Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen salı günkü yazımızda, Türkiye’nin yeni bir dünya düzeninin kurulmasında aktif bir rol oynamak niyetinde olduğunu ve bu amaçla Ankara’da uluslararası camiaya sunulacak “somut teklifler”in üzerinde çalışıldığını yazmıştık.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Milliyet”e bu konudaki açıklamasında, halen mevcut düzendeki bozuklukları saymış ve bu bağlamda örnek olarak kapitalizmin çökmekte olduğunu, büyük güçlerin dahi birer “kâğıttan kaplan” durumuna düştüğünü, BM’den AB’ye kadar birçok uluslararası kuruluşun işe yaramaz hale geldiğini söylemiş, artık yeryüzünde günümüzün ihtiyaçlarını karşılayacak daha adil bir düzen kurulmasını gerektiğini belirtmişti.

Haberin Devamı

Aslında yeni bir düzenin kurulmasına yönelik çalışmalar yapılırken, nelerin değişebileceğini veya nelerin değişemeyeceğini iyi hesaplamakta ve yeni stratejileri buna göre belirlemekte yarar vardır...

***

Mevcut düzendeki aksaklıklar karşısında yeni yapılanma beklentilerinin belli başlı maddeleri şöyle özetlenebilir:

- KAPİTALİZM: Özellikle koronanın yarattığı ekonomik tahribatı kapitalist sistemin iflası veya çöküşü olarak görenler çok. Korona krizinde Batılı ülkelerin, hatta ABD’nin neo-liberal politikalarından bir sapma yaparak devletin rolünü artıran uygulamalara yönelmesi buna örnek gösteriliyor. Dolayısıyla, bu eski sistem, “değişebilir” listesine sokuluyor...

Ancak... Bu değişiklikteki alternatif ne olur? Bunun kesin ve tek bir yanıtı yok. Görüşler farklı. Komünist sistemi bir seçenek olarak sunan yok değil, ama az. Çin’in bile ekonomide kapitalist sayılan bir yolu seçmiş olması anlamlı bir örnek...

Buna karşılık, en çok “beklenenler” listesinde bir orta yol veya bir karma sistem ağır basıyor. Sonuçta, ABD ve çoğu Batı ülkesinin özel girişim, serbest piyasa gibi temel esaslardan vazgeçmeden, kamusal hizmetlerde devlete de rol veren yeni bir sistem ortaya çıkabilir...

- REJİM: Korona krizi rejim meselesini de gündeme getirdi. Batı konseptine uygun demokrasiler temel hak ve özgürlükleri dahi kısıtlayan tedbirler alıyor. Avusturya gibi ülkeler bu vesileyle daha otoriter bir sisteme kaydı. Bu trend, daha birçok demokratik ülkenin rejim sertleşmesi yönünde “değişebilenler” listesine girmesine yol açabilir...

Haberin Devamı

Ancak... Bu konuda ciddi itirazlar var. Her şeye rağmen çoğu demokratik ülkede çoğunluk bu sisteme bağlı kalıyor: Korona yüzünden alınan kısıtlayıcı tedbirleri “geçici” sayıyor. Bu da demokrasiyi “değişmezler” listesinde tutuyor...

- KURUMLAR: BM’den AB’ye bazı uluslararası kurumların fonksiyonlarını tam yerine getiremedikleri, hatta miatlarını doldurdukları tespiti yaygın. Bunları dağılmaya namzet gösterenler de var... Bu da mevcut dengelerin “değişebilir” olduğu sonucuna götürüyor.

Ancak... Bu kurumların yok olmasına değil, yeniden yapılanmasına ihtiyaç olduğu kanısı daha yaygın... Yani bu durumda bu kurumlar yok olmayabilirler, ama bazı köklü reformlarla değişikliğe uğrayabilirler...

***

Bu listeyi daha uzatmadan Türkiye’nin hazırladığı önerilere dönersek:

- Yeni dünya düzeni için planlanan hamlelerin, “idealist” bir tavır ve bir “misyon” anlayışıyla olduğu kadar, “gerçekçi” ve pragmatik bir yaklaşımla yapılması gerekir.

Haberin Devamı

- Uluslararası arenada etkin ülkelerin hep çıkarlarını ön planda tutarak hareket ettikleri gerçeği göz ardı edilmemeli.

Bu da, Ankara’nın yapacağı bazı “somut teklifler”ini kabul ettirmekte zorlanacağı anlamına gelir...

- Önemli bir soru da, Türkiye’nin bu planlarının kendi kapasitesi ve olanakları kapsamında ne ölçüde “gerçekleştirebileceği” ile ilgili...

- Bir de tabii, bu hamle yapılırken söylem üslubunun ve davranışların ikili ilişkilere etkilerini dikkate almak çok önemli. Dünyada yeni düzen kurmaya çalışırken, eski dostlukları korumak ve sürtüşmeleri önlemek hedeflerden biri olmalıdır...