Süreyya Üzmez

Bu ismi yıllar önce duymuş ve Maria ile 15 yıl önce Alaçatı Ot Festivali’nin ilki düzenlendiğinde tanışmıştık. Ayhan Sicimoğlu, Maria Ekmekçioğlu ve kıymetli gastronomi uzmanları ot yemekleri jürisinde yer almıştık.
Özellikle zeytinyağlı yemekler konusunda Maria çok yetenekliydi. Chef-owner restoranlarının Türkiye’de ilk temsilcilerindendi.

Heyecanı aynı

Maria Ekmekçioğlu, işini çok seven, aşkla yemek yapan, disiplinli, titiz bir işletmeci. Zeytinyağı onun vazgeçilmezi. Ömrünü gastronomi dünyasına adamış gazeteci yazar dostum Zeynep Kakınç, sektörün nabzını iyi bilen, gelişmesi için gecesini gündüzüne katan iyi insanları bir araya getiren özelliğe sahip. Birlikte denedik zeytinyağının ne mucize lezzetler yarattığını...
Olivoyage zeytinyağları markasının kurucusu Oya Zingal de bir başarı hikayesi. Yemek fabrikasının dışında kendisini zeytinyağı üretimine adamış. Çanakkale Geyikli’deki zeytin ağaçlarına çocukları gibi bakıyor.
Oya Zingal ve Maria Ekmekçioğlu ev sahipliğinde geçtiğimiz hafta

Son yıllarda tavukçuluk, yumurta ve zeytinyağı konularında inovatif çıkışlarıyla yerli yabancı herkesin dikkatini çeken genç girişimci Keskin Keskinoğlu, erken hasat şenliğine davet edince Akhisar’a gitmeye karar verdim.  Türkiye ve dünyanın her yerinden tadım uzmanlarının geldiği etkinlikte konukların hepsi önceden kazılmış çukurlara zeytin ağacı fidelerini diktiler. ‘Akhisar’da bir zeytin ağacın olsun’ düşüncesi ile ilk faaliyet icra edildikten sonra domat zeytinlerini toplayıp fabrikada makinaya yavaşça bıraktık ve proses sonunda kendi imalatımız zeytinyağımızı yudumladık. Sonuç çok güzel! Boğazınızdaki acımsı tadı hissediyor ve vücudunuza bir sağlık iksiri girdiğinin müjdesini ilk olarak diliniz veriyor ama yine de haksızlık etmeyelim, burun ilk kokuda filtre edilmeden ve toplandıktan hemen sonra E vitaminini yitirmeden sıkılan zeytinin yağa ilettiği rayihaları hemen keşfediyor.  

Ölmez ağaç

Zeytin ağacı çok dayanıklı, binlerce yıl yaşayan ölmez ağaçtır. Zeytine gerçekten ticari bir emtia değil bir

Türkiye’nin en büyük ikinci adası Bozcaada, son yılların en gözde adası... Ancak yoğun ilgiden yorulmuş. Artık S.O.S veriyor. Nüfus 3 bin 52, turizmin yoğun döneminde 19 bin oluyor.
Çalışkan bir Belediye Başkanı Dr. Hakan Can Yılmaz ve ona her zaman destek olan eşi Dr. Burcu Yılmaz, adanın sorunlarını bir süredir dile getiriyor. Bozcaada’nın temel sorunlarına neşter vurmak için kolları sıvamışlar. Kendisine destek olan Kaymakam Bahar Kaya Çelik ve Vali İlhami Aktaş var.
Başkan Hakan Can Yılmaz’ın Avusturya’daki Hallstat Belediye Başkanı Scheutz gibi çıkıp “Turist gelmesin, istemiyorum” deme lüksü yok. Yaz aylarındaki turistler Bozcaada ekonomisi için yeterli olmuyor. Bağ alanları azalmış, kalabalıklar çevre kirliliği yapıyor, yöresel ürünler geri planda kalıyor, tarım ve hayvansal ürünlerin işlenme ve pazarlanması sorunları var. Dert bir değil; elvan elvan...
Adada 30 yıldır yaşayan ünlü gazeteci, televizyon programcısı ve yazar Haluk Şahin, “İlk geldiğimde eşekler, tavşanlar, atlar yanı başımızdaydı, şimdi süratle

Yıllar önce Çin’in başkenti Pekin’e seyahat ettiğimde altı ayda bir olan gelişmelere şaşırırdım. Şimdi aynı durumu Diyarbakır’da yaşıyorum. Yeni semtler, ardı ardına açılan ünlü markalar ile çok güzel bir şehir olmuş. Tarih ve lezzet kentine şimdi yepyeni bir talih kuşu konmuş: Zerzevan.
Diyarbakır-Mardin arasındaki Çınar ilçesinde arkeolojik kazıların devam ettiği Zerzevan Kalesi askeri yerleşimi, yer altı ve üstü yapılarıyla dünyanın en iyi korunmuş Roma garnizonlarından. İnsanlığın kültürel gelişimini oluşturan farklı kültürel-inanç evrelerine ait izleri bir arada taşımakta...
Çok erken saatlerde geldiğim Diyarbakır’da 75 semtinde bulunan Fırın-ci Restoran’da beyran çorbası, fırın ağzı kuzu tandır, fırın-ci kebabı, nefis içli köfte, sıralı kebap, dondurmalı katmerin azar azar tatlarına bakıp ilk özlemi giderdikten sonra yarım saat yolculuk yapıp heybetiyle bulunduğu doğaya hakimiyetini alenen belli eden Zerzevan Kalesi’nde tüylerimin diken diken olduğu iki saat geçirdim. Bir gün bile yeterli olmaz

