Önceki yazılarımda, canlı maç yayınlarındaki ‘tekrar pozisyonlarının’ sayısının artmasının, olumsuz etkilerinden bahsetmiştim. Biz maçı değil; sunulan ve yeniden üretilen karşılaşmayı izliyorduk. Yönetmenin inisiyatifine kalmış bir yayın oluyordu. Özellikle Galatasaray’ın Brugge ile oynadığı karşılaşmanın rejisi, bu anlamda tam bir felaketti. Yorumcu söyledi, Real Madrid’in tehlikeli 27 atağı olmuş. Böyle bir maçı, her biri ortalama üç tekrarla düşünülebiliyor musunuz? Ama bizim reji, altından kalktı ve çok az pozisyon kaçıran bir sunum yaptı. İzlerken, böyle hareketli bir maçtan, kopmadık.
Umutlu oturmuştuk
Koltuklara umutlu oturmuştuk. Hatta Madrid’in eski Madrid olmadığını da görmeye başladık. Yorumcu, “Andone harcadı” diyordu ama Courtois’in kurtardığını unutuyordu... Galatasaray, ağır oynuyor. Her takım bunu çözdü. Biraz üzerine gelince, pas trafiği çöküyor. Çünkü birbirinden uzak oynayan, hareketsiz ve emektarlar topluluğu olmuş. Pres mesela takımın
İclal Aydın, ‘Çok satan romanlar’ listesindedir her daim... Kanal D, bu listenin başında yer alan ‘Üç Kız Kardeş’ romanının dizisini çekmeye karar verdi. Sektörün tartışmasız en usta isimlerinden Mahinur Ergun, senaryoyu yazıyor. Yapımcılar ise Ahmet Kayimtu ve Fırat Parlak... Henüz yazım aşamasında... Yazarın da, “Bir dizi projesi olarak yazdım. Dolayısıyla hikaye hazırdı” dediği bir yapım...
‘Hizmetçiler’
Kanal D’nin bir başka projesi daha var... ‘Polvo de Estrallas’ orijinal adı, bir Meksika ‘telenovela’sı... Yerli hali ‘Hizmetçiler’ olmuştu. Fabrika Yapım-Avşar Film ortak projesi... Bize uyarlanmış halini, Makbule Kosif yazıyor. En son ‘Kalp Atışı’ ve ‘Kiraz Mevsimi’nin yazar ekibindeydi. Dizi, ocak ayında ekranda olacak. Kanal D, ‘az ama öz yapım’ düşüncesiyle hareket ediyor.
BİR JAPON yapımı DAHA...
Faruk Bayhan ile Fatih Aksoy ortaklığı MF Yapım, ‘uyarlama uzmanı’ olarak bilinir. Özellikle Kore ve Japon işleri, orijinallerinden daha çok tuttu. Bunu, Japon Nippon
Kanal D’nin yeni sezon flaş dizilerinden biri ‘Dr House’un yerlisi ‘Hekimoğlu’... Artık ana kadro oluştu. Dr. Gregory House’a Timuçin Esen’in hayat verdiği dizide, Okan Yalabık’ın ardından, Ebru Özkan da kadroya dahil olmuştu. En son, genç doktorlar da netleşti. Aytaç Şaşmaz, Kaan Yıldırım ve Damla Colbay’la oyuncu iskeleti tamamlandı. “Aslına yakın bir senaryo” olacak deniliyor. Yerlisini Banu Kiremitçi yazıyor. Yönetmen Hülya Gezer... ‘Uyarlama dizisi’ üstadı bir kalem diyebiliriz Kiremitçi için; ‘Kızım’, ‘İlişki Durumu: Karışık’ ve ‘Gülümse Yeter’ mesela... Dizi, ocak ayında kesin ama kasım ortası da başlayabilir.
Bu arada belirteyim, adı şimdilik ‘Hekimoğlu’, yani değişebilir.
ZORUNLU YAYIN ASLINDA!
Kamu spotu, reklam gibi... ‘Zorunlu Yayın’ logosuyla izliyoruz. RTÜK, “Bu hoş olmuyor” diye kaldırıyor. Başka, sempatik bir isim bulacaklar. Kamu yararı amaçlanıyordu. Hani sağlığımızla ilgili uyarıcı spotlar filan... Sonra iş genişledi ve kamu spotu
Televizyondaki spor yayınları hakları 38 milyar dolar’a ulaşmış. TV içeriği olarak baktığımızda ise, dördüncü önemli harcama kalemi olmuş durumda... En fazla harcama ABD’de 19 milyar dolar. Avrupa’nın beş büyüğü İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya ve Almanya’da, beş yıl öncesine göre spor yayıncılığına harcama iki katına çıkmış. Şöyle diyelim, açık ya da paralı kanalların canlı yayınlara yaptıkları harcamalar toplam bütçenin üçte biri... Televizyondaki spor yayınları hakları 38 milyar dolar’a ulaşmış. TV içeriği olarak baktığımızda ise, dördüncü önemli harcama kalemi olmuş durumda... En fazla harcama ABD’de 19 milyar dolar. Avrupa’nın beş büyüğü İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya ve Almanya’da, beş yıl öncesine göre spor yayıncılığına harcama iki katına çıkmış. Şöyle diyelim, açık ya da paralı kanalların canlı yayınlara yaptıkları harcamalar toplam bütçenin üçte biri...
