Birkaç hafta öncesine kadar birçok analist “Libya yeni bir Suriye mi oluyor?” sorusunu soruyor ve iki ülkedeki olaylar arasındaki benzerliklere dikkatleri çekiyordu.
Libya’da özellikle askeri cephedeki son gelişmeler tabloyu şimdilik değiştirmiş görünmekle beraber, yukarıdaki soru henüz gündemden tamamen düşmüş değil.
Ne var ki Libya-Suriye benzetmesi, tablonun sadece bir kısmını yansıtıyor. Resmin bütününü iyi değerlendirmek için, içerdiği farklılıkları da dikkate almak gerek.
Daha açık bir deyişle, Libya-Suriye karşılaştırmasında, benzerlikler gibi, farklılıklar da göz önünde bulundurulmalı...
Türkiye açısından da, iki ülkedeki olaylar karşısındaki yaklaşımı aynı optikten değerlendirmekte yarar vardır. Yani, Ankara’nın gerek Suriye gerekse Libya politikaları arasındaki benzerlikleri, farklılıkları ile birlikte ele almak gerekir.
***
Önce Libya ile Suriye olayları konusunda “Libya yeni bir Suriye mi oluyor?” sorusuna yol açan BENZERLİKLERİ kısaca gözden geçirelim.
İki ülkede de, 2011’de başlayan Arap Baharı hareketi, milli birliği ve toprak bütünlüğünü bozan bir iç savaşa yol açtı. İktidar ile ayaklananlar arasındaki çatışmalar çok sayıda ölüme, yıkıma, göçe ve büyük acılara sebep oldu...
Bu durum, dış güçlerin manipülasyonları ve askeri müdahaleleri için müsait bir ortam oluşturdu. Yani iç savaş, bir vekâlet savaşına dönüştü. Her iki ülkedeki olaylarda Rusya ve ABD başta olmak üzere dış güçler belirleyici roller üstlendiği gibi, birbirlerine rakip cepheler de kurdular...
İki olayda da Birleşmiş Milletler savaşı durdurmakta aciz kaldı, barış görüşmelerinden sonuç çıkmadı... Her iki ülkede kutuplaşmış, bölünmüş durum devam etti...
Benzerlikler hanesine kaydedilecek son gelişme ise, iki ülkede de, iktidar güçlerinin askeri cephedeki başarılarıdır. Libya’da Başbakan Serrac’ın Milli Mutabakat Hükümeti’ne bağlı güçler toprak kazancı elde ettiler ve durumlarını pekiştirdiler. Suriye’de de son dönemde Esad rejimine bağlı güçler daha önce muhaliflere kaptırdıkları yerleri kontrolleri altına aldılar... Yani her iki ülkede de güç ibresi, meşru sayılan ve BM tarafından resmen tanınan yönetimlere doğru döndü...
***
Ülkedeki olaylar arasındaki başlıca FARKLILIKLAR da şöyle özetlenebilir:
2011’de başlayan ayaklanma sonrasında Suriye’de Esad rejimi, Libya’da Serrac yönetimi “meşru” sayılmakla beraber, uluslararası ilişkiler açısından farklı pozisyonlar ortaya çıktı: Rusya, Mısır, Arap Emirlikleri, Fransa ve diğer birçok ülke Libya muhalif güçlerinin lideri Hafter’den yana çıktı, ona askeri, mali destek sağladı. Suriye’de ise Rusya, Esad’ın safında yer aldı. İran, Hizbullah da benzer bir tutum aldı... Yani dış güçlerin Suriye’deki ve Libya’daki rejimlere ve iç savaş yaklaşımı zıt bir seyir izledi, farklı cepheleşmeler oluşturdu...
Birkaç gün öncesine kadar, Libya cephesinde yabancı milislerin desteğindeki Hafter’e bağlı güçler duruma hâkim görünüyordu. Ancak Türkiye’nin desteğindeki Serrac güçlerinin cephedeki son başarıları yeni bir fark yaratıyor.
***
Libya-Suriye benzetmesinde meydana gelen farklılıkta esas belirleyici faktör, Türkiye’nin bu meselede aldığı tutumdur. Ankara’nın Serrac yönetimini siyasi ve askeri bakımdan desteklemesi Libya’daki olayların seyrini değiştirdi, dış güçlerin aktif desteğine rağmen Hafter’in gücünü kırdı.
Şimdi gelinen noktada, Serrac rejimi muhalifleri tamamen yenip bütün ülkeye hâkim olabilecek mi? Taraflar ateşi kesip müzakere masasına oturacaklar mı?
Bu soruların yanıtı önümüzdeki günlerde belli olacak. Bunda da özellikle Rusya’nın Hafter’e “desteğe devam mı, tamam mı” konusundaki tutumu belirleyici olacak.