan Kara Kartal’da Sosa’nın durumu belirsizliğini korurken Atiba konusunda da net bir telaffuz dile getirilmiyor.
Gomez, Beşiktaş için ciddi bir kayıp. Esasen Alman futbolcu Euro 2016 öncesinde ayrılık sinyalleri vermişti. Gomez ile çok vakit kaybeden siyah- beyazlılarda şu an için en çok dile getirilen isim Antalyasporlu Eto’o.
Eto’o’nun kariyerine ve profesyonelliğine kimse bir şey diyemez. Fakat Antalyaspor’da teknik direktör, hatta yönetici gibi davranan Eto’o’nun Beşiktaş’ta takım disiplini altına girmekte sorun yaşayabileceğini düşünüyorum.
Gökhan Töre’nin yokluğu bir şekilde giderilebilir. Lakin Sosa önemli bir futbolcu. Sosa konusunda şu ana kadar yaşananlar hoş değil. Beşiktaş gibi bir kulübün bu sorunu şimdiye kadar çözmesi gerekiyordu. Belirsizlik, Sosa’nın ayrılmasından daha kötü bir şey. Durum bir an önce netleşmeli ki, siyah- beyazlılar o boşluğu doldurabilecek çalışmalar yapabilsinler.
Evet, Beşiktaş ayrılan ya da ayrılacak futbolcuların yerlerini doldurmak zorunda. Veli, Tolgay, Oğuzhan ve Cenk Tosun
Uzun zamandır yazmak için çabaladım. Lakin ellerim bir türlü klavyeye gitmedi. Ülkemizin şu ortamında spor yazısı yazmanın ne anlamı vardı?
21.yüzyılda bir darbe girişimi yaşadık. Sokaklar savaş alanına döndü. Yüzlerce insanımızı kaybettik. Bu darbe girişimine katılanları ve o zihniyeti, her demokrasi karşıtı hareket ve zihniyeti kınadığım gibi şiddetle kınıyorum.
Umarım yaralar tez zamanda sarılır. Barışın, kardeşliğin ve demokrasinin hakim olduğu güzel günlere kısa sürede ulaşırız ve böyle konulara bir daha değinmek zorunda kalmam.
Bildiğiniz gibi takımlar sezonu açtılar ve hazırlık kamplarını devam ettiriyorlar. Bu arada Osmanlıspor gibi resmi müsabakalarına başlayanlar da var. Osmanlıspor, UEFA Avrupa Ligi 2. Ön Eleme Turunda Moldova’nın Zimbru takımını Ankara’daki rövanş maçında 5-0 yenerek tur atladı. Osmanlıspor’u tebrik ediyorum. Mustafa Akçay ve öğrencileri, bu sıkıntılı günlerimizde en azından tebessüm etmemizi sağladılar.
Büyük takımlar içinse şu aşamada bir şey söyleyebilmek güç. Fenerbahçe bence iyi transferler yaptı. Ancak sarı- lacivertlilerin santrafor mevkiini güçlendirmeleri şart. Aynı şey Galatasaray için de geçerli. Bu arada sarı- kırmızılıların orta
Kağıt üzerinde Fransa’nın favori olduğu ilginç final sonunda gülen taraf Portekiz oldu. Böylece, Galler dışında hiçbir maçın doksan dakikasında galip gelemeyen, gruptan bile en iyi üçüncü olarak zar zor çıkabilen, eleme turlarında Fransa’ya göre çok daha kolay rakiplerle karşılaşan Portekiz, sürpriz bir şekilde kupayı kaldırmayı başardı.
Maça Fransa hızlı başladı. Fransızlar, Portekiz kalesini resmen ablukaya aldılar. 25.dakikada Ronaldo’nun sakatlanıp çıkmasıysa finali iyice ilginç bir hale soktu.
