Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhur-başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun son açıklamaları Türkiye’nin, İran’a karşı ABD’nin uygulamak istediği ekonomik yaptırımlara katılmak niyetinde olmadığını net bir şekilde ortaya koydu.

Bu beyanlardan da anlaşıldığına göre, Türkiye’nin yaptırımlarla ilgili tutumu iki temel esasa dayanıyor: Birincisi ulusal çıkarlarla ilgili. Türkiye hem yakın komşu, hem “stratejik ortak” olarak İran ile dostluk ve işbirliğine büyük önem veriyor. Bazı meselelerde görüş ayrılıkları olsa da...

Haberin Devamı

Türkiye enerji ihtiyacının önemli bir kısmını, hem de uygun şartlarla, İran’dan sağlıyor. Ambargo nedeniyle bu işbirliğini kesmek, Türkiye’nin zararına olur...

İkinci neden, ilkesel bir tutumla ilgili. Türkiye herhangi bir ülkenin (bu ABD dahi olsa) “tek yanlı” yaptırım kararına uymak zorunluluğunu hissetmiyor. Eğer Birleşmiş Milletler’den böyle bağlayıcı bir karar çıkarsa, iş değişebilir. Ama ortada böyle bir olasılık yok...

Üstelik Türkiye bu tür yaptırımlara karşı, çünkü bu politikalar hem etik olarak doğru değil, hem de pratikte fazla bir yararı yok...

Kim kazanıyor?

Gerçekten yaptırımların istenen sonucu verdiğini gösteren pek az örnek vardır. Aksine, çoğu örnekler, yaptırımların fazla bir işe yaramadığını doğruluyor.

Kısaca birkaç örnek verelim:

- Küba’da yıllar boyunca Fidel Castro rejimine karşı ABD’nin uyguladığı yaptırımlar aslında halkı fakirleştirdi ve zora soktu. Ama Castro direndi, pes etmedi, halk da onun etrafında kenetlendi. Rejimin son zamanlarda yumuşaması ise daha çok iç dinamiklerin bir sonucu...

- Kuzey Kore de uzun yıllar yaptırımlar yüzünden izole oldu, ekonomik baskıların etkilerini daha çok halk hissetti, Kim hanedanı ise bildiğini okudu. Yaptırımlara rağmen, Kuzey Kore nükleer bir güç olabildi; ama halkın yaşam sıkıntıları sona ermedi...

- Rusya da özellikle Kırım’ı ilhak ettikten sonra birtakım ekonomik yaptırımlara maruz kaldı, bu yüzden halka yansıyan sıkıntılar yaşandı. Fakat Putin yönetimi bu baskılara rağmen politikalarını aynen sürdürdü.

Haberin Devamı

- İran’a karşı da bir süredir çeşitli yaptırımlar uygulanıyor. Halk sıkıntı çekiyor. Hatta bu yüzden bazı sokak hareketleri de görüldü. Ama rejim duruma hâkim. ABD’nin yakında uygulamaya koyacağı yeni yaptırımların da durumu değiştireceği şüpheli...

Kim kaybediyor?

Yaptırım politikasında hedef, karşı tarafın rejimini zorlamak, pes ettirmek ve değiştirmektir. Oysa yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi bu tür zorlamalardan ve sıkıntılardan etkilenen daha çok halk oluyor, özellikle otoriter rejimlerde iktidardakiler koltuklarını koruyabiliyor. Üstelik yaptırımların yarattığı gergin ortamda propaganda ve hamasetle halkın milliyetçilik duygularını harekete geçirmek ve onu iktidarın safında dayanmaya ve dayatmaya sevk etmek de mümkün oluyor.

Yani kısacası, yaptırımlar beklenen sonucu da vermiyor...