Son zamanlarda uluslararası basında, Suriye’ye savaşmaya giden “cihatçılar”ın Türkiye’yi bir transit yolu olarak kullandıklarını ve sınır bölgesindeki Türk makamlarının da bu geçişlere göz yumduklarını öne süren haber ve röportajlar sık sık çıktı.
Bu iddialar -ve suçlamalar- öylesine yaygın bir algı yarattı ki, Başbakan ve Dışişleri Bakanı dahil, Türk yetkililer dış ziyaretlerinde, sürekli bu konu ile ilgili sorulara muhatap oluyorlar.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Helsinki’deki basın toplantısında böyle bir soru soran Finli gazeteciyi azarladı ve bu iddiaların uydurma ve yalan olduğunu söyledi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu önceki gün Washington’daki basın toplantısında benzer bir soruya bu konudaki haberlerin abartılı olduğunu belirtti ve suçlamaları kesin bir dille reddetti.
Nasıl sızıyorlar?
Dışarıda böyle bir algının oluşması, Türkiye’nin Esad karşıtı Suriyeli muhaliflere daha krizin başında verdiği desteğin aldığı karmaşık boyutlardan kaynaklanıyor.
Türkiye’nin Suriye muhalefetinin ve direnişinin örgütlenmesine aktif yardımda bulunduğu bir sır değil. Ne var ki son zamanlarda “cihatçı” unsunlar bu ortamdan yararlanıp savaşçı güçlerin arasına sızmaya başladılar.
El Kaide’ye bağlı radikal grupların Türkiye’yi bir geçiş yolu olarak kullandıklarına dair istihbarat önce ABD tarafında Türkiye ile paylaşıldı. Ardından bölgeye akın eden yabancı muhabirlerin yazıları geldi...
Ankara’nın sadece dışarıdaki algı nedeniyle değil, kendi güvenlik çıkarları açısından da, bu konu üzerinde daha duyarlı davranmaya başladığı açık. El Nusra’ya karşı daha açık bir tavır alınması; kaçak roket başlıklarına el konması, sınır bölgesinin daha sıkı kontrol edilmesi, bunun göstergesi.
Aslında resmi ağızların yaptığı yalanlamaların daha inandırıcı olması da, bu tür tedbirlerin alınmasına bağlı.
Türk gençleri de mi?
Suriye’de El Kaide ile bağlantılı gruplara katılmak üzere sınırı gizlice geçenler sadece yabancılar değil.
“The Guardian” gazetesinde geçen hafta çıkan bir habere göre, komşu ülkedeki “cihatçılar”a katılmak üzere evlerini gizlice terk eden Türk gençleri var.
Röportajı yazan muhabir, bu gençlerin ailelerinden aldığı bilgileri aktarıyor. Örneğin Trabzonlu Fatih Yıldız iki oğlunun “cihatçı”ların Halep yakınlarındaki kampında olduklarını öğrenmiş, oraya gidip komutandan onları kendisine teslim etmesini istemiş. Komutan da kendisine “onlar şehit olmak için buradalar. Sen kâfir misin ki onların cennete gitmesine mani olmak istiyorsun” şeklinde bir karşılık vermiş.
Muhabirin görüştüğü diğer bir kişi, Diyarbakırlı Ali Kara da aynı şekilde oğlunu aramış, ama şehit olduğunu öğrenmiş...
Her nedense Türkiye’de bu haber üzerinde hiç durulmadı. Oysa olay çok ciddidir ve derinlemesine bir soruşturma gerektirmektedir.