Manchester United karşısındaki Fenerbahçe’yi ne kadar övsek az kalır. Gerçekten de uzun zamandır bu kadar diri, takım disiplinini ve takım oyununu bu kadar iyi oynayan bir Fenerbahçe izlememiştik.
Sarı- lacivertliler, birbirinden güzel iki gol attılar. Esasen Sow’un maçın başındaki muhteşem golüyle Fenerbahçe maça resmen 1-0 önde başlayınca maçın bütün hikayesi değişti. Manchester United baskısını kıran Fenerbahçe, Lens ile bulduğu ikinci golden sonra oyunun kontrolünü de tamamen eline aldı.
Gerçekten de Manchester United, maçı çok ciddi bir tehlike yaşatamadan, neredeyse pozisyonsuz tamamladı. Attıkları gol de pozisyon olmayan bir toptan geldi.
Dick Advocaat’ın çıkarttığı kadro da, sonuncusu hariç yaptığı değişiklikler de çok yerindeydi. Özellikle Volkan Şen- Emenike değişikliğinden sonra Fenerbahçe fizik gücünü daha da arttırmış oldu. Esasen Emenike farkı arttıracak çok net pozisyonlar da buldu. Fakat artık alıştığımız üzere bu net pozisyonlarda inanılmazı yaptı ve farkın açılmasını sağlayamadı. Eğer o pozisyonlar golle sonuçlansaydı maç çok daha farklı bir yere gidebilirdi.
Advocaat’ın Sow- İsmail değişikliğini çok doğru bulmadım. Advocaat, İsmail’i sol açıkta
Aslında futbol açısından bakarsak Beşiktaş’ın Napoli’yi çok büyük bir baskı altına aldığı ve elinden kaçırdığını söyleyemem. Ama 79.dakikada 1-0 öne geçen Kara Kartal, galibiyeti koruyamayarak pençesine aldığı avını kaçırmış oldu.
Gerçekten de Beşiktaş- Napoli maçı farklı oyunlara sahne oldu. Maça Beşiktaş iyi başladı ama siyah- beyazlılar orta saha üstünlüğünü kaybettikten sonra maç tamamen Napoli’nin kontrolüne geçti ve 30.dakikaya kadar da böyle devam etti. 30.dakikadan sonra ise Beşiktaş’ın rakibine önde basmasıyla oyuna ortak olduğunu gördük.
Aslında ikinci yarı da aynı şekilde başladı. Fakat kısa bir süre sonra ortada bir maç izlemeye başladık. Yukarıda da değindiğim gibi siyah- beyazlılar çok iyi bir dakikada 1-0 öne geçtiler ama bu skoru korumayı başaramadılar.
Esasen bu, Türk futbolunun genel bir sorunu. Beşiktaş’ın yapması gereken öne geçtikten sonra oyunu soğutmaktı. Ama Napoli’nin golden sonra yaptığı değişikliklerle iyice Beşiktaş kalesine yüklenmesine siyah- beyazlılar aynı hızla cevap vermeye çalışınca beraberlik golü geldi. Oysa rakibin etkili silahları da biliniyordu. Gerçekten de Napoli, yediği golden sonra kendi oyun anlayışını Beşiktaş’a kabul
TFF 1. Lig’de zirveyi kovalayan Göztepe, Giresun’daki zorlu mücadeleden bir puanla ayrıldı. Esasen önceden belirtmek gerekir ki, iki takım futbolcuları da birbirlerinden çok yağmur ve zeminle mücadele etmek zorunda kaldılar. Tabi bir de hakem Arda Kardeşler’le.
Gerçekten de Giresun’da yağan yağmur zemini oldukça ağırlaştırmıştı. Maç sırasında yağmur kesilmediği gibi saha da iyice ağırlaştı. Hatta kimi yerlerde top zıplamaz hale geldi. O nedenle karşılaşma teknik mücadeleden çok fiziki bir mücadele şeklinde geçti. İki takımın da böyle bir sahada sakat vermemeleri çok büyük bir şans.
Giresunspor maça adeta 1-0 önde başladı. 2.dakikada gelen bu golde Göztepe defansı ciddi bir kademe hatası yaptı. Özellikle Doğa’nın topun önüne geçmesi gerekiyordu.
Göztepe bundan sonra Giresunspor defansının arkasına top kaçırarak gol bulmayı amaçladı. Bunu da 18.dakikada başardı.