1995 yılında Münih’te katıldığım mutfak fuarına Harbiye, Gazi, Sıhhiye ve Merkez Orduevi müdürlerini de götürmüştüm. Önceden rezervasyon yaptırdığım Bavyera mutfağı temalı Alman restoranlarında damağımıza uygun tatlar bulamamıştık. Fuarda tanıştığımız, hemşeri hasretiyle yanıp tutuşan Antakyalı beyefendi bizi akşam yemeği için evine davet etti. Ana tren istasyonuna yürüyüş mesafesinde oturan Ayhan Bey eşine önceden bilgi vermiş ve yer masası hazırlanmıştı. İçli köfteden künefeye kadar Antakya mutfağının güzide yemekleri sanat eseri gibi yapılmış ve Münih’te en mutlu günümüzü geçirmemize vesile olmuştu.

O günden beri Antakya mutfağına hep yakınlık duyarım... Kültürlerin bir araya gelerek farklı medeniyetleri ortaya çıkardığı eşsiz bir bölgedir Antakya. Kentin lezzetlerini yöresinde tatmak gerekir ancak aynı lezzetleri yaşadığınız yere getiren güzel bir restoran varsa çok şanslısınız demektir. Ankara bu tanıma uyuyor çünkü Dafne Restoran yıllardır değişmeyen çizgisi ile kenti Antakya

Son yıllarda zeytinyağı, peynir imalatı ve kalitesiyle ön plana çıkan Ayvalık’ın en önemli özelliği göz ardı ediliyor. Ayvalık ve özellikle Cunda Adası, deniz ürünleri ve balık konusunda Türkiye’nin en
önemli lokasyonlarından birisi. Bana sorarsanız birinci, deniz
ürünlerini koyarım ve bölgenin tanıtılmasını bu şekilde yaparım. Kaz Dağları’nın oksijeni ve suyu deniz ürünlerinin popülasyonunu ve lezzetini oldukça etkilemiş. Türkiye’nin en iyi balık restoranları burada...
İşte bunlardan birisi Bay Nihat. Körfezin serin sularından çıkan taş barbunyası, olta ile yakalanmış kalamarı, ahtapotu, ünlü papalinası ve kendi zeytinliğinden ürettiği zeytinyağı Bay Nihat’ı farklı kılan sadece birkaç özelliği. Zeytinden peynire, yaratıcı mezelere, lakerdaya karidese kadar gerçek bir balık lokantası burası... Neden gerçek diyorum, çünkü son zamanlarda balık restoranları da kebapçı menülerindeki acılı ezme ve fabrikasyon mezelerden ibaret olmaya başladı. Bay Nihat’ta soğuk

1987 yılında Siirt’te Askeri Gazino Müdürlüğü görevini yürütürken, yeme-içme konularına ilgimin yoğunlaştığı sırada Edremit’teki Cumhuriyet Lokantası’nı ballandıra ballandıra anlatan Kurmay Başkanı Mustafa Tokgöz’ün söyledikleri uzak geçmişi imgeleyen belleğime takılmış olacak ki geçtiğimiz hafta birkaç günlüğüne gittiğim Ayvalık seyahatinde ilk durağım oldu. Esnaf lokantalarında yıldız ürünlerin tadına varmak ve “Kalmadı maalesef” sözünü duymamak için erken saatte gitmek lazım. Ama ancak saat 16.00 civarında lokantaya gidebildim.

Patronlar iş başında

Günün her saati işinin başında bulunan Nuran Gökpınar ve kızı Nehir Hanım, yoğunluğun olmadığı saatte bile oradaydı. Ama her saat diliminde müşteri var Cumhuriyet Lokantası’nda. Geç gelenler biraz şanssız... Çünkü yolda hayal ettiğim kadınbudu köfte kalmamış, kuzu tandır bitmişti. Terbiyeli işkembe çorbası, çoban kebabı, pilav ve karnıyarık sanat eseri gibi pişirilmiş. Peynir tatlısı ve ekmek kadayıfı

Singapur’a 1990’lı yıllardan beri defalarca gittim. Tam bir barış, huzur ülkesi olan Singapur’da kavga yok... Bu düzenin korunması için kurallara uyuluyor. Oldukça zengin bir ülke, Uzak Doğu’nun liman kenti adeta... Bütün dünya orada... Dolayısıyla pek çok ikonik yemek “Asya’nın Kavşağı” denilen Singapur’da insanların kaynaşmasıyla ortaya çıkmış, bunun sonucunda çok çeşit ama ayırt edilmesi kolay Singapur’a özgü bir yemek kültürü doğmuş. Singapur Büyükelçisi Jonathan Tow, 11 saat uçak yolculuğu ile ulaşılabilen Singapur’u neredeyse Türkiye’ye komşu yaptı. Sevecen, konuksever, enerjik, Türkiye’yi kendi ülkesi gibi seven müthiş bir büyükelçi... “Mutfağın tamamı, ulusumuzun zengin, çok kültürlü ve etnik yapılı mirasını gözler önüne sermekte ve pek çok açıdan çeşitlilikten doğan, birliğin en güzel örneğidir” diyor.

Anılarım çok

Sokak satıcıları (hawker)