Gözler Tahran’a çevrildi. Herkes bugün “Astana Üçlüsü” Zirvesi’nden ne çıkacağını merakla bekliyor.
Türkiye, Rusya ve İran devlet başkanları, İdlib’de izlenecek yol üzerinde tam bir anlaşmaya varabilecek mi? Suriye rejiminin bu bölgeyi “teröristler”den temizlemek için planladığı “büyük taarruz” önlenebilecek mi? Cihatçı güçlerin saf dışı edilmesi için uygun bir yöntem bulunacak mı?
Günlerden beri Suriye ordusunun İdlib’e karşı topyekûn bir saldırı için hazırlandığı biliniyor, ancak Tahran Zirvesi’ne kadar bir askeri eylem olmayacağı düşünülüyordu. Ancak önceki gün Rus hava kuvvetlerinin, ardından Suriye kara birliklerinin “sınırlı” operasyonlara girişmesi şaşkınlık yarattı. Ankara şu sırada herhangi bir askeri harekâta girişilmemesi uyarısına rağmen böyle bir çıkışın yapılmasına karşı tepkisini açıkça gösterdi.
Rusya Zirve’yi beklemeden tam bu buluşmanın arifesinde neden İdlib’i havadan vurmak ihtiyacını duydu? Bununla daha çok, her an harekete hazır olduğunu göstermeyi amaçladığı anlaşılıyor.
Putin’in rolü
Peş peşe gerçekleştirilen bu iki “sınırlı” operasyon, Rusya ile Suriye arasındaki koordinasyonun ne kadar sıkı olduğunu ve pratikte Esad’ın Moskova’nın işareti olmadan kendi başına hareket edemeyeceği gerçeğini ortaya koyuyor.
Bu bakımdan, Tahran Zirvesi’nde esas belirleyici rolü oynayacak olan Putin’dir. İdlib’de nasıl bir yol izleneceğini de onun Zirve’de alacağı tavır gösterecektir.
Herhalde Putin’in Zirve’deki tutumu Esad’a İdlib’de büyük bir askeri harekât için yeşil ışık yakmak yönünde olmayacaktır. Yani Zirve’den bir savaş kararı beklememek lazım.
Evet, Rusya (ve İran) Esad rejimini siyasal ve askeri bakımdan destekliyor, rejimin Suriye’nin egemenlik ve toprak bütünlüğüyle ilgili duruşunu ve “cihatçı”lara karşı mücadelesini haklı görüyor. Kaldı ki Rusya (ve İran) El Kaide ve El Nusra gibi örgütleri terörist olarak kabul ediyor.
Türkiye’nin uyarısı
Türkiye de aynı teröristlere karşı bir tutum içinde. Ancak Ankara, özellikle İdlib’in içinde bulunduğu şartları da göz önünde bulundurarak, buradaki “cihatçılar”a karşı topyekûn bir askeri saldırıya geçmenin büyük felakete yol açacağı görüşünde. Bu nedenle, Türk diplomasisi günlerdir özellikle Rusya’yı, “askeri opsiyon” yerine daha etkin yöntemlerle bu meselenin halli için ikna etmeye çalışıyor.
Beklentiler Türkiye’nin ve Zirve’deki Batılı ülkelerin de etkisiyle, Putin’in Tahran Zirvesi’nde Esad’ı frenleyeceği ve aynı zamanda cihatçıları da tasfiye edecek bir formülü benimseyeceği yönündedir.
Bu nasıl bir formül olabilir? Sivilleri etkilemeyecek şekilde bazı nokta operasyonlarıyla grupların elebaşları temizlenebilir. Cihatçıların silahları bırakması ve dağılması sağlanabilir. Bu bağlamda IŞİD’in (DAEŞ’in) nasıl saf dışı edildiği yol gösterici bir deneyim sayılabilir...