İşte özellikle bundan sonraki dakikalarda sahanın gittikçe ağarlaşması futbolcuları çok zor durumlara düşürdü.
Giresunspor, Göztepe’nin özellikle sol kanadından daha çok gelmeye çalıştı. Nitekim golü de bu kanattan buldular. Mehmet Erdem Uğurlu bence çok iyi bir mücadele verdi. Hatta sahanın en iyilerinden
Karabük’ü 5-0 gibi farklı bir skorla yenen Fenerbahçe, geçen haftaki Atiker Konyaspor galibiyetini de anlamlı bir hale getirdi. Ancak en baştan belirtmek gerekir ki Fenerbahçe, ilk andan itibaren üstünlüğü eline alıp rahat bir şekilde farka gitmedi. Önce penaltı, ardından da kırmızı kart Fenerbahçe’nin işini oldukça kolaylaştırdı.
Gerçekten de Fenerbahçe maça çok iyi başlamadı. Ortada geçen bir maç oluyordu. Hatta Karabük, deplasmanda olmasına rağmen yine açık futbolu tercih ettiği için rakip yarı sahaya geçmekte zorluk çekmedi.
Ancak penaltı ve kırmızı kart işleri değiştirdi. Ceyhun gibi bir futbolcunun gördüğü sarı karttan sonra daha dikkatli olması gerekirdi. Fakat o, gördüğü sarı kartın hemen ardından rakibine tabanla dalarak ikinci sarıyı hak etti ama Fırat Aydınus görmezden geldi. Hatta bir pozisyonda daha es geçti. Ancak üçüncüde artık görmezden gelemedi ve ikinci sarıyı göstermek zorunda kaldı.
Karabük on kişi kalmasına rağmen açık futboldan vazgeçmedi ve devrenin sonuna kadar da oyunda üstünlüğü Fenerbahçe’ye kaptırmadı. İlk yarının son anında Skrtel ile gelen ikinci Fenerbahçe golü aslında maçı da bitirdi.
Gerçekten de sarı- lacivertliler ikinci yarıda arka
Öncelikle Cumhuriyetimizin 93.yılını kutluyor, Atatürk ve silah arkadaşlarını sevgi ve saygıyla anıyorum.
Beşiktaş’ın puan kaybettiği haftada Adanaspor maçı Galatasaray için daha da önem kazanmıştı. Ancak sarı- kırmızılılar galibiyeti çok zor elde ettiler.
Evet, Sneijder’in yokluğu fazlasıyla hissedildi. Ancak Galatasaray artık durarak oynamayı bırakmalı. Sarı- kırmızılılar ilk yarıda yavaş ve durarak oynadılar. Sürekli enlemesine pas yaptılar. Tamam, belki bu şekilde topa daha çok sahip oldular ama pozisyona giremediler.
Galatasaray, özellikle Eren ve Podolski’nin de dinamik oyuncular olmaması nedeniyle bu oyun sistemiyle resmen çıkmaza girdi. Oysa Galatasaray’ın yapması gereken oyunu iyice kanatlara yayarak Adanaspor defansını açmak ve ortalarla Eren’i topla buluşturmaktı. Fakat ilk yarıda sadece Sabri birkaç defa cılız da olsa orta denemesi yaptı.
Galatasaray, ikinci yarıda oyunu hızlandırınca sonucunu da almaya başladı. Riekerink’in yaptığı değişiklikler de doğruydu. Orta sahada Tolga çok çalışıyor olabilir. Selçuk’la da uyumu iyi. Ama orta saha oyuncularından bitirici ara paslar atmaları bekleniyor. Oysa Tolga da, Selçuk da bunu yapamıyorlar. Fakat De Jong bu
Ankara’da Gençlerbirliği karşısında sahaya çıkan Beşiktaşlı futbolcuların akıllarının Napoli maçında olduğu çok belliydi. Hatta teknik heyetin bile aklı o maçtaydı ki, tek orta saha oyuncusu olmayan bir kulübeyle Ankara’ya gelindi.
