Geçen cuma günü Mısır’ın Sina Yarımadası’nda Bir el-Abed kasabasındaki bir camiye karşı girişilen ve 300’den fazla kişinin dua sırasında ölümüne neden olan dehşet verici terör saldırısı iki gerçeği gözlerin önüne serdi.
Bunlardan biri, IŞİD veya DAEŞ’in kollarının her tarafa uzandığı ve son olarak Irak’ta ve Suriye’de uğradığı yenilgiye rağmen varlığını başka yerlerde gösterdiğidir.
IŞİD’in ideolojisini ve amaçlarını paylaşan militanlar, başka ülkelerde örgütün bir nevi şubeleri gibi hareket edip vahşi eylemlerini sürdürebildiklerini açıkça ortaya koyuyorlar. Bu bakımdan DAEŞ’e karşı Irak’ta ve Suriye’de yıllardır süren kanlı mücadelenin sona ermekte olduğu umudu doğmuş da olsa, ortak kaynaklı şiddetin aynı coğrafyada veya ondan çok uzaklardaki diyarlara yayılmayacağı anlamına gelmiyor.
En kötüsü...
Sina’daki katliamın ortaya koyduğu diğer gerçek de Mısır’ın son üç yıldan beri saldırılarını tırmandıran teröristlerle bir türlü baş edemediğidir.
IŞİD Sina Yarımadası’nda varlığını 2014’te resmen ilan etti. Bu çöl bölgesini seçmesinin nedeni de buranın geçmişte ilgisizliğe ve ihmale uğramış olmasıdır.
IŞİD bu bölgede çeşitli hedeflere yöneldi: Güvenlik güçlerine saldırdı, turist taşıyan bir Rus uçağını düşürdü, Hıristiyan Kıpti ibadethaneleri ayin sırasında bombalandı... Son cuma saldırısı, bu eylemlerin en kanlısı, üstelik hedef de Süfilerin El Ravda Camii oldu...
Asimetrik savaş
Mısır’da IŞİD’in faaliyete geçtiği günden beri bir askeri rejim var. Ayrıca Kuzey Sina’da OHAL yürürlükte. Bölgeye giriş çıkışlar sıkı kontrol altında. Buradaki askeri yığınına rağmen terör önlenemiyor.
Son katliamdan sonra Mısır Devlet Başkanı Sisi buna en sert şekilde karşılık verileceğini söyledi ve hava kuvvetlerini harekete geçirdi. Ne var ki üstün askeri güç, bu tür asimetrik savaşlarda istenen sonucu vermiyor. Sofistike silahlar dahi, sinsi terör yöntemlerini etkisizleştiremiyor.
Terörle mücadelenin şiddete karşı şiddet kullanmanın dışında başka stratejilere ihtiyaç olduğu bir kez daha anlaşılıyor...
Ankara’nın tavrı
Sina’daki katliama diğer birçok ülke gibi Türkiye de anında tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Türk liderler olayı kınadılar ve Mısırlılara sempatilerini ifade ettiler.
Ankara Kahire’deki askeri darbeden sonra Sisi rejimine karşı tavır aldı ve şimdiye kadar ilişkilerini alt düzeyde tuttu. Bu tutumun artık gerçekçi ve rasyonel olmadığı açık. Dolayısıyla, Türk diplomasisinin bu konuda gerekli ayarı yapması ve Mısır’la ilişkilerini normalleştirmesi zamanı çoktan gelmiştir.
Sina’daki olay üzerine Ankara’nın yaptığı jest, böyle bir ayarın yapılması için bir fırsat sayılmalıdır...