Esasen Ronaldo’nun çıkmasından sonra Portekiz’in çökmesi beklenirken tam tersi bir şekilde oyuncular arasında bütünleşmeye neden oldu. Fransa ise o dakikadan sonra oyundaki üstünlüğünü giderek kaybetmeye başladı. Portekizliler, Fransa’yı kendi tempolarına uymak zorunda bıraktılar. İkinci yarıda 60.dakikadan sonraki kısa Fransız baskısı hariç, maç boyunca da bu durum sürdü. Fransa, Portekiz’i mağlup edebilecek bir tempo ve takım oyunu ortaya koyamadı.
Portekiz Teknik Direktörü Fernando Santos, Ronaldo’nun çıkmak zorunda kalmasından sonra krizi çok iyi yönetti. Aynı bir satranç ustası gibi takımını idare etti. Özellikle 79’da yaptığı Eder hamlesi çok önemliydi. Çünkü bu hamle
Öncelikle Berlin Panteri Turgay Şeren’e Tanrı’dan rahmet, ailesine, Galatasaray camiasına ve Türk sporuna başsağlığı diliyorum.
Daha Turgay Şeren’in vefatının şokunu atamadan Türk spor basınının önemli isimlerinden Naci Yalınkılıç’ı kaybettiğimizin haberiyle sarsıldık. Naci Yalınkılıç’a da Tanrı’dan rahmet, ailesine, sevenlerine, spor ve basın dünyamıza başsağlığı diliyorum. Mekanları Cennet olsun. Sizleri asla unutmayacağız.
Almanya, Khedira ve Gomez’in yokluğunda sistem değişikliği yaparak sahaya çıktı. Müller ile tek forvete dönen Löw, Khedira’nın yerine de Emre Can’a şans verdi. Almanya, Schweinsteiger, Mesut, Emre Can, Kross ve Draxler ile Fransa’nın hızlı adamlarına karşı orta sahayı kalabalık tutmayı amaçladı.
Dev yarı finale Fransa baskılı başladı. Fakat Horozların 7.dakikadaki tehlikelerinden sonra Almanya oyunda dengeyi kurdu ve ilerleyen dakikalarda da oyunun üstünlüğünü eline geçirdi. İlk yarı tamamen Almanya’nın üstünlüğüyle sona erecekken Schweinsteiger’in uzatmalarda atılan kornerde ceza sahasında topa elle müdahalesi Fransa’nın sürpriz bir penaltı kazanmasına neden oldu ve Horozlar bu penaltıyla devreyi 1-0 önde kapattılar.
Almanya, ikinci yarıda bu
Futbol bir takım oyunudur. Gelgelelim Real Madrid’in iki yıldızını karşı karşıya getirmesinden dolayı Portekiz- Galler maçı Ronaldo- Bale mücadelesi şekline dönüştü.
Bu iki kaliteli isim de görevlerini en iyi şekilde yaptılar. Lakin gülen Ronaldo oldu. Üstelik Portekizli yıldız bir gol ve bir asistle takımını finale taşıyan isimdi. Yani bir anlamda Ronaldo- Bale düellosunu Cristiano Ronaldo kazandı.
Esasen Portekiz takımının bütün oyun planı da Ronaldo üzerine kurulu. Tek amaçları rakip ceza sahası civarında Ronaldo’yu topla buluşturmak. Ronaldo’nun Galler maçına kadar istediği topları aldığını söyleyemeyiz. Fakat bu maç tam anlamıyla onun maçı oldu.
Aslında Galler de oyun planını Bale üzerine kursa da takım oyununu biraz daha ön plana çıkaran bir görünümü vardı. Bale, takımına çok büyük katkı yaptı ama bu katkısı skoru değiştirmeye yetmedi.
Şimdi gözler bu geceki Fransa- Almanya maçına çevrildi. Portekiz’in finaldeki rakibi bu iki güçlü ülkeden biri olacak. Açık konuşmak gerekirse Portekiz’i finalde Galler maçına göre çok daha zor bir mücadele bekliyor.
Çünkü Fransa da, Almanya da çok güçlü takımlar ve işin gerçeği Fransa- Almanya maçının galibi turnuvanın da kağıt