Kısacası Gençlerbirliği maçının özellikle ilk yarısındaki kötü Beşiktaş’ın temelleri daha İstanbul’da atılmıştı. Oyuncular lig maçına konsantre edilemediği gibi yukarıda da belirttiğim gibi Atiba, Gökhan İnler ve Oğuzhan riske edilmek istenmedi. Savunmaya dönük tek orta saha Necip’ti. O da henüz 15.dakikada sakatlanıp çıkmak zorunda kalınca zaten sahada yokları oynayan Beşiktaş’ın bütün kimyası bozuldu.
Gerçekten de Rhodolfo’nun oyuna girmesiyle Beşiktaş defansı domino taşı gibi kaydı. Bir de üzerine kaleci Fabri’nin ikramıyla gelen Gençlerbirliği golü siyah- beyazlıları iyice dibe itti.
Şenol Güneş’in ikinci yarıya Olcay’ın yerine Aboubakar ile başlaması ve saha içerisinde yaptığı değişiklikler Beşiktaş’ın kendisine gelmesine neden oldu. Nitekim 49.dakikada Ahmet Oğuz’un boğazına attığı dirsek hakemler tarafından görülmesine rağmen kırmızı kart gösterilmeyen Quaresma’nın 51.dakikadaki ortasında Talisca skora denge getirdi.
Beşiktaş, bundan
Atiker Konyaspor maçı öncesi Fenerbahçe’deki en büyük sürpriz, İsmail Köybaşı’nın sol açık olarak ilk on birde oynamasıydı. Sistem değişikliğine giden Advocaat, Lens, Robin van Persie ve Emenike gibi üç hücumcunun yanında İsmail Köybaşı’nı oynatarak güvenli bir futbol oynatacağının sinyalini de verdi.
Gerçekten de ilk yarıda iki takım da savunma güvenliğini ön plana çıkaran bir oyun ortaya koyunca oldukça sıkıcı bir 45 dakika izledik. İlk yarıdaki tek şut Emenike’nin penaltı vuruşuydu.
Aykut Kocaman’ın ikinci yarıya iki değişiklikle başlaması Atiker Konyaspor’un topa daha çok sahip olup oyunda daha etkin olmasını sağladı. Ancak yeşil- beyazlılar bu etkinliği pozisyona dönüştüremediler. Fenerbahçe de net bir pozisyon dışında verimli olamadı. Böylece ilk yarıya göre biraz daha hareketlenen bu devrede de skor değişmedi.
Aykut Kocaman’ın taktik anlayışını zaten herkes biliyor. Ancak Advocaat da, alınan kötü sonuçlar üzerine siteminde değişikliğe gitmek zorunda kaldı. Bu değişikliğin bir veya birkaç maçla mı sınırlı olacağı, yoksa ligin ilk yarısının sonuna kadar devam mı edeceğini birlikte göreceğiz.
Fenerbahçe için önemli olan güzel futboldansa kazanmaktı. Bu üç puan sarı-
Galatasaray’ın geçen hafta oynadığı Gençlerbirliği maçıyla ilgili yazdığım yazıda maçın kahramanının yine Muslera olduğunu belirtmiş ve ‘’ çekirge her zaman sıçrayamaz ‘’ diyerek yazıyı bitirmiştim. Nitekim çekirge bu hafta Trabzonspor karşısında, hem de kendi sahasında sıçrayamadı.
Maçın genelinin Trabzonspor kalesinde oynandığı bir gerçek. Lakin Galatasaray bireysel girişimlerle gol şansı yaratabildi ve bunlarda da Trabzonspor savunması ile kalecisini geçemedi.
Esasen maça konuk takım daha iyi başladı. Galatasaray’ın orta sahayı geçerken çok zorlandığı görüldü. Nitekim yine çıkarken Carole’ün kaptırdığı top, gol olarak Galatasaray filelerine gitti.
Trabzonspor’un bundan sonraki en büyük şanssızlığı, golde de büyük payı olan Castillo’nun sakatlanarak çıkması oldu. Nitekim bordo- mavililer bu dakikadan sonra bir daha rakip kaleye gidemediler.
Evet, maç 25.dakikadan itibaren Trabzonspor yarı sahasında adeta tek kale oynandı. Galatasaray’ın özellikle ikinci yarıdaki hırsı, iştahı ve mücadelesi gerçekten güzeldi. Ama yukarıda da belirttiğim gibi aynı şeyi oyun için söyleyemem. Bütün tehlikeler başta Bruma olmak üzere bireysel yeteneklerin sergilenmesiyle gelişti.
Riekerin