‘Kadın’ dizisinin çekirdek kadrosu bir bir veda ediyor. Hatice’den (Bennu Yıldırımlar) sonra, Sarp da (Caner Cindoruk) gitti.
Sezona gerçekten çok hızlı başladı dizi... Yeni oyuncu Hümeyra katıldı yapıma... Tüm bunlara rağmen dillendirilen bir konu var; “Dizi bu sene büyük final yapacak.” Bizim pek alışık olduğumuz bir durum, başroller ‘ölünce’, dizi biter. Ben de sordum. “Daha yeni başladık, ne finali?” dediler. “Sezon sonu olabilir mi?”diye sordum. ‘’Yaptığımız bölümlere odaklanmış durumdayız. Final konuşmuyoruz” yanıtını aldım. Durum bu... “İşimizi iyi yapalım, reytingler yüksek,
izleyici tatmin olsun” mesajı verdiler.
BİR DİZİ, HAYATIN GERÇEĞİ OLABİLİR
Arabalı vapurla Karşıyaka Bostanlı’dan Üçkuyular’a geçiyorduk. Arkamızda oturan iki kadın, aralarında konuşuyordu, biz de kulak misafiri olduk. İzledikleri diziyi anlatıyorlardı. Biri, çok etkilendiğini, hatta ağladığını söyledi. Yapımın, kendisini başından geçen bazı olaylara götürdüğünü söylüyordu.
“Ben de aynı şeyleri yaşamıştım. İzlerken ağladım, hatta gözlerim şişti. O sırada biri eve gelse, ne diyeceğim diye epey telaşlandım” diyordu.
Eşim, “Şimdi anladım, Nehir Erdoğan’ın oynadığı diziyu anlatıyorlar” dedi. TRT’nin şu sıralar kendi sıralamasında izlenme oranı en yüksek yapım, ‘Benim Adım Melek’... Evet, dizi klişelerden oluşan bir ‘bilindik Türk telenovela’sı... Hayatın da bir nevi ‘telenovela’ olduğunu, konuşulanlardan anlamış oldum. Yaşanılan gerçek ve senaryo...
Bizler ya da izleyip de eleştirenler,
“Ah ne kadar sıradan, ne kadar klişe, yeşilçam melodramı!” filan desek de, tek bir cümle hepsini götürüyor;
“Ben de bunları yaşadım...”