Özel TV’lerde aslan payı
Mesela İngiliz Sky ya da İspanyol
MIPCOM Cannes’daki televizyon fuarı, 14 Ekim’de başladı, 18 Ekim’de bitti. Türk dizileri yine ön planda... ‘Kuzgun’ bizde final yaptı. Fuarda, Romanya’ya satıldı. En çok ilgi gören dizilerden biri olduğu söyleniyor. ‘Kızım’ yapımının da alıcısı çok...
En son, Slovak kanalı Markiza’ya satıldı. İki paralı kanalı Nova ve Divinity, Türk dizilerinde rekabetteki kanallar...
‘Afili Aşk’ın son bölümünü izlerken ev ahalisi, “Son dönemin en iyi romantik-komedi dizisi” dedi. Odaktan kopmaması, konunun ve akışlarının birbirine dolanması için elden gelen her şey yapılıyor. Esprilerin zarafeti, bizim ‘komik dizi’ anlayışının üzerine taşıyor. Buna ekip, yönetmen marifetiyle gayet güzel uyuyor. Bizim romantik komedilerin sorunu, star genç güzel kadın ve yakışıklı oğlanın, diğer ekipteki oyuncular arasında uçurumun olmasıdır. Yan karakterler çok iyi oyunculardan oluşur. Onlar kendi aralarındaki hikayeleri bir güzel oynar. İş, ana karakterdeki bizim genç romantik komik aşıklara gelince, çekilmez bir hal alır. ‘Afili Aşk’ın romantik komikleri, belki de son dönemin iyi çiftini oluşturuyor. Senaryo demişken, isimlerini burada anmakta fayda var; İlker Aslan, Barış Erdoğan Okşan Tavaslıoğlu ve Kübra Sülün... Aslan ve Erdoğan piyasanın deneyimli isimleri... ‘Şok’ programı vardı mesela bir zamanlar. Hani bugün YouTube gençlerinin üçüncü sınıf esprilerle (!)
‘Kadın’ dizisinin çekirdek kadrosu bir bir veda ediyor. Hatice’den (Bennu Yıldırımlar) sonra, Sarp da (Caner Cindoruk) gitti.
Sezona gerçekten çok hızlı başladı dizi... Yeni oyuncu Hümeyra katıldı yapıma... Tüm bunlara rağmen dillendirilen bir konu var; “Dizi bu sene büyük final yapacak.” Bizim pek alışık olduğumuz bir durum, başroller ‘ölünce’, dizi biter. Ben de sordum. “Daha yeni başladık, ne finali?” dediler. “Sezon sonu olabilir mi?”diye sordum. ‘’Yaptığımız bölümlere odaklanmış durumdayız. Final konuşmuyoruz” yanıtını aldım. Durum bu... “İşimizi iyi yapalım, reytingler yüksek,
izleyici tatmin olsun” mesajı verdiler.
BİR DİZİ, HAYATIN GERÇEĞİ OLABİLİR
Arabalı vapurla Karşıyaka Bostanlı’dan Üçkuyular’a geçiyorduk. Arkamızda oturan iki kadın, aralarında konuşuyordu, biz de kulak misafiri olduk. İzledikleri diziyi anlatıyorlardı. Biri, çok etkilendiğini, hatta ağladığını söyledi. Yapımın, kendisini başından geçen bazı olaylara götürdüğünü
Fransa-Türkiye maçının ekran tarafı heyecanlıydı. Şahsen bu maçı alacağımız konusunda altıncı hissim vardı. Bunu da paylaştım. Sonuç, ona yakın çıktı. Psikolojik nedenlerin ön planda olduğu bir karşılaşmaydı. Bu beraberliğe rağmen, oturup ders çıkarılması gereken bir müsabaka... Topu alan, bir ara direkt ceza sahamızın içine giriyordu.
Ev ahalisi, maçın çekimlerinden rahatsız oldu. Her pozisyonu sar başa, göster hareketinin maçın ritmini düşürdüğü ve pozisyonları kaçırdığı görüldü. UEFA, “Her pozisyonu değişik açılardan gösterin, izleyici tatmin olsun” mesajının sonrası canlı maç yayınının ne kadar çorba olduğunun farkında mı? Hareketi bol maçlarda tekrarla sürekliliğinin çelişmemesi mümkün değil. Pozisyon tekrarları, karşılaşmanın anlatımını sekteye vurdu, nokta... En muhteşem yönetmen olsa da bunun altından kalkamaz.
Selamı vermediler
Bizim attığımız son dakikadaki gol sonrası sevincinin en önemli sahnesini, Fransız rejisi vermedi. ‘Asker selamı’ militarist bir