Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son haftalarda Türkiye ile AB arasında süregelen uyuşmazlık ve gerginlik, Birlik’le iplerin kopma noktasına geldiği izlenimini verdi.

Konuşmalarında sık sık Türkiye’nin AB tarafından yıllarca oyalandığını ve artık sabrının tükendiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün Brüksel’e hareket ederken sert bir çıkış yaptı ve “AB Türkiye çekilsin diye bekliyor havasında; böyle bir şey varsa kararını versin, biz zorluk çıkarmayız” dedi.

Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri, aslında Türkiye’nin, bütün düş kırıklığına ve kızgınlığına rağmen, AB ile üyelik müzakereleri sürecine son veren taraf olmak istemediğini ortaya koydu ve topu Birliğe attı.

Haberin Devamı

Ancak açıkçası hiç kimse, Brüksel’de AB yöneticilerinin Erdoğan’a “Biz bu süreci kesiyoruz” demesini beklemiyordu. Çünkü bütün engellere ve zorluklara rağmen Türkiye gibi AB de karşılıklı çıkarların bu ilişkileri vazgeçilmez hale getirdiğinin farkında...

Nitekim Brüksel’deki görüşmelerden çıkan sonuç, “tamam” değil, “devam” oldu...

Yeni bir umut

Erdoğan’ın AB Konsey Başkanı Donald Tusk ve Komisyon Başkanı J.C. Juncker ile yaptığı üçlü toplantıdan sonraki kısa açıklamada kesintiye uğrayan müzakere sürecinin canlandırılacağı, aynı şekilde mültecilerle ilgili anlaşmanın hayata geçirilmesine çalışılacağı belirtildi.

Böyle bir prensip kararının verilmesi -iplerin kopması ihtimalinden söz edildiği karamsar ortamda- yeni bir umut veriyor.

Ancak bu niyet beyanı birbirine ters düşen karşılıklı pozisyonlarda herhangi bir değişiklik olup olmadığı (ya da olup olmayacağı) sorusunu yanıtlamıyor.

Görüşmeler basına kapalı yapıldığı için, örneğin müzakerelerde bir türlü gündeme gelemeyen fasılların açılıp açılmayacağı, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin koyduğu engelin kaldırılıp kaldırılmayacağı, bunun bir takvime bağlanıp bağlanmayacağı bilinmiyor.

Aynı şekilde, Brüksel’deki toplantıdan sonra mülteciler anlaşmasının hayata geçirilmesiyle ilgili Türkiye’nin beklentilerinin (vize muafiyetinden sığınmacılara mali desteğe kadar) nasıl, ne zaman yerine getirileceği de meçhul.

Haberin Devamı

Eski pozisyonlar

AB tarafının da bu görüşmelerde kendi beklentilerini masaya yatırdığı anlaşılıyor. Bunlar, Tusk’ın Twitter’ında belirttiği gibi, insan hakları ve ifade özgürlüğü üzerine odaklı meseleler...

AB yöneticilerinin bu konudaki taleplerinin karşılanması için Türkiye’nin de gereken siyasi reformları daha ciddi şekilde ele alması gerekiyor. Erdoğan’ın AB muhataplarıyla bu meselede bir mutabakata varıp varmadığı da büyük bir soru işareti...

Sürecin ilerleyebilmesi için, şimdiye kadar tarafların ısrarla üzerlerinde durdukları pozisyonlarında değişiklik yapması şart. Aksi halde, görüşmeler bir “sağırlar diyaloğu” olmaya devam eder...