Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Aynı başlık altındaki geçen günkü yazımda, korona salgınının küresel çapta yol açması beklenen sosyal, ekonomik, siyasal etkileri ele almıştım.

Virüsün kendisi gibi, etkileri de o kadar hızla yayılıyor ve köklü değişiklikler yaratıyor ki olayın farklı boyutlarını incelemeye devam etmek bir zorunluluk oluyor.

Artık bu mesele, yeryüzündeki zengin, fakir, gelişmiş, gelişmemiş bütün ülkelerin bir numaralı derdi. Virüsün yayılmaya başladığı ilk aşamada bu tehdidi fazla ciddiye almayan ülkeler dahi, şimdi bunu bir “beka” mücadelesi sayıyor.

Haberin Devamı

Olayın sosyal, ekonomik ve siyasal alanlarda ilk etkileri, artık dünya düzeninin değişeceği veya “hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı” kanısını güçlendiriyor.

Ünlü Amerikalı yazar Thomas Friedman bu değişimin o kadar köklü olacağına inanıyor ki “New York Times”taki makalesinde bunun bir “çağ değişimi” sayılacağını belirtiyor ve hatta bir benzetme yaparak, “Milattan Önce” ve “Milattan Sonra” gibi, “Korona Öncesi” ve “Korona Sonrası” diye anılacağını öne sürüyor.

Ciddi analizleriyle tanınan Friedman’ın bu görüşü ortaya atmasına yol açan husus, korona salgınının daha şimdiden kurulu dünya düzenini kökünden değiştirmek “trendi”ni yaratmış olmasıdır.

***

Geçen yazımda korona salgınının yol açtığı sosyal, ekonomik, siyasal etkileri sayarken, alınan tedbirlerin bir kısmının “geçici” sayıldığını belirtmiş, ancak, bazılarının da “kalıcı izler” bırakacağı tahminini öne sürmüştüm. Benzer öngörülerin giderek dünya basınında yer almakta olduğunu görüyoruz.

İtalyan düşünürü Lorenzo Marsili bir makalesinde tarihi akışın, korona vesilesiyle, günlük sosyal hayatımızdan çalışma düzenine ve uluslararası ilişkilere kadar birçok alanda “çok şeyi değiştireceği”, dolayısıyla, bunun da “değişim için bir fırsat” oluşturacağını belirtiyor.

Yazar, özellikle Batı’da “kurulu düzen”in zaten günün şartlarını ve ihtiyaçlarını karşılamadığını, koronanın “sistemin çöküşü”nü ortaya koyduğunu ve değişimin de artık kaçınılmaz hale geldiğini vurguluyor. Nitekim korona tehdidi karşısında Çin, Japonya, Singapur gibi ülkelerin daha organize şekilde kendilerini hızla toparlamalarına karşılık, İtalya, Fransa, İspanya gibi ülkelerin bocalaması, sağlık ve kamu hizmetlerinin yetersiz kalması manidardır. Marsili’ye göre, bu sistemin zafiyetini gözlerin önüne sermiştir.

Haberin Devamı

***

Sistem ve düzenle ilgili tartışmalar, şimdi özellikle Batı’da, virüse karşı savaş yöntemleri konusu kadar ön plana geçiyor.

Örneğin Fransa’da sıkıyönetim, sokağa çıkma yasağı ve benzeri kısıtlayıcı tedbirlerin ne kadar yasal ve demokrasiye uygun olduğu çok tartışılıyor. “Le Monde” gazetesinde hukuk uzmanları konuyu tartışadursun, liberal aydınlar bunun bir nevi “otoriterizm”e yol açması endişesini dile getiriyor. İtalya, Fransa, İspanya gibi ülkelerdeki sert tedbirlere karşılık, İngiltere ve İskandinav ülkelerinin “yumuşak” yaklaşımları bu sistem tartışmalarında örnek olarak gösteriliyor...

Bu arada ekonomik alanda olanlar da sistemle ilgili tartışmaları kızıştırıyor. Artık neo-liberal ekonomik düzenin çatırdadığı ve bu düzenin değişeceği görüşü yaygınlaşıyor.

Haberin Devamı

Batı’da birçok ülkede alınan ekonomik tedbirler hükümetleri devlet müdahalesini gerektiren himayeci politikalar benimsemeye itiyor.

Tabii ayrıca günlük yaşamla ilgili tedbirler ve geçici de olsa yeni yaşam düzeni, “tüketim toplumu” konseptini de rafa kaldırıyor.

Bütün bunlara bakınca, Thomas Friedman’ın “Milat” benzetmesi fazla abartılı gelmiyor...